Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Çelik
Önce cam (1635), bira ve tuğla fabrikalarına girdi. Derken günün
birinde, bir demir döküm fabrikası sahibi, biz niye kullanmayalım? diye
düşündü. Bu kişi Dunley idi Ne yazık ki, bu iş Dunley'in düşündüğü gibi
kolay değildi. Yalnız odunkömürünün yerine taşkömürü kullanmakla demir elde
edilemezdi. Önce demir cevherinin içindeki oksijeni yok etmek gerekiyordu.
Odunkömürünün görevi maden cevherinden oksijeni alarak karbonikgaz yapmaktı;
yani işlem sırasında odunkömürü ikili bir rol oynuyor, önce reaksiyona gerekli
ısıyı sağlıyor, sonra da kimyasal madde olarak bu reaksiyona katılıyordu. Hatta
demirin içinde eridiğinde üçüncü bir rol daha oynuyor, (yüzde 1,5'dan azsa)
demiri çelik, (yüzde 3 ya 5 olursa) döküm haline getiriyordu.Yerine
doğrudan taşkömürü koymak neden mümkün değildi? Çünkü taşkömürü, odunkömürü gibi
hemen hemen tam karbon değil, tersine oldukça katışık bir maddeydi. Taşkömürü
ısı verici olmakla birlikte kimyasal madde olarak reaksiyona katılamazdı.
Katılabilmesi için taşkömürünün karbona çevrilmesi gerekliydi. Dunley
bunun da çözüm yolunu buldu:Taşkömürünü damıtarak kok haline getirmek mümkündü.
Yalnız bu buluşu, uygulama alanına sokan başka bir İngiliz aile, Darbyler oldu.
Abraham Darby (1677-1717), Dudley gibi Birmingham dolaylarında doğmuştu.
Bu bölgenin hem demir, hem de madenkömürü bölgesi oluşuna dikkat etti. Dindar
adam, bu durumun Tanrı buyruğu olduğuna, izlemesi gerekli yolu kendisine O'nun
gösterdiğine inanıyordu. Böylece Dunley'in yarıda bırakmış olduğu işi ele aldı.
İskoçya'ya giderek Coalbrookdale'de bir fabrika kurdu ve taşkömürünü kok haline
getirmek için deneyler yapmaya başladı. 1709'da bu işi başarmasına başardı, ama
ölümü buluşunu sanayileştirmesini engelledi. Odun kullanmadan demiri ilk
elde eden oğlu II. Abraham Darby oldu (1735). Olay İngiltere'de büyük yankılar
yarattı. Ülkede taşkömürü boldu, bu da artık istenildiği kadar kok
kömürü elde edilebilir, yüksek fırınlara yutabildikleri kadar yakıt verilebilir
demekti. Böylece demir ve çelik üretimi arttıkça artacaktı. Uygarlığın ve
İngiltere'nin kaderini değiştirecek olan çelik çağı açılmıştı. Baba
Abraham'ın, ölümünde yılda 600 ton döküm veren fabrikalarının, üretimi oğlunun
ölümünde 10.000 tona, torunu zamanında da 15.000 tona yükseldi. Ne var
ki, büyük çapta üretim, Britanya sanayii için genellikle yapılan yermelerin bir
kere daha tekrarlanmasına yol açtı. Üretim miktar bakımından yeterliydi, ama
kalitesizdi. Elde edilen demir, maden köpüğüyle doluydu, dolayısıyla iyi kalite
demire ihtiyaç görüldüğünde, oduna sadık kalan İsveç ya da Rusya'ya başvurmak
gerekiyordu. Bu durum, özellikle sert çeliğe ihtiyaçları olan araç
imalatçılarını zor duruma sokmuştu. Gerçi Birtnguccio'dan (1540) beri
'semantasyon' yoluyla, yani demire karbon içirerek çelik yapmayı biliyorlardı,
ama semantasyonlu çelik bile, sözgelişi saat zemberekleri imali gibi ince işler
için, elverişsizdi Sonunda sabrı tükenen bir saatçi kollan sıvadı ve
istenen nitelikte çeliği imal etmeyi başardı. Bu, Doncasterli Benjamin Huntsman
adında bir İngilizdi (1704-1776). Yüksek ısıya dayanabilecek büyük bir kabın
içinde semantasyonlu çeliği koyup erittikten sonra, buna su verdi. Böyle
eritilip su verilen çelik en ince araçları bile imal etmeye yarayacak
nitelikteydi. Şunu da hemen ekleyelim; bu yolla ancak az miktarda çelik imal
edebilirdi, dolayısıyla fiyatı da pahalı oluyordu. Çeliği tonlarla ısmarlamakta
olan mühendisler, buluştan bu yüzden hoşnut kalmamışlardı. Sheffield Çelik
Fabrikası da, Huntsman çeliğini çok sert olduğundan kullanmak istemedi.
Madem çelikte önemli olan karbon oranıydı; bu iki şekilde, ya karbonsuz
demire karbon vermek ya da fazlasıyla karbonlu dökümden karbon çıkartmakla elde
edilebilirdi. O güne kadar birinci yoldan gidilmişti. Ama bu yol ihtiyaçları
karşılayacak miktarda çelik vermediğinden, ötekini denemek yerinde olacaktı.
İngiliz madencisi Henry Cort da böyle düşünmüştü her halde. Dökümü karbonundan
arıtmak için oksitleyici bir maddeyle karıştırıp kor haline gelinceye kadar
ısıttı. Fazla karbonu böylece giderdiğinde, elde ettiği maddeyi, köpüğünden
arıtmak için dövmekten başka iş kalmıyordu.Cort'un fırınına Uzun alevli
fırın ve kullandığı yönteme de puddlage (dökme demiri ocakta tavlama) adı
verilir. Bu buluş sayesinde sanayiye yetecek miktarda iyi kalite çelik elde
edilebiliyor; dolayısıyla Rusya ve İsveç'in tekeli kaldırılıyordu. Böylece
İngiltere çelik piyasasına hâkim oldu. Ve gerek madeni, gerekse üretim
yöntemiyle dünyaya kendini kabul ettirdi. İngilizler madencilikte dünyada
rakipsiz duruma yükselmişlerdi.Birçok ülkeler, İngiliz mühendislerini
davet ediyor, kendi ülkelerinde demir fabrikaları kurmakla görevlendiriyorlardı.
Madeni araç imali konusunda İngiliz mühendislerine baş vurulmaya başlandı.
Fransa ve Almanya'da ilk yüksek fırını İngilizler kurdu. (1787). Buhar
kazanlarını 'monte' edenler de onlar olduklarına göre, o dönemde İngilizler
dünya sanayisini ellerinde bulunduruyorlardı, diyebiliriz.
ÇELİK ADİ
BİR MADEN HALİNE GELİYOR Çeliğin her bakımdan demire üstün olduğunu
herkes takdir etmekteydi. Ama geçen yüzyılın ortalarında lüks bir maden
durumundaydı. Sözgelişi, 1864'te Fransa, 1.213.000 ton dökme demir, 792.000 ton
demir ve yalnız 41.000 ton çelik üretmekteydi. Bununla da sadece silah, bıçak,
testere ve benzeri gereçler imal edilmekteydi. Semantasyon ya da eritme yoluyla
olsun, imali güç ve pahalı oluyordu. Öyle ki, bu durumda çelik bir köprü inşa
etmek söz konusu olamazdı. O sıralarda Londra'da Henry Bessemer
(1813-1898) adlı bir mucit yaşamaktaydı. Son derece verimli bir zekâya sahip
olan bu kişi, çok çeşitli konularda başarılı çalışmalar yapmıştı; optik camlar
ve kadife üzerinde basma konusunda yenilikler getirmiş, bir yazı makinesi, bir
tulumba, kanatçıkları olan bir obüs imal ve dalgalardan sarsılmayan bir gemi
inşa etmişti. Bu son icadının III. Napolyon tarafından reddedilmesi
üzerine (1855) atölyesine döndü ve başka araştırmalar yapmaya koyuldu.
Madenciliği geliştirmeye karar verdi ve dökme demirin erimekte olduğu fırının
başına geçip incelemelere girişti. Böylece, günün birinde sıvı halindeki dökme
demirin üzerine esen soğuk havanın onu soğutacağı yerde ısıyı yükselttiğini
hayretle gördü. Servetinin büyük bir bölümünü yutan bir dizi denemelerden sonra,
bu oluşumun nedenini bulabildi. Hava akımı demirde bulunan karbon, silisyum ve
manganez gibi öğeleri yakmaktaydı ve ısıyı yükselten işte bunların yanmasıydı.
Kısacası dökme demirin karbonunu yakarak Huntsman yönteminden daha kolay ve daha
fazla miktarda çelik elde edebilmekteydi. Bessemer yöntemi yalındı:
Eritilmiş dökme demiri soğuk bir toprak kaba dökmek ve üzerinden bir hava akımı
geçirmek yeterliydi. Sanayi, buluşu hemen benimsedi, ama mucitin dediği kadar
kolaylıkla uygulanamadığını fark eder etmez de aynı çabuklukla itti.
Bunun üzerine Bessemer kendisi bir çelik işletmesi kurdu ve Sheffield'deki
fabrikasında bu yöntemi geliştirmek için ciddi çalışmalar yapmaya koyuldu. İki
yılına ve servetinin kalan bölümüne mal oldu, ama sır bulunmuştu. Kulakları
sağır edici horultular ve fışkıran alevler içinde çelik kusan, içi kil döşenmiş
yirmi ton kapasiteli dev imbiklerle uygulanan konvertisör tekniği doğmuştu.
Unutmamak gerekir ki 1851'de İngiltere yalnızca 60.000 ton çelik imal
etmişti. Bunu, 1880'de 1.320.000 tona 1890'da 3.637.000 tona (%45'i Bessemer
yöntemiyle) yükseltti. Aynı yıl Fransa'da üretim 389.000 tona (%26 Bessemer);
Almanya'da 1.613.000 tona (%16 Bessemer) ve A.B.D.'de 4.346.000 tona (%88
Bessemer) ulaştı. Almanyada'ki %16 ile A.B.D.'deki %88 oranı arasındaki
büyük fark nedeniyle okurlarımın aklına şu iki soru takılmıştır: 1) Neden bütün
ülkeler üretimlerinin tamamı için Bessemer yöntemini benimsememişlerdi? 2) Neden
çoğu yerde sadece yardımcı yöntem durumunda kalmaktaydı? Bu, Bessemer
yönteminin bile kendine göre sakıncalarının bulunmasından ileri geliyordu. Çelik
büyük bir hızla elde ediliyordu; öyle ki, başındaki işçi madeni tam olarak hangi
anda akıtması gerektiğini iyice belirleyemiyordu. Bir dakika önce akıtsa, dökme
demirin çeliğe dönüşümü tam olmuyor, bir dakika sonra, demirin kendisi
yanıyordu. Yani işlem süresinin çok kısa olması sonucu oluşumu ve madenin
niteliğini kontrol etmek imkânsızdı. Öyle ki bu yöntemle mükemmel ve her işe
elverişli bir maden elde edilemiyordu: Elde edilen, çelik raylar için uygun,
buna karşılık araç imali için yetersizdi. Bu nedenle teknisyenler daha yavaş bir
yöntem bulunamaz mı diye düşünmeye başladılar.
MODERN ÇELİĞİN SIRRINI
BULAN ADAM İlk çözüm şeklini getirenler Siemens kardeşler oldular.
Siemensler yetenekli bir mühendis ailesiydi. Bunlardan Ernst'ten (1816-1892)
telgraf konusunda söz etmiştik; ilerde de dinamonun icadındaki katkısına tanık
olacağız. William (1823-1853) İngiltere'de bir su altı kablosu fabrikası
kurmuştu. Onlara kardeşleri Frederich (1826-1904) ve elektronikte başarılı
çalışmalar yapmış olan Ernst'in oğlu Wilhelm'i (1855-1919) de katmamız gerekir.
Fırını icat eden Frederich oldu ve bunu William uygulamaya koydu. Bu
fırındaki gaz ocakları gazı ve havayı yakıyor, bu işlem ısıyı artırdığından hem
yanar maddeden tasarruf ediliyor, hem de verim yükseliyordu. Bu yöntem daha
önceleri cam sanayisinde kullanılmış ve yüksek fırınlar da uygulanmıştı. Fransız
mühendisi Louis Le Chatelier (1815-1873) de dökme demiri eritmede kullanmayı
denedi. İlke iyiydi ama uygulaması güçlükler çıkarttı: Le Chatelier
fırının içini döşemeye elverişli sertlikte tuğla bulamadı. Bununla birlikte
girişimi küçük bir fırının sahibi olan Pierre-Emile Martin'in (1824-1915)
dikkatini çekti. Maden mühendisi olan Martin, Bessemer'den farklı olarak birçok
şeylere birden el atmaktansa, bir tek konunun üstüne eğilip onu derinliğine
incelemekten hoşlanan bir insandı. Babasının Fourchambault'daki
atölyesinde yaptığı staj ve Sireuil (Charante) fabrikalarındaki tecrübeleri,
Bessemer yönteminin kusurlarını meydana çıkarmasına yol açtı ve bunları nasıl
giderebileceğini kendi kendine sordu. Siemenslerin ve Le Chatelier'nin
girişimleri ona yol gösterdi: Bütün iş, fırınların içini kaplamaya yarayacak
uygun sertlikte bir madde bulmaktı. Martin, 1863'te Le Chatelier ve William
Siemens'le bağlantı kurdu ve onların öğütleri uyarınca bir fırın inşa ettirdi.
Ertesi yılın nisanında ilk çelik akmaya başladı. Bunda dökme demir, silisli
tuğlalarla döşenmiş bir tabanın üzerine konmakta ve gaz ocaklarıyla
ısıtılmaktaydı. Bu şekilde, karbondan arıtma işlemi ağırlaştırılmış olduğundan
dilenen andan durdurmak mümkün oluyor, böylece istenen kıvamda çelik elde
edilebiliyordu. Beratı 1865'te alınan Martin yöntemlerinin pratik bir
şekilde uygulanabilmesi için mucitin daha uzun zaman incelemeler yapması
gerekti. Martin çalışmalarının ürünlerini alabilmiş ve başarısını gölgeleyen hiç
bir sıkıntıyla karşılaşmamıştır Gerçekten, birçok madenciler Martin yönteminin
üstünlüğünü takdir etmişler ve hemen uygulamaya koymuşlardı, ilk Sireuil'de
uygulanan bu teknik hızla yayıldı ve fırınların kapasiteleri gittikçe artarak
200 tona vardı. Buna paralel olarak nitelik ve çeşitlerde de gelişme görüldü,
öyle ki, bir süre sonra birçok ülkelerde Martin yöntemi Bessemer'i büsbütün
ortadan kaldırdı. 1915'te Martin öldüğünde, Martin çeliği Fransa'da
üretimin %34'ünü Almanya'da %35'ini, Amerika'da %66'sını, İngiltere'de %71'ini
kapsamaktaydı. Bessemer'in ülkesi İngiltere'de bile 1948'de üretilen 12.987.000
ton çeliğin 14.877.000 tonu Martin yöntemiyle elde edilmekteydi.
Siyaset, Bilim Ve Tarih Bilinci (Doğan Özlem )The Benefits Of TreesEnerji TasarrufuAlternatif Ucuz Enerji KaynaklarıErozyonun Tanımı Ve ÇeşitleriDünyamızın HareketleriDoğalgazDeve KuşlarıTeknolojik CellatlarımızKüresel IsınmaÇimento İşkolu Ve SorunlarıAtmosferin Başlıca Gaz KirleticileriNükleer EnerjiYapay KristallerHyrogen Fuel The Fuel Of FutureKentiçi Ulaşımı Ve Çevre SorunlarıPrcı HakkındaÇevre Kirliliği Ve SonuçlarıSivil SavunmaUluslararası Hukuk Ve Çevre Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |