Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| ibrahim kaypakkaya şu sıralar partizan örgütünün önderi olarak görülen insan..ölmeseydi keşke..
yaralı yakalanan, işkence olarak karda yürütüldüğü için donan ayakları kesilen, buna rağmen sorguda ben bir komünistim ama benden hiç bir şey öğrenemeyeceksiniz diyerek meydan okuyan ve bir ay süren işkencelerden sonra 18 mayıs 1973 günü kurşuna dizilerek öldürülen genç devrimci.
ml/tikko'nun kurucusu...devrimin kırsaldan şehirlere doğru gerçekleştirilebileceğini savunmuştur. akıl almaz işkenceler sonucu öldürülmüş, yinede konuşmamış ve kimseyi elevermemiştir. sadece bu özelliği yüzünden bile saygı duyulasıdır.
18 mayıs 1973'te diyarbakır'da ölen, tikko'nun kurucusu ve lideri. grup munzur kendisi için ibrahim'e ağıt isimli güzel bir şarkı yapmıştır.
deniz gezmiş kadar bilinmese de, onun kadar anılmasa da, onun kadar anlatılması gereken şahıs. onun özelliği halktan, köyden gelme olmasıdır. azmin örneğidir o, kendi çabalarıyla gelir üniversite boyutuna. köylüler için çarpışırken, onların ihbarıyla yaşama veda etmeye başlar yavaş yavaş. aylarca süren işkence, yapılırken koymamıştır yapanlara. ama ne zaman babası cenazesini almaya gelmiştir, işte o zaman örtbas etme çabasına girmişlerdir.
yaşadığı işkencelere karşı sergilediği tavır, kesinlikle kişiliğini ortaya koymaktadır ancak savunduğu görüşün de iyice araştırıldığı takdirde daha da bir saygı duyulası olduğu açıktır. kendini yenileyebilmiş, fikrini savunabilmiş bir insandır. bu anlamda, saygı duyulması gereken diğer genç fidanların en körpelerindendir.
kendisine yapılan işkenceleri kesinlikle insanlık dışı bulduğum, dünya görüşüne katılmadığım insan.
...binadan koşar adımlarla çıkan yarbay cipin yanına geldi. ali kaypakkaya'ya inmesini söyledi. birlikte aynı binaya girdiler. bir koridordan geçtikten sonra yarbay, ali kaypakkaya'yı bir odaya aldı.
içeride beyaz önlüklü bir adam vardı. o adamı görünce bu kez ali kaypakkaya'nın içi kararmış ibrahim belki de hasta, yine hastaneye yatırdılar, bu adamların telaşı bundan diye düşünmeye başlamıştı.
beyaz önlüklü adam, ali kaypakkaya odaya girince telaşlı ve tedirgin davranışlarla ona otur şuraya, buyur sigara yak... demiş paketinden sigara uzatmıştı.
ali kaypakkaya ne sigara aldı, ne de oturdu. odada aşağı yukarı dolanmaya başladı.
o sırada birden kapı açıldı. sıkıyönetim komutanı korgeneral şükrü olcay yanında bir albay, hastane müdürü ve bir-iki subayla içeri girdiler.
şükrü olcay yukarıdan aşağıya ali kaypakkaya'yı süzdü, sen ibrahim kaypakkaya'nın babası mısın diye sordu.
ali kaypakkaya evet diye yanıtladı onu.
sonra şükrü olcay kesin ve katı bir sesle bunu birdenbire söylemek olmaz, ama ben söyleyeceğim ibrahim öldü.... dedi.
ali kaypakkaya'nın birden bütün kanı çekildi. anlayamadım... diye kekeledi.
oğlun öldü diyorum diye sözünü yineledi şükrü olcay.
ali kaypakkaya şaşkın ve birden bembeyaz olmuş yüzü altından neden ölsün benim oğlum, ölmez o... diye karşılık verince... öldü diyorum, işte öldü o... diye kesip attı şükrü olcay.
ali kaypakkaya bu kez garip bir şekilde hareketlenmiş ve sanki boğulmak üzere olan bir insanın çırpınışlarıyla bir yandan yutkunuyor bir yandan ceplerini karıştırıyordu. sonra cebinden mektubunu çıkarıp işte yazdığı mektup beni çağırıyor, ölmez benim oğlum, hasta değildi, sağlığım yerinde diye yazıyor diye bağırmaya başlamıştı.
şükrü olcay r etti, oğlun r etti... diye bağırarak karşılık verdi ona. ali kaypakkaya ise kesik kesik yanan yüreğini dışarıya vuruyordu: hayır, hayır oğlum öldürüldü, oğlumu öldürdünüz, onu öldürdünüz, onu öldürdünüz, onu döve döve öldürdünüz, oğlumu siz öldürdünüz...
odadakilerden birisi sus, yoksa haddini bildiririz diye kesti ali kaypakkaya'nın yakarışlarını gözdağı verdiler ona.
ali kaypakkaya bir aralık suskunluktan sonra, içli ve acılı bir sesle verin benim cenazemi, ifadeniz mi neyiniz varsa alın oğlumun cenazesini verin... dedi.
ilkin vermeyeceğiz, biz gömeriz dediler. bu söz üzerine birden yırtıcı bir sesle ali kaypakkaya cenazemi vermezseniz bir adım gitmem diye diretti.
şükrü olcay bu sıra beyaz gömlekli adama dönerek şuna su verin dedi. ali kaypakkaya suyunuzu falan istemiyorum, oğlumun cenazesini istiyorum, onu dişimi tırnağıma takıp büyüttüm, bir gecekondum var, şimdi onu satıp oğluma harcayacağım, köyüme götüreceğim... diye karşılık verdi.
şükrü olcay çevresindekilere muamelesini yapın deyip döndü ve çıktı odadan.
sonra ali kaypakkaya'yı getiren yarbay onu tekrar alarak dışarıya çıkardı. oğlunu görmek için diyarbakır'a ilk indiği gün kapısından çevirdikleri askeri hastane'ye geldiler.
orada ali kaypakkaya'ya yapması gereken birtakım işlerden söz ettiler. o da gidip belediyeden bir müsaade kâğıdı aldı. 430 lira verip bir tabut seçti. 70 liraya kefen satın aldı.
kefen katlanırken, yolda gelirken kurduğu düşleri, oğlunun çocukluğunu, gözü önüne gelen kundağını, onu kucağına alışını anımsadı.
sonra bir hamal tutarak tabut ve kefeni ona verip hastaneye döndüler.
belediye memuru taşınabilir diye bir kâğıt imzalayıp verdi ona. bir yer gösterip oturup beklemesini söylediler.
oğlu yaralı yattığı günlerde, yüzünü göstermedikleri koridorlarda, şimdi onu görmeyi bekliyordu.
bir süre sonra ibo'yu buzdolabından çıkardılar. ali kaypakkaya'ya işte oğlun hazır dediler. kafadan kesikti. karnı, kolları, bacakları ve kaba etleri yarılmıştı. parça parça edilmişti ibo. gövdesi delik deşikti. otopsi diye mırıldandı onu buzdolabından çıkaran adam. peki ya bu delikler ne? diye söyledi ali kaypakkaya. ses etmediler.
oğlunun karşısında sanki kanı kurumuştu ali kaypakkaya'nın, karşısında o yiğit, o dal gibi oğlu yerine, kesilmiş, delik deşik edilmiş insan parçaları duruyordu. boğazı ve gırtlağı tamamen çürümüş ve simsiyahtı. sanki çembere alınmış da sıkılmış gibiydi. daha sonra da kesilip parçalanmıştı boğazı. omuzlarında, göğsünde sürüyle delik vardı.
görüntüler karşısında ibo'yu tabutuna yerleştiren hamal ağlamaya başlamıştı. ali kaypakkaya ona parasını vermek istemiş, adam almamıştı. bu bizim insanlık görevimiz demişti. nöbetçi erler ve hastabakıcılar ali kaypakkaya'yı yatıştırmaya çalışıyorlardı.
gelirken ibo'ya vermek için yanına aldığı 1200 liradan 550 lira kalmıştı.
gidip bir taksiyle pazarlık yaptı. taksici parayı peşin istedi. sonra ali kaypakkaya'ya uçağa götür dediler. arkasından hep birileri geliyordu.
uçakta 240 lira tabut taşıma parası aldılar. cebinde kalan diğer parayı bilete verdi. çıkışmayan kısmı için arkasından gelenlerin araya girmesiyle sonra alırız dediler.
oradan ali kaypakkaya'yı havaalanına getirip polise teslim ettiler.
havaalanında uçuş bekleme salonuna alınırken arama kabininde ali kaypakkaya'yı arayan polisler, onun ceplerinden oğluna getirdiği ve ibo'nun savunması için babasından istediği bildirileri buldular. evirip çevirip bakıyorlar ve söyleniyorlardı. ali kaypakkaya onları oğlum istemişti, savunması için gerekiyormuş, ona getirmiştim diye açıkladıysa da, polisler yok efendim yok, bunlar suçtur, yasaktır, madem oğlun öldü, yorgan gitti kavga bitti deyip bunları yırtacaktın, seni suçlu olarak alıkoymamız gerekiyor... diye bağırdılar.
ali kaypakkaya bu davranış karşısında polislere oğlum ölmüş, bildiriyi nasıl düşüneyim, sabah beri bir dilim ekmek bir yudum su canıma girmemiş diyerek kendisini bırakmalarını söylemiş, oradaki bir kadın polisin araya girmesiyle ali kaypakkaya'yı bırakmışlardı.
uçak ankara'ya indiğinde ali kaypakkaya'yı iki yüzbaşı karşıladı. onunla taksi tutmaya çıktılar. ibo'yu taksiye yerleştirip bağladılar.
önde ibo'nun bağlı olduğu taksi, arkada takipçilerin arabası evin önüne geldiler.
babası ibo'yu evine taşıdı. o gece evinde onun başında bekledi. başı avuçlarında düşündü durdu, yaşlandı durdu oğlunun başucunda. sabah erkenden gidip bir minibüs tuttu. ve oğluyla birlikte köylerine geldi.
ibo ile birlikte takipçiler de köye geldiler.
çevre köylerden ibo'nun köye geldiği şaşılası bir biçimde kısa sürede duyulmuştu. onu duyanlar öbek öbek uğurlamaya geliyordu. evin çevresi bir anda köylülerle dolmuştu.
mezarlığın karşısından geçen büyük yoldaki benzincinin lokantası önünde takipçilerin arabaları duruyordu. takipçiler orada oturmuş uzaktan köyü ve mezarlığı gözlüyorlardı...
nihat behram
ibrahim kaypakkaya isimli kitabından...
edit: 18 mayıs'ta yazmak vardı yaa, neyse..
18 mayıs 1973'de , diyarbakır zindanlarında kurulan işkence tezgahlarında öldürüldüğünde henuz 24 yaşında olan, köyden kente devrim tezinin savunucusu ve tkp-ml/tikko'nun kurucusu olan , insanın keşke hiç ölmeseydi dediği güzel insan.
geçen sene, 78liler vakfı ile ailesi , bilgilendirme yasasından yararlanmak amacıyla,içişleri bakanlığı'na dilekçeyle başvurarak , ibrahim'in diyarbakır zindanlarında öldürüldüğü zaman, orada görev yapan kişilerin ortaya çıkarılıp, ibrahim'in ölümünün üzerindeki sis perdesinin kaldırılması için yeniden dosyanın açılıp ,yeni bir soruşturma yapılması yönünde yapmış oldukları istek , bakanlık tarafindan reddedilmiştir.70'li yılların karanlık olayları günümüzde de örtpas edilmeye calışılmaktadır.
uğradığı işkence için sağcısıyla solcusuyla toplumun her kesminin ağıtlar yakması gereken genc devrimci.her ne kadar söylemleri ve fikirleri bana asla uymasada türkiye'yi bölmeye çalışan pkk lı teroristlerin pişmanlık yasasından faydalanıp sokaklarda cirit atarken bu genc adam kendi fikirleri dorultusunda türkiye'yi güzelleştirmeye çalıştığı için ayaklarının kesilmesi ve onursuz bir biçimde öldürülmesi türkiye'nin kara lekesidir.türkiye o yıllarda amerika'nın ve ingiltere'nin sömürgesi olurken kolluk kuvvetlerimiz vatanımızı sülük gibi emen bu pislikler yerine nasıl türkiye'yi kurtarırım diye düşünen bi adamı katletmiştir.ibrahim kaypakkaya,deniz gezmiş ya da adını şuralara sığdıramayacağım birçok devrimcinin dünya görüşlerine tamamen zıt olsamda onların yaptıkları mücadele, bir neslin içinde yaktıkları ateş hatta benim gibi onların fikirlerine tamamen zıt türk insanına, bu devrimciler bir misyon bırakmışlardır.tam bağımsız türkiye.sadece vatan sınırlarını korumaya çalışan ve nasıl daha güzel bir türkiye sağlayabilirimin derdine düşen sağcı solcu bir çok insan ibrahim kaypakkaya gibi katledilmiştir.varın gerisini siz düşünün...
ölümünden sonra lisede okuyan kardeşinin soyadı babaları tarafından değiştirilmek zorunda bırakılmıştır. çünkü okulda öğretmenleri ve okul idaresi tarafından sözlü işkenceye maruz kalmıştır kardeşi.
bir fotoğrafı vardır adının geçtiği heryerde kullanılan.. hani yüzünde hüzünlü bir gülümseme, muzurcana biraz.. kafasında bir köylü şapkası .. o fotoğraftaki şapkanın oral çalışlara ait olduğundan ve fotoğraf çektirmeye giden ibrahim kaypakkayanın oral çalışlardan ödünç aldığı söylenir.
beyaz adamın gazabını bu kadar, etleri parça parça edilecek kadar, üstüne çekmesinin en büyük sebebi, hem çok zeki bir anadolu köylüsü çocuğu, hem de bir devrimci komunist olmasıdır. üstün ırk teranesini başaşağı çeviren bir insandır kendisi, bütün gazabı o yüzden üzerinde toplamıştır.
salaklar, kaypakkaya unutuldu sanıyorlar nah unutuldu!
şimdi bir rüzgardır o
dağlardan esen
ibrahim yoldaş...
silah kucağında
kanlar içinde
vurulmuş yatıyor
ibrahim yoldaş
yiğitler ölür mü
üç beş kurşunla
doğrulmuş kalkıyor
ibrahim yoldaş
ali haydar yerde
bak yüzü boylu
yiğitçe can verir
yiğidin oğlu
başı duman duman
munzura doğru
tırmanmış gidiyor
ibrahim yoldaş
işkenceler devam ediyor böyle
parça parça kesip
diyorlar söyle
sırları söyle
sır vermeden
ser veriyor seve seve
böyle can veriyor
ibrahim yoldaş
seni anlamak yaşamaktır.
seni yaşamak amansızlığa kavga
ve postal sesleri altında direngenliğe doğmaktır.
seni bilmek, yaşamı bilmek,
silah omuzda toprağa düşmektir.
seni anlatmak eylüllü günleri geçmişe yollamaktır.
halkımız arıyor
seni heryerde
işçiler ocakta
köylüler dağda
dökülen kanların
kalmayacak yerde
hesap soracağız
ibrahim yoldaş
türkiyede mahir'den deniz'den bahsedilir ama hala onun ismi dile getirilirken ürkerler. bu da onun devrimci kişiliğini bir kez daha ıspatlamaktadır.
ibrahim kaypakkaya devrime olan inancın masum gülüşüdür. keşke ölmeseydi dediğimiz insanlardandır.
Kaynak: İtüSözlük Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |