Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Bilinç , Beynin Kuklası! Sibernetik uzmanı ve bilimkurgu yazarı Stanislav Lem, Yıldız Güncesi adlı
öykü kitabında bir mucitten söz eder. Bu mucidin evinin altındaki laboratuarda,
yavaşça ve sürekli olarak dönen bir varile sayısız kablolarla bağlı 12 adet kutu
vardır. Mucit, ziyaretine gelen yeğenine gördüğü mekanik kutuların her birinde
bir insanın yaşadığını söyler. Nasıl olur diyen şaşkın yeğenine açıklamaya
başlar: Varil, kutu - insanların kendi dünyalarında algıladığı bilgileri
gönderiyor. Zaten algıladığımız dünya, beyinde belirli noktaların hafif bir
elektrik akımıyla uyarılması değil midir? Ben senin beyninde gül kokusu için
oluşturulan noktayı uyarsam, ortada gül olmadığı halde gül kokusu aldığını
sanırsın. Kutularımdaki insanlar da öyle. Dönen varilden, onlara kendi dünyaları
için gerekli tüm bilgiler ulaşıyor. Her biri ayrı bir kişi; başka insanlarla
konuşuyor, dünyasında gökyüzünü görüyor, gerektiğinde acı çekiyor ya da
aşık olabiliyor.
Dünyaları tıpkı bizimki kadar gerçek. İçlerinden biri öğretmen. Hatta bir papaz
bile var... Mucidin en sevdiği kutu - insan ise kendi dünyasının delisi. Israrla
herkese, kendilerinin yaşamadığını, gerçekte birer kutu olduklarını ve birisinin
onları varetmek için gerekli algıları gönderdiğini anlatmaya çalışıyor. Kararı veren Ben miyim?
İnsanoğlunu diğer türlerden ayıran en önemli
özelliği bilinci. Ancak çok eskilerden beri çözülmeye çalışılan bu sırrı ne
filozoflar, ne anatomi bilginleri ne de günümüzün nörofizyologları
aydınlatabildi. Fransız filozof Rene Descartes´ın, Düşünüyorum, öyleyse varım
diyerek bilincin ve hür iradenin zaferini ilan ettiği ve ruhu bedenden ayırdığı
dönemden üç yüz yıl sonra, benlik araştırmacıları ve nörologlar tersine bulgular
elde ediyor. Gelişmiş yöntemlerle beyin üzerinde yapılan deneylerde, benliğin sır
perdesi aralanmak bir yana, daha da gizemli bulgular ortaya çıkıyor. Bunlardan
en çok tartışılanı, Benjamin Libet´in deneyleri. Kaliforniya Üniversitesi´nde
nörofizyoloji profesörü olan Libet, beyin ameliyatlarının narkoz verilmeden,
yani hastanın bilinci tamamen yerindeyken yapılabilmesinden yararlanıyor. Libet,
bilimkurgu yazarı Lem´in öyküsündeki mucit gibi deneklerin beyinlerini küçücük
elektrik akımlarıyla uyarıyor. Onlar da beyinlerinde uyarılan bölgeye göre bir
melodi veya tanıdık bir ses duyuyor ya da başlarından geçmiş bir olayı
algılıyorlar. Buraya kadar herşey yolunda. Çünkü Dünya´nın Güneş etrafında döndüğü nasıl
artık gizemli olmaktan çıktıysa, tüm düşünce ve algıların kontrol merkezinin de
beyin olduğu uzun zamandır biliniyor. Ancak Libet, büyük beynin dış kısmında
(cortex) yine bazı noktaları uyararak deneklerde ellerine dokunulduğu algısı
yarattığında onlar, bu dokunuşu neredeyse yarım saniye önce hissettiklerini
söylüyorlar. Kader yarım saniye önde
Bu imkânsız gibi görünen olgunun Libet´e göre
tek açıklaması şu: Normalde tüm algılar beyne iletiliyor. Burada bilinçaltında
değerlendirilip yorumlanırken, ben(lik) hiçbir şeyin farkında değil.
Muhayyilemizde canlanan, yani farkına varabildiğimiz bilgilerse epeyce uzun bir
gecikmeden sonra, cortex´e -bilincin konuşlandığı bölgeye- gönderiliyor. Tabii tüm olup bitenlerin, yani kısa süre öncesinde de olsa geçmişte
yaşadığımızın farkında olsak, insan dünyayı sürekli rüyada gibi algılardı. Hatta
muhtemelen bu tutsaklıktan kurtulmaya çalışan her insan, en az Alman filozof
Martin Heidegger gibi giderek soyutlaşan düşünceler üretmek zorunda kalırdı.
Görevlerinden biri bizi bu korkunç çıkmazdan korumak olan beyin, bu yüzden
zamanı bilincimiz için yeniden düzenler. Yani Libet´e göre benliğe, şimdiki
zamanı yaşadığı yalanını söyler. Libet, deneklerinde beynin dış bölgelerini
doğrudan uyardığında bilinç, bir dokunuş olduğunu kaydeder, alışık olduğu her
zamanki işlem süresini hesaplar ve sonucunda dokunuşun yarım saniye önce
gerçekleştiği kararına varır. Libet´in bundan sonraki deneyleriyse insanın hür iradesine olan inancını
yıkacak nitelikte. Araştırmacı, deneklerden parmaklarını hareket ettirmelerini
ister. Hareket anını kendileri belirleyecektir. Bu esnada beyinlerindeki
faaliyet izlenir. Ve yine, içine kader gibi rasyonel olmayan kavramları bile
sığdırabileceğimiz, o neredeyse yarım saniyelik gecikmeye rastlar. Denekler
parmaklarını hareket ettirmeye karar verdikleri andan önce, ilgili beyin
hücreleri faaliyete geçmiştir. Bilinçaltını, hakkını vererek divana yatıran Dr. Sigmund Freud bile günlük
yaşamın bu derece bilinçdışı geliştiğini akıl edememiştir. Örneğin önünüzde
duran kahve fincanından bir yudum almaya karar verdiğinizde, öyle bir kararı
tek başınıza verdiğinizi sanıyorsunuz. Ya da sabahleyin dolaptaki
kazaklarınızdan mavi baklava desenli olanını seçerken... Oysa beyniniz,
sözkonusu kazağı giymeyi düşündüğünüzden saniyenin en az üçte biri kadar önce
hangisini seçeceğinize karar vermiş ve gerekli mekanizmaları çoktan çalıştırmaya
başlamıştır. Cinayetin işlendiği an
Bu durumda, Dorris Dörrie´nin Ben ve O filminde
kendi aralarında konuşan ve sahiplerine sormadan karar verebilen cinsel organlar
gibi, beyinlerin de kendi kafasına göre yaşadığı bir dünyada mı yaşıyoruz?
Benliğimizin son alınan kararları salt bir tür monitör gibi yansıttığı bir
dünya... O halde ben kimdir? Deneysel yöntemlerle çalışan bilinç araştırmacı
nörofizyologlar bile ortaya çıkan sonuçlar karşısında ister istemez kendilerini
felsefi yaklaşımların içinde buluyorlar. Descartes´ın Yanılgısı adlı kitapta
düşüncelerini toparlayan Profesör Antonio Damasio da, Libet´in geçmişte
yaşadığımız görüşüne katılıyor. Iowa Üniversitesi´nde araştırmalarını sürdüren
nörolog, Şimdiki zaman asla mevcut değil. Dünyayı algıladığımız benlik,
olayları her zaman geriden takip ediyor. Dolayısıyla varoluş, bilinci
biçimlendiriyor diyor. Descartes´ın ruh ile bedeni birbirinden ayırarak hata
ettiğini savunan Altın Beyin Ödülü sahibi Damasio´ya göre; Varım, bu yüzden
düşünüyorum. Peki şimdi bu yeni gerçekler ışığında, cinayet işleyenler bile
savunmalarında Tetiği çeken aslında ben değildim derse ne yapılacak? Yargıç,
beyninde zaten alınmış bir kararı uyguladığını gören kişiyi cezaevine
gönderdiğinde, suçu geçmişin monitörlüğünü yapmak olan bilinci fazlasıyla
cezalandırmış olmayacak mı? Bir diğer olasılık, nörofizyolog ve felsefeci
psikiyatristlerden oluşan bir heyetin, sanığın ne derece bilinçli davrandığını
değerlendirmek amacıyla o yarım saniyelik süre içinde benlikle bilinçaltı
arasındaki bağı ölçmesi. Suçluluk derecesi tabii bu ölçümlere göre
değerlendirilecek. Buradaki tek sorun, bilinçaltı bir kere incelenmeye,
dolayısıyla yargılanmaya başladığında, yargıcın beyninin bile sanığınkinden çok
daha büyük suç unsuru oluşturabileceği. Çünkü bilinçaltında işlediğimiz suçları,
yaptığımız zinaları ya da kötülükleri tahmin etmek bile çok güç. EN GELİŞMİŞ BİLGİSAYAR
Durmaksızın çalışan beyin, yeryüzünde en
gelişmiş bilgisayarın bile ulaşamadığı bir kapasiteyle yüz milyonlarca bilgi
birimini değerlendiriyor. Nörologlar, yalnızca gözlerden her an on milyon
dolayında bit´in beyine ulaştığını tahmin ediyor. Hatta dışarıdan hiç bilgi
almaması, karanlıkta kalması dahi akıl almaz şekilde çalışmasına engel değil.
Bedenin hormonal dengesinden sindirimle dolaşım sistemlerine ve tüm kas
hareketlerine dek herşeyi o yönetiyor. En küçük sesi bile kaydedip
değerlendiriyor. Oysa bilincin bundan haberi olmuyor. Duyulardan beyne akan
bilgi selinin bilince ulaşan bölümü, yalnızca çok küçük bir oranı. Zaman zaman
aklımıza bir fikir ya da unutulan bir isim geldiğinde ise benliğe bir anlığına,
sürekli hareket halindeki bilinçaltından bir bilgi kırıntısı ulaşmış oluyor.
Melih Kafa Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |