![]() |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI İnsan Sevmeli Hem de Doyasıya Bir kutu dolusu yaşam gönderiyorum sana. Sade bir kurdeleyle süslenmiş, Çöz kurdeleyi ve kaldır yavaşça kutunun kapağını... Kocaman bir fırça ve bin renk koydum kutuya. Bir cennet resmi yapıp içine gir diye... Düşler serpiştirdim gizlice, Düş kurmayı unutma diye Bir tanede elma şekeri yerlestirdim. İçinde ki çocuğu tadabilesin diye... Güneşin batışını, Billur suyun sesini, Kırmızı gelinciklerin saflığını, Taze ekmeğin kokusunu ve bir gülümsemenin de sıcaklığını sığdırdım. Ruhlarımız aç kalmasın diye... Kutuya biraz da sevecenlik koydum Güçlü ol diye.. Beyaz bir güvercin uçup kendi kondu bu kutuya, Barış ve özgürlüğü sunmak için... Bir buket sevgi, bir yudum Aşk ve yarım bir elma daha Ben koymadan edemedim. Paylaşmayı hatırlayalım diye... Sevdiklerimize onları sevdiğimizi söylemek için yarını beklemeyelim, Hemen şimdi yapalım bunu diye... İçtenliği, umudu, nesneyi, bağışlayıcılığı, özgüveni Açıkk yürekliliği unutmadım, BEN'İN dışına çıkıp BİZ'E ulaşabilelim diye... Son olarak da bir kart iliştirdim kutuya. Bak bu kartta neler yazıyor: 'BU KUTUNUN HER KAPAĞINI KALDIRIŞINDA, YAŞAMLA İLGİLİ YEPYENİ ŞEYLER KEŞFEDECEKSİN. YAŞAMAK İÇİN YARINI BEKLEME, AL YAŞAMI KOLLARININ ARASINA VE SIMSIKI SARIL... YAŞAMDAN YALNIZCA ALMAK YERİNE ONA BİR ŞEYLER VER KISACASI BUTÜNÜYLE İNSAN OL. UNUTMA, YAŞAM DOKUMASI HENÜZ TAMAMLANMAMIŞ, OLAĞANÜSTÜ GÜZELLİKTE BİR DUVAR HALISIDIR. VE SANA AİT OLAN KÜÇÜCÜK BOŞLUĞU YALNIZCA SEN DOLDURABİLİRSİN...' Orhan Veli Kanık |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Yoksulluğu anladık da sevmek neden kıt kanaat; Yoksa yürekler mi yoksul kimler biçmiş Aşk'a fiyat.. ~Mevlana~ |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI “Canını sevgili için seven sevgiliyi sever, canı için sevgili edinen canını sever. ”fuzuli |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI elimdeki kitabın çağrışımı :)) Hangi ilaç iyi gelir yürek yarasına, Hangi merhem tüm kırılmışlıklarını onarır, Hangi silgiler siler söz sıyrıklarını, Özlemenin şifası var mıdır? Ya hasretin... İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın, Özellikle de şimdi, bu yaşlarda. Seni tüm zaaflarınla hatalarınla kabul eden, Tüm korkularınla bilen, Hesapsızca ve sorgusuz, Şartsız ve koşulsuz, Bencilce olmayan, Beninden önce senin olan, Onaylamasa da kabul eden bir yumuşaklıkta, Kalbinin içi kadar bir uzaklıkta, Sonuçta değil süreçte iyi gelen, iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın... Düşüncesi bile gülümseten, Omuzlarındaki tüm yüklerinden seni azad eden, Keder değil yaşama sevinci veren, Tüm yaralarını kendi bile fark etmeden saran, İyileştiren, iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın. Beklentileriyle yormayan, fazla soru sormayan, Yanında sen gibi sen olduğun, Tüm yanlış bildiklerini unuttuğun, Hiçbir hesap yapmadığın, yapamadığın, İyi gelen, iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın… Seni kalıplar içine sıkıştırmayan, Tüm kayıp taraflarını bakışlarıyla bulduran, En beceriksiz taraflarını, Sevimli bir çocuğun yaramazlığı gibi görüp, Seni sevmeye daha da sarılan, İyileştiren, iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın... alıntı |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Sevgi, sınırları olmayan bir dünyaya, sonsuz bir dünyaya açılan kapıdır. Sevgi başlar ama asla bitmez; bir başlangıcı vardır ama bitişi yoktur. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Hepiniz biliyorsunuz ki evrende iki büyük enerji vardır. Biri “Korku enerjisi” diğeri de “sevgi” enerjisi. Korku enerjisi bedeninizde daha çok barındığı sürece, aynı olayları defalarca yaşarsınız. Ne zamanki korkularınızı bulur ve onları temizlerseniz artık size bu deneyimleri yaşatacak enerji gelmeyecektir. Diyelim ki bir yerde çok öfkelendiniz onun altında mutlaka bir korku vardır. Birisi sizin korku düğmenize basmıştır. O anda karşınızdakine tepki vermeden bir durun ve diyin ki benim hangi korkuma basıldı. Onu bulun ve o anda temizleyin. Ya da birileri hakkında siz sürekli yalancı, kaba, terbiyesiz vs. gibi sözler söylüyorsunuz. Bu durumda size çok ağır gelecek ama karşınızdaki kişi size aynalık yapıyordur. Bir sorun kendinize ben kime ya da kimlere bu şekilde davranıyorum. Bir de hayat deneyiminiz içinde hiç beklemediğiniz bir olay yaşadınız. Ve ben bunu hak etmedim dediniz. Yine durup düşünün ve diyin ki “ben bunu nerede ektim ve şimdi biçiyorum”. Bulabilirseniz hemen o anı temizleyin “ben yaşadığım herşeyi tam olduğu gibi kabul ediyorum” diyin ve şu anda kaçınılmaz yaşananı kabul edin. Bulamayabilirsiniz belki o zaman bu yaşanan geçmiş yaşam tecrübelerinizde ekmiş olduğunuz bir durumdur. O zaman yine de yukarıdaki gibi yaşamış olduğunuz herşeyi olduğu gibi kabul edin ve o anları sevgiye dönüştürün. Tüm bunları yaptığınızda göreceksiniz hayatınız nasıl değişiyor. Çünkü artık çevreniz de sevgi enerjisi oluşacak. Ve sevginin olduğu yere asla korku barınamaz. alıntı |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Ölümden korkmamaktadır yalnızlıktan korktuğu kadar ve son röportajında şöyle der: - Bir kadına öğüt verecek olsaydınız, bu ne olurdu? - Sev. - Bir genç kıza? - Sev. - Peki bir çocuğa? - Sev. Edith Piaf |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI Söylediğin sözde, yaptığın işte, düşüncelerinde sevgiyle hareket ettiğinde mucizeler yaratırsın. Ruhundan, özünden; sevgiden gelen her şey sana neşe, huzur verir. Kendin için neyin doğru olduğunu bilemediğin zamanlarda gözlerini kapat ve derin bir nefes al. Sakinleş… Yapmak istediğin ya da senin için uygun olup olmadığını merak ettiğin şeyi düşün. Ne hissediyorsun? Eğer hissettiğin şey huzur, neşe, mutluluksa, niyetin yüzünde gülücükler açtırabiliyorsa senin içindir, uygundur. Zaten Sen senin için neyin uygun olduğunu her zaman bilirsin. Yapmayı istediğin şeyde ya da niyetinde ilk önce sevgiyi ara. Niyetlerinin, dualarının kaynağı sevgi olduktan sonra onların birer birer harika bir şekilde gerçekleştiklerini görür ve her bir yeni günde yepyeni mucizelere kollarını açarsın. içimizdeki sevgi ışığının mucizelere dönüştüğü bir pazar diliyorum hepimize.. |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI az önce bugünün şarkısını sizle paylaşırken hatırladım bu efsaneyi.. ve bunu da sizle paylaşmak istedim.. aynı cevaba varmak için belki.. Edremit pazarı, şimdi olduğu gibi yüzyıllar önce de Çarşamba günleri kurulurdu. Etraftaki köylüler ürünlerini pazara getirip satar, ihtiyaçlarını alarak köylerine dönerlerdi. Zeytinli köyünün yakışıklı delikanlısı Hasan’ın babası ölmüş, anasının ve kendisinin karnını doyurabilmek için baba mesleği bahçıvanlığı devam ettirmekte idi. Yetiştirdiği sebze ve meyveleri, Edremit pazarına götürüp satıyor, ihtiyaçlarını alıp köyüne dönüyordu. O gün pazarın kalabalığı içerisinde bir kız görmüştü, çok güzel, alımlı bir kızdı, uzun süre gözleri ile onu takip etti. Giysilerinden obalı olduğu anlaşılıyordu, sırtında heybesi bir şeyler satmaya uğraşıyordu. Kızı gözden kaybetmişti fakat hayali gözünün önünde duruyordu, evlenme çağı da gelmişti. Güzel düşlere dalıp gitmişti. Birden, kendisine seslenildiğini fark etti, kafasını kaldırdığında güzel kızı karşısında görmüştü. Eli ayağı birbirine dolaşmıştı, şaşkınlıktan ne yapacağını şaşırmıştı. Bu halini gören kız gülmeye başlamış, daha da güzelleşmişti. Hasan kendisinden istenilenlerin en iyilerini seçip verdi. Kıza kim olduğunu sordu. Adının Emine olduğunu ve Zeytinlinin üstündeki obalarda oturduklarını öğrendi. O da Hasanı fark etmişti. Her Çarşamba Emine peynirin ,sütün ,yoğurdun,balın en iyisini, Hasana getiriyor, Hasanda sebzenin en iyisini ona veriyordu. Pazardan, Zeytinliye kadar beraber dönüyorlar, Zeytinliden sonra Emine obaya varabilmek için üç sat daha yürüyordu. Emine ile Hasan birbirlerini sevmişler ve evlenmeye karar vermişlerdi. Hasanın annesi evine bir can yoldaşı geleceği için sevinmişti. Fakat Emine’nin ailesi, obada hiçmi kendine uygun delikanlı bulamadığını, ovalının obada yaşayamayacağını söyleyerek karşı çıkmışlardı. Emine ısrar edince, Hasanın kırk okka ( altmış kilo ) tuzu sırtında obaya çıkarabilirse yiğitliğini göstereceğini ve herkesin onu damat olarak kabul edeceğini söylemişlerdi. Emine, Hasana durumu anlatır. Başka yapacak bir şey olmadığını anlayan Hasan, sevdiğine kavuşmak için tuz çuvalını sırtına alır ve yola düşerler. Bahçıvanlık yaptığı için Hasan bu tür bir yüke alışkın değildi. Beyobaya vardıklarında yorulmaya başlamıştı. Şimdiki Sütüven şelalesine vardıklarında, yol dere içerisinden gidiyordu, taşların üzerinden atlayarak geçiyordu, yorulmuştu, tuz sırtını yakmaya başlamıştı, daha geldikleri kadar yol vardı. Gök büvete vardıklarında gücü tükenen Hasan, yere düşer. Emine, Hasanı yüreklendirmeye çalışarak gelecek iyi günleri anlatır, fakat Hasan kalkamaz. Emine’ye buralardan kaçmayı, başka yerlerde yaşamayı teklif eder. Emine obasına söz vermiştir. Kendisinin bile rahatlıkla taşıdığı çuvalı taşıyamayan kişiyi obaya nasıl götürebilirdi. Hasanın yalvarmalarına aldırmaz, çuvalı omzuna alarak obanın yolunu tutar. Hasan “ senin obana varamıyorum, kendi köyüme de varamam, beni bırakma” diye yalvarır. Emine, Hasanın sesi kulaklarında çınlayarak yoluna devam eder. Obaya vardığında pişman olur. Geri dönmek ister. Fakat fırtına çıkar, şiddetli yağmur yağmaya başlar. Ailesi bu havada onu ormana bırakmaz, sabah olunca gitmesini söylerler. Emine sabahı zor eder, ilk ışıklarla, Gökbüvet’e koşar fakat Hasan yoktu. Zeytinliye annesine, Edremit’e koşar, Hasanı kimseler görmemişti. Hasanın sesi kulaklarında çınlayan Emine, mecnun gibi, dere boyunca onu arar durur. Obasına da dönmez.Günler sonra Gökbüvet’te, Hasan’ın gömleğini ve ona verdiği çevreyi bulur. Sana kavuşmaya geliyorum Hasan’ım diyerek kendini Gökbüvetin başındaki çınara asar. O günden sonra Gökbüvetin adı Hasanboğuldu, Gökbüvete bakan çınara da Emine Çınarı denmektedir. evet.. SEVGİ TEST ETMEMEKTİR.. cansuyu |
Cevap: SEVGİ IŞIĞI neyden sözediyorsunuz? |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:10 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.