| ||||||||||
|
Serbest Kürsü ve Öğretici Bilgiler 1923-1940 Dönemi Ve 1929 Buhranının Etkileri Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız İktisat Kongresinin iki amaçla toplandığı söylenebilir. Birincisi, tüccar, çiftçi, sanayici ve işçi kesimlerinin kendilerine özgü sorun ve isteklerini bir bütünlük içinde belirlemek; bu isteklerin siyasal yönetim tarafından bilinmesini sağlamak. İkincisi de, yabancı sermaye çevrelerine ekonominin gelecekte alacağı biçimi ya da ...
ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Öğretici Bilgiler telkin cd indir izle İstanbul Öğretici Bilgiler nerededir kimdir Öğretici Bilgiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Öğretici Bilgiler hipnoz Öğretici Bilgiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Öğretici Bilgiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Öğretici Bilgiler kuantum düşünce kitap haberi
![]() |
![]() ![]() | LinkBack | Seçenekler | Stil |
![]() | #1 (permalink) |
Albay ![]() Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() | ![]() İktisat Kongresinin iki amaçla toplandığı söylenebilir. Birincisi, tüccar, çiftçi, sanayici ve işçi kesimlerinin kendilerine özgü sorun ve isteklerini bir bütünlük içinde belirlemek; bu isteklerin siyasal yönetim tarafından bilinmesini sağlamak. İkincisi de, yabancı sermaye çevrelerine ekonominin gelecekte alacağı biçimi ya da niteliği açıklamak. Bir başka açıdan bakıldığında, kongre ile yönetici kadronun iç ve dış sermaye kesimlerine güvence vermek istediği sonucuna varılabilir (Kepenek, Yentürk 2000: 33-34). Alınan belli başlı mali kararlar şunlardır (Palamut, Giray 2001: 21): 1-Aşar'ın kaldırılarak yerine yeni bir verginin ihdası, 2-Reji İdaresi'nin lağvedilmesi, 3-Tütün üretimi ve ticaretin serbest olması, 4-Temettü Vergisi'nin değiştirilmesi, 5-Gümrük politikasının ticaret, tarım ve sanayii geliştirecek şekilde yeniden düzenlenmesi, 6-İç gümrüklerin kaldırılması, 7-Ağnam'ın tahsil usulünün düzenlenmesi, 8-Teşvik-i Sanayi Kanunu'nda yer alan vergi bağışıklıklarının genişletilerek uygulanması. Özetle Misak-ı Milli olarak bilinen, Birinci İktisat Kongresi'nde kabul edilen temel ilkeler çerçevesinde, çalışma özgürlüğü esası benimsenmiş; tekelciliğe izin verilmemesi, "aşar" vergisinin kaldırılması, yabancı sermayeye karşı olunmayışı karar altına alınmış ve 1927 yılında çıkarılan "Teşviki Sanayi Kanunu" ile de özel teşebbüse çeşitli imkanlar sağlamıştır. İzlenen liberal maliye politikası gereği alınan teşvik önlemlerine rağmen, beklenen kalkınmayı sağlayacak girişimci sınıf oluşturulamamıştır. Bunda şu önemli etkenlerin rol oynadığı yadsınamaz: i) Osmanlı borçlarının ilk taksit ödemesinin 1929'da başlaması; ii) 1929 dünya Ekonomik Bunalımı'nın teşvik önlemlerini etkisiz hale getirmesi; iii) Endüstriyel hizmetleri gerçekleştirecek yeni altyapı yatırımlarının yapılmamasıdır (Palamut, Giray 2001: 23). 1923-1929 döneminin iktisadi gelişmesinin en belirgin iki yapı taşı, yeni Türk devletinin dünya içinde nasıl bir yer kaplayacağını belirleyen Lozan Antlaşmasını ile dönemin son yılında patlak veren ve kapitalist dünya ekonomisini derinden sarsan Büyük Buhrandır. İlginç bir tesadüf sonucu, Lozan Antlaşması'nın hükümlerine göre uygulanan ekonomik sınırlamaların kalkacağı, ayrıca Osmanlı borçlarından Türkiye Cumhuriyeti'ne düşen borç taksitlerinin ödenmeye başlayacağı yıl da Büyük Buhran'ın başlangıcı olan 1929 olacaktı (Boratav 1998: 31). Buhran'ın Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerinden önce 1929 Buhranı'nı inceleyeceğiz. 1. 1929 BUHRANINI HAZIRLAYAN KOŞULLAR 1918-1920 yıllarında İngiliz ekonomisinde adeta bir refah dönemi yaşandı. Savaş yıllarında tüketim mallarına olan talebin durması, savaş sonrasında yerini talep artışına bıraktı. Hızla artan talep, yapılan güçlü yatırım harcamaları ile de desteklendi. Bu patlama o zamana kadar görülmüş olanlardan daha kısa süreli olduysa da, çok geniş bir yatırım fışkırmasıyla kendini göstermekle birlikte yine de klasik iktisadi Cycle geleneği içinde kaldı (Stewart 1980: 47). 1920'den sonra ise üretim, istihdam, ücretler ve fiyatlar düşüş aşamasına geçti. Bu düşüş ekonomik cycle doğrultusunda alışılmış, beklenen bir süreçti. Yalnız beklenen yükseliş süreci gerçekleşmedi. İngiltere'nin ekonomik güç kaynağı olan kömür, pamuk, gemi yapımcılığı gibi geleneksel dışsatım endüstrileri, savaştan ve savaşın sonuçlarından olumsuz olarak etkilenmişti. Özellikle İngiltere'nin denizaşırı pazarlarını kaybetmesi ile ihracatta büyük gerileme ortaya çıktı. Bu pazarları geri alabilmek için yapılan çalışmalar, ihracat fiyatlarının yüksek olması nedeni ile sonuçsuz kaldı. İngiliz dışsatımı, 1920 yılında, 1913'deki hacminin ancak üçte ikisini bulabilmişti; üretim ve istihdam seviyeleri de bu azalmanın etkileri altında kaldı. Klasik teoride dışsatım pahalılığına karşılık, belli başlı iki çözüm yolu vardır: Ücretler, kazançlar ve diğer maliyetlerde indirim yapılabilir; ülke parası ile yabancı paralar arasındaki mübadele değeri indirilebilir. İngiltere birinci çözüm yolunu tercih etmiştir. Çünkü, o tarihe kadar görülen düşüş dönemlerinde, toparlanma dönemlerine geçişte hep bu yol tercih edilmiş ve marjinal verimlilik teorisi de işsizlik durumlarında istihdamın artması için ücretlerin düşürülmesi gerektiği görüşü ile bu yolu desteklemiştir. Ayrıca, 1919'da İngiltere'de geçici olarak olsa da, "altın esas"ını terk etmişti. Bu değişimi ve ardından gelişen olayların açıklanmasını kolaylaştırmak için altın esası uygulamasını incelemekte yarar var. Bu sistemin başlıca özellikleri şunlardır: Ulusal paralar arasındaki değişim oranı ilgili paraların altın kapsamına göre belirlenir. Döviz kurlarındaki değişmeler, altının bir ülkeden diğerine gönderilmesi için gerekli masrafların belirlediği altın ithal ve ihraç noktaları ile sınırlıdır. Dış denkleşme otomatik gelir ve fiyat mekanizması yolu ile sağlanır. İktisat politikasının başta gelen amacı dış dengedir (Seyidoğlu 1999: 540). Oyunun kuralı gereğince ülkeler, bir dış dengesizliğin para arzı üzerindeki otomatik etkilerini önleme yoluna gitmeyeceklerdir. Altın esasının en önemli yönü, bu esası kabul etmiş ülkelerin uluslararası borçlarını altın ile ödemeleri idi. Borçların bu şekilde ödenmesi şu sonucu ortaya çıkarıyordu. İngiltere'nin Amerika'dan yaptığı ithalat, ihracattan fazla ise, aradaki fark altın ile ödeniyordu. İngiltere Bankası'nın elindeki altın azaldığında, ülkedeki mevcut para miktarı altın esasına göre azalıyordu. Ücret ve fiyatlar düşüyor, İngiltere'nin ihracatı artıyordu. Amerikan Federal Bankaları altın kazanıyor, kredi imkanları artıyor, ücret ve fiyatlar yükseliyordu. Bu dengenin sağlanması, Klasik Teorinin, piyasanın kendiliğinden dengeye geleceği düşüncesiyle tamamen uyuşmaktaydı. Belirtmek gerekir ki, bu dengelemenin en önemli kaynağı faiz hadlerindeki gelişmenin kısa vadeli sermaye hareketlerini olumlu etkilemesidir. Savaştan sonra ise tüm bu süreç değişti. Savaştan sonra tekrar aynı düzene dönülememesi ile, enflasyonun kontrolü ve artışının engellenmesi için gereken tedbirler alınamadı. Buhrandan en çok etkilenen ülke Almanya olmuştu. Çünkü Almanya'nın diğer ülkeler gibi sömürgeleri yoktu (Özgüven 2000: 5). ABD'ye ait fonlar Almanya'dan çekilmeye başlayınca, bu ülkenin sınai üretimi daha 1928'de düşmeye başladı (Unay 1992: 87, 88). 1934'te Almanya'nın Türkiye'den aldığı hammaddeler oranında %14'den %49'a yükselmesinin ana sebebi de budur (Özgüven 2000: 5). İngiltere ise, 1925 yılında tekrardan altın esasına geri döndü. Yalnız, savaştan sonra dolar ve sterlin arasındaki değişim düşük bir oranda gerçekleşti. Eski orana dönmek için ücretlerin ve fiyatların düşürülmesi gerekiyordu. Ücretlerin düşürülmesi oldukça büyük bir grevle sonuçlandı. Sendikalar ve hükümet düşman konuma geldi. İngiltere dış pazarda eski gücünü kazanamadı. ABD'de ise durum farklıydı. İşsizlik çok azdı, üretim ve istihdam dengeli bir biçimde ilerliyordu. Düzgün işleyen sistem iyimserlik havası yarattı. Karların sürekli yükseleceği düşüncesi, yüksek kar sağlayan hisse senetlerine doğru oldukça büyük bir eğilime sebep oldu. Hisse senetlerinin fiyatları bu yoğun talep karşısında yükseldi, yoğun satış dalgaları New York borsasını zorlamaya başladı. Ödünç para ile hisse senedi alanlar, fiyatlar borcu ödeyemeyecek kadar düşmeden bunları satmaya başladılar. Buda 1929 Buhranının temelini oluşturdu. 2. 1929 BUHRANI Yukarıda da belirtildiği Wall Street'in çöküşü 1929 Buhranının başlangıcı oldu. Bununla birlikte çöküşün gerçek nedeni o değildi. Krizi ve borsadaki çöküşü meydana getiren etmenler aslında ekonomik Cycle'ın yükselme ve iniş dönemlerinin başlangıcında görülenlerden farklı değildi. 1920'lerin sonunda ABD sadece sanayide değil, inşaat alanında da yatırımlarını arttırmıştı. Sermaye malları üretimi, 1927 ile 1929 arasında yaklaşık %25'e yakın artış göstermişti. Bu yükseliş, borsa iflasından kısa bir düre önce durdu. Sanayideki üretim düşmeye, işsizlik artmaya başladı. Üretim malları bu durgunluktan çok fazla etkilendi, tüketim mallarındaki durgunluk daha yavaş olsa da, oldukça fazla idi. 1932'li yıllara gelindiğinde sanayi üretimi üç yıl öncesine göre yarı yarıya düştü, milli gelir 273 oranında azaldı, 1929da 1.5 milyon olan işsiz sayısı 12 milyona ulaştı. 1929 ile 1932 arasında endüstriyel üretim ABD'de yaklaşık %50, Almanya'da %40 civarında, Fransa'da %30 yakın, İngiltere'de ise %10 olmak üzere dünya çapında düşüş göstermiştir (Yıldırım, Karaman 2001: 12). Buhran yıllarında Dünya üretimi ve ticaretindeki gelişmeler T.1'de verilmiştir. Milletlerarası ticaret büyük bir gerilemeye duçar oldu. 1929 da, aylık milletlerarası mübadelenin tutarı 5.350 milyon altın dolardır. 1930 ocak ayında ancak 4.850 milyon, 1931 Ocağında 3.260 milyon, 1932 Ocağında 2.135 milyon, 1935 ocağında 1.785 milyondur (Pommery 1956: 99). Diğer etkenlerden biri de, 1920 yılında oluşmuş uluslararası borçların kararsız yapısıdır. 10 yıl içinde ABD, özellikle Almanya'ya oldukça büyük yatırım yapmıştı. Savaşın sonunda saptanan yeniden yapılandırma ödemelerinin büyük bir bölümü indirilmişti. Bunun sonucunda Almanya'nın bu ödemeleri finanse etmek için ihracatı arttırıp, ithalatı azaltmasının imkansız olduğu ortaya çıktı. Gerçekte durum şöyle idi: ABD'den çıkan para Almanya'ya dağıldı; bu paradan bir kısmı Almanya'dan Fransa'ya geçti, Fransa'ya gelmiş olan fonlardan bir kısmı , Fransız borçlarının karşılanması için, ABD'ye döndü. 1928 yılında ABD'den Almanya'ya akan sermayede önemli azalmalar oldu. Bunun nedeni gelişme halinde bulunan Amerikan ekonomisi için, borsada değer yaratacak yatırımlar daha ön plana çıkmıştı. 1929 iflasından sonra, bu azalış daha belirgin hale geldi ve Alman endüstrisi ihtiyaç duyulan fonlara ulaşamadı. Almanya savaş borçlarını ödeyemeyeceğini anlaması ile New York Borsasındakine benzer bir panik yaşanmaya başladı. Ülkeler birbirlerine verdikleri borçları geri istemeye başladılar. Borçlar altın esasına dayalı olduğundan herkes borç belgelerinin altınla değiştirilmesini istemeye başladı. Özellikle İngiltere bunun bedelini ağır ödedi. Elindeki altın stokları oldukça azaldı çünkü, 1925 yılında dönüş yaptığı parite öncesine göre düşüktü. Bu da ihracatın pahallı, ithalatın ucuz olmasına neden olmuştu. Böylece bilanço oldukça büyük açık vermişti. 1933 yılında ABD'deki işsiz sayısı 14 milyona ulaşmıştır. Bunalımın tüm dünyaya yayılması ile sanayileşmiş ülkelerin tamamında 30 milyona yakın kişi işsiz kalmıştır (Ölmezoğulları 1999: 80). Sadece ABD ve İngiltere'de kalmayıp oldukça hızlı bir şekilde diğer ülkeleri de etkisi altına başlayan kriz, iktisat politikalarının tekrar gözden geçirilmesine ve bir dizi yeni iktisadi analizlerin yapılmasına neden oldu. Böylece yüzyıllar sonunda Klasik Teori ilk defa çözümsüz kaldı ve yapısındaki eksiklikler ciddi bir şekilde sorgulanmaya başlandı. Depresyon döneminde iktidarda bulunan Başkan Franklin Roosevelt, durgunluktan çıkabilmek için şu önlemleri almıştır (Özgüven 2001: 57) : 1-İktisadi faaliyetleri canlandırmak ve talebi artırmak için ücretleri yükseltmiştir. 2-Borsa ve banka spekülasyonlarını önlemiştir. 3-İhracatı arttırmak ve dış ülkelerle rekabet edebilmek amacıyla %40 oranında bir devalüasyon yapmıştır. 4-Üreticilere sübvansiyon vermiştir. 5-Yeni iş imkanları yaratmıştır. 6-İşsizlere tazminat ödemiştir. 7-İşsizliği azaltabilmek için yeni kamu hizmetleri (yol gibi) sağlamıştır. 8-Kesimler arasında dengeli bir fiyat politikası uygulamıştır. 3.TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE 1929 BUHRANI Cumhuriyetin kuruluşundan 1929 dünya buhranına kadar olan dönemi, dışa açık ekonomi politikaları ile ekonominin yeniden yapılandırıldığı bir dönem olarak nitelendirmek mümkündür. 1923-1929 dönemini temel özelliği dış ticaret politikaları üzerinde Lozan Anlaşması hükümlerinden kaynaklanan sınırlamaların varlığıdır. Lozan Anlaşmasına ek olarak imzalanan Ticaret Sözleşmesi uyarınca, Türkiye'nin 5 yıl süre ile diğer ülkelere karşı uygulayabileceği ekonomi politikaları dondurulmuş, bazı istisnalar haricinde ihracat ve ithalat yasaklarının kaldırılması, yenilerinin konmaması, gümrük tarifelerinin ise 5 yıl boyunca değiştirilmemesi kabul edilmiştir. Söz konusu sınırlamalar 1928'de son bulurken, 1929'da Türkiye gümrük tarifelerini değiştirme olanağına kavuşmuştur. 1923 ile 1925 yılları arasında I. Dünya Savaşı buhranını atlatan dünya ekonomisinin hızlı büyümesi ve Kurtuluş Savaşının ardından Türkiye ekonomisindeki canlanmanın etkisiyle dış ticaret hacmi önemli oranlarda büyümüştür. 1926'dan itibaren ise dünya ekonomik buhranına paralel olarak dış ticaret hacminde daralmalar meydana gelmiştir. Lozan Anlaşması hükümleri ile yeni Türk devletinin dış ticaret politikasındaki temel araçlarından olan gümrük tarifelerini değiştirme gücü elinden alınsa da, 1929'a kadar ithalatı düzenleme ve yerli üreticiyi koruma amacıyla başka politika araçlarından yararlanılmıştır. Lozan Anlaşması çerçevesindeki kısıtlamaların kalkmasıyla, 1929 yılı Haziran ayında çıkarılan Gümrük Tarife Kanunu ile korumacı bir gümrük politikasına geçilmiştir. 1929 Dünya buhranın Türkiye'yi etkilemesi öncelikle Türk parasının değerinin düşmesiyle başlamıştır. Bu düşüşün temel nedenleri arasında; 1929 yılında meydana gelen spekülatif ithalat artışı sonucunda dış açığın yüzde 100'den fazla büyümesi, dünya ticaretindeki daralma, tarım ürünlerinin uluslararası fiyatlarında yaşanan düşüşler gibi nedenler vardı. Büyük bunalımın Türkiye üzerindeki ikinci etkisi, 1929 ve izleyen yıllarda hammadde ve tarım ürünlerinin Dünya pazarındaki fiyatları aşırı düşmesi nedeniyle ülkenin ihracat gelirlerinde yaşanan önemli daralmaydı. 1929 sonrasında Türkiye ekonomisi için yeni bir dönem başlamıştır. Kurtuluş Savaşı'ndan çıkan Türkiye'nin milli geliri 1923'ten 1929'a kadar, 1927 hariç hızlı bir biçimde artmıştır. Buhran 1929 yılının sonlarına doğru hissedildiği için milli gelir rakamlarına etkisi az olmakla, iyi bir tarımsal ürün alınması yüzünden de milli gelir 1928 yılına göre artış göstermektedir. Fiyatlardaki düşüş kendini 1930 ve 1931 yıllarında belli etmektedir (Tekeli, İlkin 1983: 90). 1925'e kadar ihracat ve ithalatta devamlı bir artış olmuş, Dünya Buhranı'na bağlı olarak azalma ortaya çıkmıştır. İthalatçılar ve tüketiciler, Türkiye'yi göreli açık bir ekonomi yapan liberal dış ticaret rejiminin 1929 Eylül'ünde sonra ereceğinin farkındaydılar. Bu nedenle tacirler yeni himayeci rejim yürürlüğe girdiğinde spekülatör karı kazanabilmek amacıyla, yüksek düzeyde talebi olan yabancı mallardan azami miktarda ithal etmek istiyorlardı. Sonuçta, dış ticaret açığı 1929'da iki katına çıktı (Keyder 1993: 97). Dış ticaret 1933'ten itibaren artma eğilimine girmiş fakat 1925'lerdeki düzeye ulaşamamıştır (Bkz. T. 2). Türkiye'nin buhran dönemindeki nisbi dayanıklılığı başlıca üç neden bağlanmıştır. Bunlar sırasıyla Türkiye (a) Pazar ekonomisi ilişkilerinin azgelişmişliği, (b) ülkenin dünya ticareti içindeki payının azlığı ve (c) yabancı sermayeli kuruluşların nispi önemsizliği ile yabancı fon akımının azlığı olarak belirtilmiştir (Köymen 1999: 69). 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, yeni politika arayışları açısından, Türkiye için de bir dönüm noktası olmuştur. Her ne kadar bu büyük bunalım Türkiye'yi, batı ülkelerini etkilediği boyutta sarsmamış ise de, dolaylı olarak ekonomide önemli darboğazlar yaratmıştır (Ergün 1990: 64-65). Buhran'ın Türkiye üzerindeki etkileri aşağıdaki gibi sıralanabilir: 1-Dünya Buhranı'nın Türkiye ekonomisine yansımasıyla birlikte, 1930-1933 yılları arasında ithalatta meydana gelen hızlı ve büyük daralma, ithal mallarının fiyatlarında farklı oranlarda oluşan önemli düşüşler, 1929 tarifesinin etkilerini ayıklamamızı hayli güç bir iş haline getirmektedir (Tezel 1994: 163). 2-1929 yılındaki spekülatif ithalatın etkileri Dünya Buhranı'nın Türkiye ekonomisi üstündeki etkileri ile birleşti. Kısa bir süre sonra, Türkiye'deki ithalatçıların yararlandığı yabancı tüccar ve banka kredileri buhran nedeni ile ani olarak daraldı. Türk lirasının kambiyo kurunda görülen hızlı düşüş, spekülatif ithalatın ve Dünya Buhranı'nın etkilerini hükümetin karşısına bir "para krizi" olarak çıkardı (Tezel 1994: 170). 3-1929'da başlayan Dünya Buhranı Türkiye'nin yabancı sermaye arayışlarının giderek belirginleşmekte olduğu bir döneme rastladı. Buhranın etkileri bu arayışları bu arayışları bir için daha da yoğunlaştırdı. Ama dünyadaki Buhran konjonktürü içinde kapitalist metropollerin Türkiye'de yatırım yapma ya da Türkiye'ye borç verme eğilimlerinin zayıf olduğunun ortaya çıkması bu arayışları büyük ölçüde zayıflattı (Tezel 1994: 199). 4-Dış ticaret hadlerinin Dünya Buhranı'nın etkisi ile Türkiye'nin aleyhine dönmesi, ihracat gelirlerinin azalması ve ticaret açığı sorununun hayati bir önem kazanması, 1929-1930 yıllarında iktisat politikasında önemli değişikliklere yol açtı. Hükümet ticaret açığını kapatmak, satın alma gücü azalan ihraç malı tarım ürünü ve hammaddelerin bir kısmını yurtiçi sanayi üretiminde değerlendirmek için, ithal ikamesine dayanan sanayileşme sürecini hızlandırma kararı aldı (Tezel 1994: 199). 5-1929 yıllarının sonlarında ödemeler dengesi açığının büyümesi nedeniyle TL'nin döviz değerindeki hızlı düşüşün hükümette yol açtığı panik, Dünya Buhranı'nın etkilerinin aynı yılın sonlarına doğru Türk ekonomisini sarsmaya başlamasının paniğiyle birleşince, Türk hükümeti, 1930 taksidini ödeyemeyeceğini anladı ve Duyun-u Umumiye İdarsi'ni yeni bir sözleşmeye zorlardı (Tezel 1994: 207). 6-Dünya Buhranı'nın Türkiye üzerindeki etkileri, cari bütçe açığı ve döviz sıkıntısı ağırlaşırken, hükümetin Merkez Bankası kurma kararı, yeni dış kredi bulma gereksinimini arttırdı(Tezel 1994: 212). 7-Türkiye'de üretilen pamuğa karşı dış talebin Dünya Buhranı nedeniyle zayıfladığı bir dönemde kurulan devlet tekstil fabrikaları pamuğa karşı iç talebi büyük ölçüde genişletti (Tezel 1994: 256). 8-Dünya Buhranı'nın Türkiye tarımı üzerindeki etkileri, tarım ürünlerinin fiyatlarında görülen hızlı düşüş hükümeti bu konuda birşeyler yapmaya zorladı (Tezel 1994: 403). 9-Dünya Buhranı nedeniyle Türkiye'de yaşanan iktisadi kriz sırasında, Ziraat Bankası ve yeni gelişmekte olan kredi kooperatifleri, köylüler borçlarını ödemekte güçlük çektikleri için, ciddi sıkıntılarla karşılaştı (Tezel 1994: 411). 10-Dünya Buhranı'nın Türk ekonomisini de etkilemesiyle birlikte büyük bir mali kriz içine giren hükümet, 1930 yılında, makine kullanan çiftçilere yapılan vergi iadesini, politika değişikliğinin çiftçilere vereceği zarar karşılığında, traktör başına belirli bir tazminat ödenmesi koşuluyla kaldırdı (Tezel 1994: 418). 11-Dünya Buhranı'nın Türkiye'nin dış ticaret hadlerinde ve buna bağlı olarak Türk tarımının iç ticaret hadlerinde büyük bir bozulmaya yol açarak ve yabancı kapitalistlerin Türkiye'de yatırım yapma eğilimlerini ciddi bir şekilde azaltarak, Türk hükümetinin ithal ikameciliğine yönelik sanayileşmeyi hızlandırma ve bunu gerçekleştirebilmek içinde sanayi de devlet kapitalizmine başvurma kararını almasında birincil bir rol oynadı (Tezel 1994: 471). 1917 Devrimi'nin Kurtuluş Savaşı üzerindeki olumlu etkisi kadar, 1929 Krizi'nin de ekonomik alt-yapıyı kurmada çok olumlu etkisi olmuştur. Büyük Kriz nedeni ile kendi içlerine kapanan ve faşist yönetimler kuran Batı karşısında, Türkiye Cumhuriyeti ilk sanayileşme temellerini atmıştır. Devletçilik olarak anılan ve 1930-45 arasında etkili olan hızlı sanayileşme dönemi, Türkiye'yi ayağa kaldırmış ve miraslarını bugün dahi yiyerek bitiremediğimiz bir yapı oluşturmuştur (Önder 2001: 47). 1930 yılından sonra tüm dünyada, devletçi, müdahaleci ve korumacı politikalara yönelinmeye başlanmıştır. 1930 yılı başında, ekonomik bunalıma karşı alınan önlemler iki amaca yönelikti: 1-Kamu harcamalarının kamu gelirlerine uygun olarak dengelemek. 2-Dışalıma sınırlamalar getirerek, dış ticaretin açık değil, fazla vermesini sağlamak. Devletçiliğin uygulanması iki yoldan yürütülmüştür. Bir taraftan Devlet işletmeleri kurulmuş diğer taraftan iktisadi hayatı düzenleyecek tedbirler alınmıştır. Devletçilik politikasının nedenlerini şöyle sıralayabiliriz (Palamut, Giray 2001: 24): 1-1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nın ekonomide oluşturduğu olumsuz etkileri ortadan kaldırmak. Bu bunalım, 1929'lara kadar geçerliliğini sürdüren ortadoks iktisatçıların taraftar olduğu klasik maliye anlayışını çürütmüştür. Ülkeler, klasik görüşün tersine devletin ekonomiye müdahalesini zorunlu gören Keynesyen görüşle ifade edilen politikalara başvurarak bunalımdan kurtulmuşlardır. Dünyadaki bu gelişimden, şüphesiz Türkiye de etkilenmiş ve politikasını değiştirmiştir. 2-Sanayileşmeyi gerçekleştirmesi beklenen özel sektörün, yeterli sermaye birikimini sağlayamamış olması. Girişimcilerin yeterli deneyim ve bilgiden yoksun olmaları; uzun dönemde kar sağlayabilecek yatırımlar yerine, çabuk kar getiren işleri tercih etme eğiliminde bulunmaları; koruyucu gümrük vergilerinin yokluğu; kuşkusuz özel sektörün sanayileşmeyi sağlamasını engellemiştir. 3-Keza, 1923-1929 döneminde yabancı sermayeye karşı olan güvensizlik, müdahale nedenlerinin bir diğeridir. 4-Lozan Antlaşması'nın gümrüklerle ilgili kısıtlamalarının 1929'da bitmesi nedeniyle devlet, ithalatı kısıtlamalı ve buradan sağlanan fazlaları yatırımlara yöneltme konusunda daha geniş olanaklara başvurmuştur. 5-Ticari hayatın dışındaki devlet memurları arasında liberalizme karşı bazı tepkiler başlamış: "Kadro" dergisi etrafında toplanan ve Sovyet Rusya'yı gören bir avuç aydın devletçiliğin felsefesini tartışmış ve kalkınma konularına öncelik vermiştir. 6-1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nın ülkenin ekonomik ve sosyal sorunlarını ziyadesi ile arttırması. Bu durum; izlenen politikaların tekrar gözden geçirilmesini ve yeni yaklaşımları zorunlu kılmıştır. 7-Bir başka etken de, cumhuriyetin kurucularının asıl amacı olan hedeflerin (halkın birici derecedeki tüketim ihtiyaçlarının karşılanması, ağır sanayinin inşası, ülkenin yaygın yol şebekesi ile örülmesi, batı nitelikli düşünce ve felsefe akımlarının yayımı) oldukça geniş ve yüksek saptanmış olmasıdır. Türkiye de bu doğrultuda hareket ederek, bunalımdan çıkmak ve iktisadi genişlemeyi sağlamak amacıyla çeşitli tedbirler almıştır. Öncelikle, 1930 yılında Merkez Bankası kurulmuş ve Türk Parasını Koruma Kanunu TBMM'de kabul edilmiştir. 1931 yılında ise ithalata kota konulması ve ihracatın denetlenmesi hakkında çıkan kanunla korumacılığın ilk adımları atılmıştır. Türkiye'de doların fiyatı 211 kuruş olarak ayarlanarak, ilk devalüasyon 1931 yılında yapılmıştır. Fakat 1931 yılında yapılan devalüasyon, devalüasyon mu yoksa o yılların ekonomik şartları gereği kısa vadeli TL değerinin düzenlenmesi mi olduğu uzun süre tartışılmıştır. Çünkü ekonomi literatürlerinde açıklanan devalüasyon teorilerine uygun olanının, Türkiye'de 7 Eylül 1946 yılında yapılan ilk devalüasyon olduğu görüşleri ağırlık kazanmıştır Yine aynı yıl, Sanayi Kongresi düzenlenmiş, bunu takiben, 1932 yılında iktisadi hayatta devletin denetimini artıran bir dizi kanun çıkarılmıştır. 1933 yılında ise; Sümerbank'ın kurulması ve Mevduatı Koruma Kanunu ile Ödünç Para Verme İşleri Kanunlarının kabul edilmeleri başlıca iktisadi olaylardır (www.dtm.gov.tr). Sümerbank'ın kuruluşu, hükümetin, devlet sektörünü geliştirme politikası yürütmesi sırasındaki işlemler zincirinde önemli bir halkadır. Sümerbank, sanayiin şu alanlarına yardım etmek zorundaydı (Rozaliyev 1978: 142): "1) kendisi için gerekli temel hammadde türleri, ülkede bulunan ve henüz mallarıyla toplumun taleplerini karşılayamayan; 2) yarı-mamul ya da mamul üretim yoluyla ham ihraç mallarının değerini yükselten ve bunların pazarlanmasını kolaylaştıranlar; 3) üretimi ülke içinde büyük talep gören ve bunun için hammadde bulunmayan, ama bunların kurulması durumunda bu hammadde üretimi gerekli olanlar; 4) ülke içinde hammaddesi bulunmayan ve üretilmeyen, ama ülkeye önemli yarar sağlayacak olanlar." Devletin doğrudan doğruya ekonomiye müdahalesi Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ile başlamaktadır. Birinci Beş Yıllık Sanayi Plan, kapsamı geniş olmamasına rağmen olumlu sonuçlar yaratmıştır. Şöyle ki (Köksal, İlkin 1973: 7): 1-Özel sanayiin itibar etmediği Anadolu, Devletin bu bölgelere yönelmesi ile, kısmen de olsa birtakım modern sanayi tesislerine kavuşmuştur. 2-Eğitim ve sağlık gibi beşeri yatırımları saymaksızın milli gelirin %5'ine yaklaşan yarım milyar liraya yakın kamu yatırımı gerçekleştirilmiş, özel teşebbüs yatırımları ile birlikte milli gelirin %10'una ulaşan yatırım hacmi, iç ve dış istikrarı bozmadan gerçekleştirilmiştir. Planda kurulması kararlaştırılan sanayi kolları beş ana grupta toplanmıştır (Kipal, Uyanık 2001: 123). 1-Mensucat Sanayi (pamuk, kendir, yün), 2-Maadin Sanayi (demir, sömikok kömürü, bakır, kükürt), 3-Selüloz sanayi (selüloz-kağıt ve karton, suni ipek), 4-Seramik Sanayi (şişe, cam ve porselen), 5-Kimya Sanayi (zaç yağı, klor, sudkostik, super fosfat). 1936 yılında ise İkinci Kalkınma Planı hazırlanmış ve 1938 yılında uygulamaya geçilmiştir. Bu planın genel özelliklerini şu şekilde özetleyebiliriz: 1-Birinci Planda olduğu gibi, bunda da iktisadi büyüme -şartlara- uygun hammaddesi dahilde bulunabilen, fakat fazla sermaye ve tekniğe ihtiyaç göstermeyen sanayi sahaları öngörülüyordu. 2-Dahilde sürümü az fakat dışarda tüketim sahası geniş olan madenlerimizin ham ve yarı mamul olarak ihracatını genişletmek için maden sanayiine önem verilmiştir. 3-Deniz ürünlerinin üretimi ve bu yolla gelir elde edilmesi düşünülüyordu. Ayrıca kömür havzalarının nasyonalize edilmesi ve üretimin geliştirilmesi, enerji tesislerinin geliştirilmesi ve makine sanayiine ilk adım olarak Karabük demir-çelik fabrikalarının yarı mamul maddeleri işleyecek fabrikaların kurulması önemli sayılabilecek teşebbüslerdir. Fakat ertesi yıl 2. Dünya Savaşının başlaması ile bu planın tam olarak gerçekleşmesi mümkün olamamıştır. TABLOLAR KAYNAKÇA BORATAV, Korkut 1998 Türkiye İktisat Tarihi (1908-1985). İstanbul: Gerçek Yayınevi. ERGÜN, İsmet 2001 "Dünden Bugüne Türkiye Ekonomisi ve İkibinli Yıllara Bir Bakış." Hacettepe Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi. VII, 1: 63-75 KİPAL, U. ve Ö. UYANIK 2001 Türkiye Milli İktisat Tarihi(Devletçilik). İstanbul: Kaynak Yayınları. KÖKSAL, A. ve R. İLKİN 1973 Türkiye'de İktisat Politikalarının Gelişimi (1923-1973). Yapı Kredi Bankası A.Ş. KÖYMEN, Oya 1999 "1929 Krizi Çiftçiyi Vurmuştu." Forum Dergisi. 1: 68-72. KEPENEK, Y. ve N. YENTÜRK 2000 Türkiye Ekonomisi. İstanbul: Remzi Kitabevi. KEYDER, Çağlar 1993 Dünya Ekonomisi İçinde Türkiye (1923-1929). İstanbul: Tarih Yurt Vakfı Yayınları. ÖLMEZOĞULLARI, Nalan 1999 Ekonomik Sistemler ve Küreselleşen Kapitalizm. Bursa: Ezgi Kitebevi Yayınları. ÖNDER, İzzettin 2001 "Ekonomik Kriz." Yeni Türkiye Dergisi. 41: 45-55. ÖZGÜVEN, Ali 2001 "İktisadi Krizler." Yeni Türkiye Dergisi. 41: 56-63. SEYİDOĞLU, Halil 1999 Uluslararası İktisat Teori ve Politika Uygulamaları. İstanbul: Kurtiş Matbaası. STEWART, Michael 1980 Keynes Devrimi. İstanbul: Sucuoğlu Matbaası. PALAMUT, M. ve F. GİRAY 2001 "Cumhuriyet'ten Günümüze Yaşanan Mali Krizler ve Uygulanan Politikalar." Yeni Türkiye Dergisi. 41: 20-34. POMMERY, Louis 1956 Yeni Zamanların İktisat Tarihi 1880-1939. (Çev. Cahit Talas). Ankara: Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları 56-38. ROZALIYEV, Y.N. 1978 Türkiye'de Kapitalizmin Gelişme Özellikleri (1923-1960). Ankara: Onur Kitabevi. TEKELİ, İ. ve S. İLKİN 1983 1929 Dünya Buhranında Türkiye'nin İktisat Politikası Arayışları. Ankara: O.D.T.Ü. TEZEL, Yahya Sezai 1994 Cumhuriyet Döneminin İktisat Tarihi (1925-1950). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları. UNAY, Cafer 1992 Ekonomik Konjonktür. Bursa: Uludağ Üniversitesi Basımevi. YILDIRIM, K. ve D. KARAMAN 2001 Makroekonomi. Eskişehir: Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araştırma Vakfı, Yayın No: 145
Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir. |
![]() | ![]() |
![]() |
Bookmarks |
| |
Serbest Kürsü ve Öğretici Bilgiler 1923-1940 Dönemi Ve 1929 Buhranının Etkileri Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız İktisat Kongresinin iki amaçla toplandığı söylenebilir. Birincisi, tüccar, çiftçi, sanayici ve işçi kesimlerinin kendilerine özgü sorun ve isteklerini bir bütünlük içinde belirlemek; bu isteklerin siyasal yönetim tarafından bilinmesini sağlamak. İkincisi de, yabancı sermaye çevrelerine ekonominin gelecekte alacağı biçimi ya da ...
ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Öğretici Bilgiler telkin cd indir izle İstanbul Öğretici Bilgiler nerededir kimdir Öğretici Bilgiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Öğretici Bilgiler hipnoz Öğretici Bilgiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Öğretici Bilgiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Öğretici Bilgiler kuantum düşünce kitap haberi