Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Christiaan Huygens Hollanda'da dünyaya gelen Christiaan, daha küçük yaşında,
matematik ve bilime belirgin bir ilgi duymaktaydı. Aydın kesimde etkili
kişiliğiyle tanınan babası, devlet adamlığının yanı sıra müzik ve şiirle de
uğraşmaktaydı. Entellektüel bir ortamda yetişen Christiaan, üniversite
öğrenimini tamamladıktan kısa bir süre sonra astronomi ve matematik konularında
yayımladığı tezlerle bilim çevrelerinin, bu arada dönemin ünlü
matematikçi-fîlozofu Rene Descartes'ın özel dikkatini çeker. Huygens
bilimsel çalışmalarına astronomide başlar. Teleskop daha yeni kullanılmaya
başlanmıştı. Genç bilim adamı, geçimini gözlük camı yapmakla sağlayan filozof
Spinoza ile işbirliğine girerek daha güçlü bir teleskop elde
eder.Gözlemleri arasında Satürn gezegeninin çevresindeki hale de
vardı. Onun geniş, düz bir halkaya benzettiği bu hale aslında iri toz
parçalarının oluşturduğu üç kuşak içermektedir. Optik araçlar üzerindeki
çalışmasının izlerini günümüzde kullanılan araçların taşıdığı söylenebilir. Ama
onu gününde, asıl üne kavuşturan şey, sarkaçlı saati icat etmesiydi. Gerçi
Galileo daha önce zamanı belirlemede sarkaçtan yararlanılabileceğini ileri
sürmüştü. Ancak yoğun çabalara karşın istenilen sonuca
ulaşılamamıştı.Huygens'in 1657'de yaptığı saat oldukça dakikti. Bu icat
öncelikle denizcilikteki gereksinim göz önüne alınarak ortaya konmuştu. Ne var
ki, beklenen sonuç tam gerçekleşmez. Yerçekiminin sarkaç üzerindeki etkisi
gözden kaçmıştı. Bilindiği gibi belli bir yerde sarkacın her salınım süresi
aynıdır. Ancak saat arzın merkezinden uzaklaştıkça (örneğin, yüksek bir dağ
tepesine çıkarıldığında, ya da, ekvatora yaklaştırıldığında) salınım giderek
yavaşlar, saat geri kalır.Bunu daha sonra fark eden Huygens, yitirilen
zaman miktarından arzın ekvatordaki şişkinliğinin hesaplanabileceğini bile
gösterir. Bu arada Huygens'in adı sınır ötesi bilim çevrelerinde de
duyulmaya başlamıştır. 1663'te Royal Society (İngiliz Kraliyet Bilim Akademisi)
onu, üyelik vererek onurlandırır. Huygens törene katılmak için Londra'ya
gittiğinde Newton'la tanışır.Newton çalışmalarını takdir ettiği bu
yabancı bilim adamını ülkesinde tutmak için girişimlerde bulunur. Ama Huygens'e
daha parlak bir öneri XIV. Louis'den gelir. Fransa'nın bilimde üstün bir konuma
gelmesini sağlamaya çalışan Kral, Huygens'i bilimsel çalışmalara katılmak üzere
Paris'e çağırır. Huygens, üstlendiği görevde, Fransa ile Hollanda arasında bu
sırada çıkan savaşa karşın, aralıksız onbeş yıl kalır. Üzerinde yoğun
uğraş verdiği başlıca konu ışığın yapı ve devinim biçimiydi. Işığın ne
olduğu gizemli bir sorun olarak tarih boyunca ilgi çekmiştir. Antik Yunan
bilginleri nesnelerin görünebilirliğini gözün yarattığı bir olay sayıyordu.
Örneğin, Epicurus görüntünün gözden kaynaklanan resimlerden oluştuğunu ileri
sürmüş, Platon ise gözün ve bakılan nesnenin saçtığı ışınların birleşimi
olduğunu vurgulamıştı. Daha garip bir açıklamaya göre de, baktığımız nesneyi
gözden fırlayan birtakım görünmez incelikte dokunaçlarla görmekteydik.
17. yüzyıla gelinceye dek ışık konusunda önemli bir gelişmeye tanık
olmamaktayız; üstelik ışık deviniminin anlık bir olay olduğu görüşü yaygındı.
Aslında doğal olan da buydu; çünkü, ışığın belli bir hızla devindiği sağduyuya
pek yatkın bir düşünce değildi. Gözümüzü açar açmaz görmüyor muyduk?
Işığın belli bir hızla ilerlediği düşüncesini ilk kez Danimarkalı
astronom Römer ortaya koyar. 1675'te Jüpiter gezegeninin birinci uydusunu
gözlemlemekte olan Römer, uydunun çevresinde döndüğü gezegenin arkasında
geçirdiği süreyi saptamak istiyordu. Değişik zamanlarda yaptığı ölçmelerin
farklı sonuçlar vermesi şaşırtıcıydı. Römer bu tutarsızlığı
açıklamalıydı.Römer, Dünya ile Jüpiter'in güneş çevresindeki
dolanımlarında kimi kez birbirlerine yaklaştıklarını, kimi kez uzaklaştıklarını
biliyordu. Şaşırtıcı bulduğu olayın, iki gezegenin arasındaki mesafe ile
bağıntılı olduğunu görür. Aradaki mesafe kısaldıkça uydunun gezegen arkasında
geçirdiği sürenin azaldığını, mesafe uzadıkça sürenin arttığını saptayan Römer,
bunu, ışığın belli bir hızla ilerlediği hipoteziyle açıklar. Işığın aldığı
mesafe kısaldığında uydunun erken doğuşu kaçınılmazdı. Işığın belli bir hızla
devindiği düşüncesi ister istemez başka bir soruya yol açmıştı: Işık nasıl
devinmektedir? Huygens bu soruyu dalga kuramıyla, Newton parçacık kuramıyla
yanıtlar.Huygens ışığın dalga kuramını Fransızca kaleme aldığı Traite de
la Lumiere (Işık Üzerine inceleme) adlı yapıtında ortaya koyar. Onun bu kurama
yönelmesinde bir etken ışıkla ses arasında gördüğü benzerlikti. Bir başka etken
de bir delikten çıkan ışığın yalnız tam karşısında ulaştığı noktadan değil
çevredeki hemen her noktadan görülmesi olayıydı. Bu olay ışığın devinimini
anlamak bakımından önemliydi.Huygens'in esir kavramı bu işlevi
sağlayacaktı. Bir benzetme olarak, demiryolunda biribirine dokunan ama bağlı
olmayan bir dizi vagon düşünelim. Şimdi dizinin başındaki vagona lokomotifin
hafif bir vuruş yapması nasıl bir sonuç doğurur? Darbeyi dizi boyu ileten
vagonların yerlerinde kaldığı, yalnızca son vagonun uzaklaştığı
görülür.Nedenini, devinimin etki - tepki yasasında dile gelen ilişkide
bulabiliriz: Vuruş etkisini bir sonraki vagona ileten her vagon aldığı tepkiyle
dizideki yerinde kalır. Bir tepki almayan son vagon ise, aldığı vuruş etkisiyle
diziden uzaklaşır. Verdiğimiz bu örnek dalga kuramına önemli bir açıdan ışık
tutmaktadır. Huygens, uzayın, esir dediği görünmez bir nesneyle dolu olduğunu
varsaymaktaydı. Buna göre, ışık bir yerden başka bir yere ilerlerken tıpkı
vagonların ilettiği vuruş etkisiyle devinir, şu farkla ki, ilerleme tek bir
yönde değil, esir ortamında tüm yönlerde oluşur. Nasıl ki, demiryolunda
ilerleyen şey vagonlar değilse, uzayda da ilerleyen tanecik türünden nesneler
değil, devinim dalgasıdır.Huygens dalga kuramıyla ışığın yansıma,
kırılma, kutuplaşma gibi davranışlarını da açıkladığı inancındaydı. Ne var ki,
dalga kuramı, Newton'un parçacık kuramının gölgesinde, 19. yüzyıla gelinceye dek
gözden uzak kalır. Newton 1672'de Royal Society'ye sunduğu bildirisinde
beyaz bir ışık ışınının cam prizmadan geçtiğinde gökkuşağındaki gibi bir renk
spektrumu sergilediğini belirterek, bunun ışığın taneciklerden oluştuğu
hipoteziyle açıklanabileceğini vurgulamıştı. Rakibi Robert Hooke'un eleştirisi
karşısında daha esnek bir tutum içine giren Newton her ne kadar parçacık ve
dalga kuramlarının ikisine de yer veren karma bir kuramdan söz ederse de sonuç
değişmez; bilim çevreleri Newton'un büyüleyici etkisinde parçacık kuramına
üstünlük tanır. 19. yüzyılın başlarında durumda beklenmedik bir gelişme
olur; dalga kuramı yeniden ön plana çıkar. Işık üzerinde yeni deneylere girişen
Thomas Young (1773-1829) elde ettiği verilerin ışığın dalga kuramıyla ancak
açıklanabileceğini görür. Kaynağı ve sıcaklığı ne olursa olsun ışık hızının
değişmemesi, seçilecek kuramın geçerlik ölçütü olmalıydı.Young'a göre,
dalgaların hızının aynı kalmasını bekleyebilirdik; ama tanecikler için aynı şey
söylenemezdi. Gene, yansıma ve kırılmanın aynı zamanda olması, dalga açısından
bakılınca doğaldı; oysa, taneciklerin bir bölümü yansırken, bir bölümünün
kırılması açıklamasız kalan bir olaydı.Öte yandan, Newton, ışığın dalga
niteliğinde olması halinde doğrusal bir çizgide ilerlemesine, keskin gölge
oluşturmasına olanak bulmamıştı. Young'ın buna yanıtı basitti: Dalga uzunlukları
yeterince kısa ise, ışığın hem doğrusal devinimi, hem de keskin gölge oluşumu
beklenebilirdi. Ayrıca, Young'ın karışım (interference), onu izleyen
Fresnel'in kırınım (diffraction) denen olgulara getirdikleri açıklamalar dalga
kuramını destekleyici nitelikteydi.Daha sonra Maxwell'in dalga kuramını
daha kullanışlı bulması da dengenin büsbütün parçacık kuramı aleyhine dönmesine
yol açar. Ne var ki, yüzyılımızın başında durum bir kez daha değişir. Planck'ın
kuvantum, Einstein'ın foto-elektrik kavramlarıyla ışığın parçacık kuramı yeniden
ön plana çıkar. Bugün ulaşılan düzeyde kuramlardan ne birinin ne
ötekinin kesin egemenliğinden söz edilebilir. Bir bakıma Newton'un sözünü
ettiği, şimdi kimi bilim adamlarının wavicle diye dile getirdikleri
dalga-tanecik karması ya da ikilemiyle karşı karşıyayız. Geçici de olsa bu
barışıklık aşamasında egemenlik paylaşılmış görünüyor. Huygens dalga kuramının
öncüsü olarak bilim gündeminde yerini korumaktadır.
Siyaset, Bilim Ve Tarih Bilinci (Doğan Özlem )The Benefits Of TreesEnerji TasarrufuAlternatif Ucuz Enerji KaynaklarıErozyonun Tanımı Ve ÇeşitleriDünyamızın HareketleriDoğalgazDeve KuşlarıTeknolojik CellatlarımızKüresel IsınmaÇimento İşkolu Ve SorunlarıAtmosferin Başlıca Gaz KirleticileriNükleer EnerjiYapay KristallerHyrogen Fuel The Fuel Of FutureKentiçi Ulaşımı Ve Çevre SorunlarıPrcı HakkındaÇevre Kirliliği Ve SonuçlarıSivil SavunmaUluslararası Hukuk Ve Çevre Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |