Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Dünyada en genç yaşta profesörlük unvanına sahip olmuş ve Nobel'e iki defa aday gösterilmiş Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu ile eğitim üzerine konuştuk Bir insanın deha potansiyelinin ortaya çıkartılmasında eğitim, tarih, kültür ve çevresel etkiler son derece önemli. Sizce anneler ve babalar çocuklarının eğitim hayatlarında onlara bilinçli bir şekilde destek olabilmek için nelere dikkat etmeli?
Eğitimin amacı, insanın kendisi ve toplumu için değer yaratabilecek duruma gelmesini sağlamaktır. Bu ikisi birden olacak. Eğitimin ikinci ve bunla çok ilgili bir başka amacı da, bir toplumun geçmişiyle geleceği arasında köprü kurmaktır. Eğitim bu ikisini yapmıyorsa eğitim değildir. O zaman paranızı harcamayın. Çocuğunuzun da hayatını sınavlarla, dershanelerle karartmayın. Eğitimin amacı ana, baba, veli benim çocuğum filanca okulda okuyor, yabancı dil eğitimi görüyor, hocaları yabancı demek değildir. İnsanlar öğünsün diye eğitim yapılmaz. Eğer bunları yapma eğiliminiz varsa o zaman siz kendi paranızla çocuğunuzun kuyusunu kazıyorsunuz, onu korkunç bir istikbale ve köleliğe mahkum ediyorsunuz demektir. İnsan zorlandığı ona ters gelen işlere değil, yeteneği olan şeylere merak sarar. Bu merak sardığı şeyler, anaokulundan itibaren takip edilmelidir. Yeteneklerinin olup olmadığını zaten oradan anlarsınız. Bir çocuk tabiatına uygun ve uyumlu olarak ilerlerken bir veya iki beceri edinmeli. Türkiye'de 1950'li yıllara kadar çok ciddi bir eğitim sistemi vardı. Şimdi diyelim ki; çocuk hakikaten matematik, fizik gibi konulara çok meraklı, dolayısıyla merakı gittikçe artıyor. Aslında en zengin ülkelerde bile çok akıllı bazı öğrencilerimiz, dünya çapında çok akıllı çok başarılı öğrencilerimiz, sonradan hep meşhur adamlar olan öğrencilerimiz var. Genç yaşta bunu idrak edip bir taraftan hem iktisadı, hem kimyayı dünyanın en meşhur ve köklü üniversitesinde bitirirken, akademik hayatta tırmanırken, diğer bir taraftan da yaz tatillerinde gidip bir kursa girip, zanaat becerileri edindiklerini gördüm. Şimdi çocuğunuzu siz geçerli bir mesleği ve artı olarak da bir zanaatı yapabilecek şekilde yetiştirin. Zanaat elle yapılan iştir, meslekte ise hukuk olur, mühendislik olur, fizik olur, profesörlük olur şu olur, bu olur. Ama bir meslek ve bir zanaat şart. İnsanlarda öğrenilmiş çaresizliklerin yaratılmasında günümüzdeki eğitim yaklaşımı çok önemli bir etkiye sahip değil mi?
Nasıl bu hale geldik onu da anlatalım. Peki, çocuğunuzun ne öğrenmesini istersiniz dersen bu ülkede. Bu anketin halk oylamasını görmedim ama eminim ki %90 çocuğumuz İngilizce öğrensin diyecektir. Hadi biraz daha genişletelim yabancı dil yanıtını da alabiliriz. Neden böyle? Çünkü tam 53 senedir bu milletin beynini önce üst tabakada, sonra alt tabakada bu şekilde şartlandırıp uyuttular ve perişan bir hale getirdiler. Peki diyelim ki; baştaki gibi bir meslek ve zanaat öğrettik oldu. İkinci olarak yabancı dil öğrensin istiyoruz. Sonra bir ara herkesin aklı fikri gidip Moskova'da okumaktı. Gidip Rusya'da Leningrad'da eğitim görmekti, yani bu işler değişir. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'yı yaktılar yıktılar mahvettiler. İnsanları yeni bir karanlık çağa soktular Ortaçağ'dan daha beter. Kültürsüzlük çağına soktular. Elli sene kadar aşağı yukarı dünyada tek fiziki güç ve kaba kuvvet olarak dünyada tek güç gibi bir şey oldular. Sizin çocuğunuz büyüyünceye kadar dünya karmakarışık olabilir, bir dünya harbi daha çıkmış olabilir. Dolayısıyla bugünkü anlayışla çocuklarınıza aldırdığınız eğitimlerde bir bakacaksınız ki; hiçbir işe yaramıyor. Zaten şimdi de yaramıyor. Çocuğun kendine ve toplumuna değer katması için eğitimle bir mesleği ve bir zanaatı iyi öğrenmesi, bu işlerde de iyi olması gerekir.Meslek seçimi bilinçli olmalı, ülkenin her alanda yükselebilmesi için gençlerin ilgi alanlarına uygun mesleklerle buluşmaları gerekmektedir. Anlattıklarınız bunu destekliyor.
Bu şimdi onun bir yan kolu. En başta bir meslek, bir zanaat ve bunun en iyisini yapmak. İkincisi işte yabancı dil öğrensin. Tamam öğrensin. Hangisini öğrensin, kaç tane ve nasıl öğrensin? Başka ne öğrensin? Yoksa sadece bunu mu öğrensin? Yani hata orada, yoksa öğrenmesin diyen yok. Ben her gittiğim ülkenin dilini biraz öğrenip oradaki insanlarla haşır neşir olmayı severim. O zaman sana itibar eder, seni seveler. Avrupa'da sık sık cirit atıyorum. Kendi kafan çalışacak her şeyi okuyacaksın, her şeye bakacaksın, her şeyi göreceksin. Ama kendi kafan çalışacak, kendi ruhun devrede olacak, ondan sonra kendin bir şeyler üretip onu söyleyeceksin. O onu dedi, bu bunu dedi, peki sen ne dedin arkadaş? Ülkedeki durumu izâh ediyorum. Sözüm ona okumuş. Doktora yapmış. İşte o onu dedi, bu bunu dedi, falanca bunu dedi, postmodern vs, makale yazıyor. Kaynaklara baktığımızda bütün bilim ve sanat batıdan çıkmış gibi görünüyor. Oysaki bizim tarihimizde bu anlamda çok büyük değerler var. Bunlarla ilgili kayıtlara ulaşma sorunu mu var, bu konular gündeme mi gelmiyor? Yani niye bir kopukluk var orada?
Antalya'da ulusal diyabet konferansına gelen iki tane özel konuşmacı vardı. Biri Sunay Akın, biri de ben. Biz hekimlere konuşma yaparken istediğin konuyu anlat dediler. Ben de size moleküler biyoloji de yeni yaptığım işleri anlatayım dedim. Fakat bu konuşmalar başlarken hekimlere, bizim hekimlerimiz iyidir. Onların da icabına bakmaya çalışıyorlar. Yabancı hekimler gelip burada doktorluk yapabilecek bizimkilerin işi bitecek. Çünkü herkes Amerika'da ne kadar şarlatanı varsa zaten çoğu işe yaramaz buraya gelecekler, bizimkilerde gidip oralara para verecek, bizim dünya çapındaki çok muazzam hekimlerimiz kenarda kalacak. Bu da hazırlandı, kanun geçti biliyorsunuz ama dolayısıyla bizim hekimlerimiz iyidir. Bilinç vardır bizde, eski tıbbiye geleneği vardır beş yüz senedir. O devam ediyor. Onun için de bizi bulup çağırıyorlar konuşma yap diye eksik olmasınlar. Atatürk'ün eğitim anlayışı nasıldı?
Aklın yolu bir olduğu için tabi onun dediklerini anlatmıyorum. Atatürk'te benim gibi matematiksel düşünen bir insandı. Dolayısıyla Atatürk'ün yazdıklarıyla aşağı yukarı aynı şeyleri anlatıyoruz. Son derece matematiksel düşünen, matematikten anlayan bir insandı. Çünkü kafanı çalıştırmak için en iyi yöntem matematikle kafanı geliştirmektir. Atatürk çok yönlü bir insandı, farklı şeylerle de ilgileniyordu. Biz genelde gençlerimizi tek yönlü olarak geliştiriyoruz.
Yönsüz, dümensiz, yelkensiz, rotasız bir gemi. Ondan sonra en ufak dalgalarda çalkalanıp duruyor. Ondan sonra da batacak. Başka bir şey yok. Biz şimdi velilere bunu mu istiyorsunuz diye sorduk. Mesela diyelim ki, veli akıllı çıktı. Dedi ki, çocuğumun bir beceri ve bir meslek edinmesini ve bunda da hangisi olursa olsun en iyisini yapacak şekilde yetişmesini istiyorum. Bir veya birkaç dili dünyanın durumuna göre öğrenmesini istiyorum. Ayrıca geçmişle gelecek arasında bir kopukluğu olmayan, dolayısıyla şahsiyeti, kimliği, kişiliği gelişmiş, aşağılık duygusu içinde kıvranmayan bir çocuğum olmasını istiyorum. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde kitaplarımızı okuyanlar çoğalıyor sağ olsunlar. Türkiye'de bizim kitapları okuyanlar var, okumayanlar var. Gözlerinden anlarsın. Ben şuradan birinin gözüne bakayım okumuş mu okumamış mı anlarım. Çünkü okuyanın kendisine bir güven geliyor. Bir şahsiyeti çıkıyor ortaya. Sokaklarda binlerce kişi geliyor bana aman kedimizi bulduk, aklımız başımıza geldi diye değişiyor. Gözünden anlıyorsun. Hatta bir kitap mı okumuş, yoksa beşini birden mi okumuş onu bile anlıyoruz. Hangi meslekten olursa olsun bu çocuğun temel bir eğitim görmüş olması lazım. İsterse hukukçu olsun ne olursa olsun ama bugünkü dünyada ne oluyor ne bitiyor anlamak için, edilen lafı anlamak, okuduğun gazeteyi anlamak için bir miktar fizik, kimya, biyoloji bilmesi gerekir. Çünkü bütün dünya bunların etrafında dönüyor. Moleküler biyoloji diye bir şeyler icat ediliyor. Onunla genlerle oynanıyor. Sen bunlardan anlamazsan olmaz. Bunları lisede öğreneceksin, lisede çok genel bir kültürün olacak. Hele bir de mühendis, bilimle uğraşacaksa bunları çok iyi öğrenmeli. Ortaokulda, lisede, bütün temel orada. Bu temel yoksa üniversitede hiçbir şey olmaz. Peki bu nasıl olacak? Efendim işte yabancı dille eğitim yapan koleje gidecek de bunları öğrenecek. Yarım yamalak İngilizce bilen biri varken, İngilizce bilmeyen çok değerli bir kimyacı varsa buna ders verdirmiyorlar. Niye, İngilizce anlatamıyor diye. Şimdi o değerli hoca, bizi bilim adamı yapan hoca, bunlar kenara bırakılıyor, yarım yamalak İngilizce bilen, zaten kendisi de öyle eğitimden geçtiği için fizik ve kimyayı tam olarak anlayamamış, gelmiş o dili daha yeni öğrenmekte olan çocuklara o dilden fizik anlatıyor.Zaten bizler Türkçe'yi kaç kelimeyle konuşuyoruz ki?
Türkiye'de lise, ortaokulda veliler bir araya gelip, çocuklarını da elinden tutup, bir eline de çiçek alıp, idareye çıkıp çocuklarımız hem konuları, hem yabancı dili, hem kim olduğunu, tarihini, edebiyatını, kültürünü öğrensin, ana dilinde eğitim olsun derlerse o zaman Türkiye'de herkes sokaklara çıksın bayram etsin. Bu bilinçlenme Türkiye'nin tapularının yabancılara verilmesine karşı da bir başlangıç olacaktır. Bütün fabrikalarının, bütün tersanelerinin, bütün limanlarının, bütün tarihi eserlerinin, Osmanlı mirasının, yabancılara verilmesine karşı da tepki olacaktır. Veliler kendi çocukları için bilinçlenmeli. Bunlar hayati ve annelerin çocukları için düşünmesi gereken konular. Zaten dosdoğru bir eğitim oldukça millet bir şeyler öğrendikçe zaten bilim adamları, sanatçılar, edebiyatçılar yine çıkacak. Ondan sonra bunların arasında en üstün zekalılar, en üstün dahiler çıkacak, onlar nasıl çıkıyor bakacaksın. Daha önceden bilip nasıl teşvik edileceğine bakacaksın, körlenip gitmesinler onunla uğraşalım. Sayın Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, değerli paylaşımlarınızdan dolayı size çok teşekkür ederiz.
Dikkat: Bu röportajın tüm hakları Anneyiz.Biz'e aittir. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz. [/b] • Diğer röportajları okumak için tıklayınız.
Kaynak: Anneyiz Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |