7-8 yaşlarındaydım. Çok uzun yıllar önce yani. Hey gidi günler.
Bir yaz günüydü. Çünkü ben kısa şortla dolaşıyordum evde. Annem ekmek almak için benim bakkala gitmemi istemişti. Ben de kapının önünde ayakkabılarımı giyiyordum. Önce sağ tarafı elimi kulakçıktan tutup ters çevirdim ve toz, taş vb. maddeleri temizledim. Sonra ayakkabıyı giydim ve sol taraftaki için de aynı prosedürü uygularken elimde bir acı hissi belirdi ve ben elimi çektim. Avucumun ortasında bir acı ve elimde büyük bir örümcek vardı. Tarantula değildi ama acıtmıştı. Diğer ayakkabım ayağımda olduğu halde içeri koştum ve anneme gösterdim.
Ağlıyor muydum hatırlamıyorum ama çook korkmuştum. Sonra avuntular içinde bakkala gittim ve herkese ısırıldığımı söyledim (diye hatırlıyorum)
İşte o gün başladı bu garip örümcek sendromu. İlgi alanlarımın başında geliyordu. Küçüklerinden korkmuyor ama bacakları kısa ve gövdeleri büyük olanları özellikle de aniden yanımda gördüğümde hayatımda hiç sıçramadığım kadar yukarılara sıçrayarak saniyede 4 ayak devri ile kaçıyordum.
Şans işte. Daha çocuktum. İnsafsız örümcek.
Diğer sanssızlık noktası ise şöyleydi. 84-85 yıllarına tekabul eden bu olay Çernobil vakasından önceydi. Biz de Rize'de ikamet etmekteydik. Ne olurdu o örümcek çernobilden sonra ısırsaydı beni. Belki o da televizyonda çay içip de radyasyon olmadığını anlatan amcanın aksine radyasyon kapmış olurdu ve ben de örümcek adam gibi mutasyona uğrardım. Kan kardeşi olmuştuk örümcekle ama o kadar. Kahramanlık hayalleri suya düşmüştü. Taa ki
Korkunc olana kadar. Neyse o bahse girmeyelim.
Sonraları bu kankardeşlerle bir bağ oluştu. Büyüklerini görünce tüyüyor, küçüklere ise şefkatle yaklaşıyordum. Yuvalarına el aracılığı ile yakalanmış ve tekrar uçmasını önlemek için kanatlarının biri koparılmış sineklerden ziyafetleri atardım. ama vücudu ve akıl sağlığını korumak için menzile girmeden.
Sonraları bir örümcek belgeselcisi oldum. Takip ediyordum hareketlerini.
Bir keresinde gövdesi sarı renkte ve başparmağı kadar olan büyük bir örümcekle karşılaştım. Önce adrenalini ateşleyip vites 3 de kaçış pozisyonu aldım, sonra merak işte takip etmeye başladım. Gücünü sınamak için siyah renkte evdeki tahtaları katır kutur yiyen ve insana uykuyu dar eden sert kanatlı böceklerle ringe çıkardım. Tabi uzun uğraşlar sonunda bacağından ısırarak felç etti ve afiyet, şeker etti.
Bu örümcekle korku ve merak maceram babamın benim ne yaptığımı merak etmesi ve örümceği terlikle dümdüz etmesi sonucunda sona erdi.
Şimdi yanımda görsem bilgisayarın cdromundan içeri mi girerim, internete mi karışırım yoksa tavana dört uzuvla tutunurum bilmiyorum ama gerçekten Korkunç tu.
En son maceramı ise ......'ne bağlı ...... müfrezesinde subay olarak bir başka subayla nöbet tutarken yaşadım. Haziran sonu, sıcak bir yaz akşamı ve olabildiğince olmasa da büyük bir arazi. İçinde köpekler, yaban tavşanları, tilkiler cirit atıyor. Ama nerden bileyim Ankara'da amazon ormanlarında yaşayan hayvanların olduğunu. Birden kapıdan bir şey girdi. Unidentified walking object (UWO). Türkçe meali tanımlanamayan yürüyen nesne. Neyse eleman kıllı mıllı uzun bacaklı yaklaşık 10 santimlik büyüklüğe sahip tarantula gibi birşey. O sıralar et yiyen örümcek haberleri discovery insan ısıran tarantulalar en büyüğü 30 cm.
Allah'tan kapı girişine bakıyordum da uzakta gördüm. Son anda yanımda farketme durumu olsaydı belimde aletle ne yapardım bilmiyorum.
Bizim komutan bir poşet vasıtasıyla yakaladı mahlukatı ve tekrar dışarı attı. Benden de gulp! diye bir ses geldi. Aslında hayvanları, börtü böceği bana veya insanlara zararları olmayacağı kanaatinde olduğumda öldürmüyorum ama o örümcek ölmeliydi. İki örümceğe dardı mekan. Ya o ya ben. Çünkü ne yapacaklarını bilemiyorsunuz. Kendimden biliyorum.
Araknafobia örümcek fobisidir
Korkunc'un bile korkulu rüyasıdır
Ne arıyordun orada pis örümcek
Orası örümcek yuvası mıdır?