Osho Osho ile ilgili paylaşımlar | Osho - Ölmeden Önce ÖlünüzAlternatif Kişisel Gelişim ve Osho Osho - Ölmeden Önce Ölünüz Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Ölümsüz Gerçek
Her zaman yaşam nehriyle birlikte akın. Asla akıntıya karşı gitmeye ve nehirden hızlı akmaya çalışmayın. Yalnızca mutlak rahatlık içinde hareket edin ki kendinizi her an evinizde gibi, huzur içinde, varoluşla barışık hissedin.
Anımsamanız gereken ikinci şey ise yaşamın ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Osho telkin cd indir izle İstanbul Osho nerededir kimdir Osho çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Osho hipnoz Osho olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Osho hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Osho kuantum düşünce kitap haberi | |
|
13-07-2011, 01:28 AM
|
#21 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Osho - Ölmeden Önce Ölünüz Ölümsüz Gerçek
Her zaman yaşam nehriyle birlikte akın. Asla akıntıya karşı gitmeye ve nehirden hızlı akmaya çalışmayın. Yalnızca mutlak rahatlık içinde hareket edin ki kendinizi her an evinizde gibi, huzur içinde, varoluşla barışık hissedin.
Anımsamanız gereken ikinci şey ise yaşamın kısa olmadığıdır; yaşam sonsuzdur ve aceleye hiç gerek yoktur. Acele etmek ancak bazı şeyleri kaçırmanıza neden olur. Varoluşun içinde acele eden herhangi bir şeye rastladınız mı hiç? Mevsimler zamanı geldiğinde gelir, çiçekler zamanı gelince açar. Ağaçlar yaşam kısa diye büyümek için acele etmez. Tüm varoluş yaşamın sonsuzluğunun farkındaymış gibi görünmektedir.
Biz hep buradaydık ve hep burada olacağız -tabii ki aynı şekilde, aynı bedenlerle değil. Yaşam evrilmeye, daha yüksek etaplara ulaşmaya devam ediyor. Ama hiçbir yerde ne bir son mevcuttur, ne de bir başlangıç. Siz başlangıçsız bir yaşamla, sonsuz bir yaşam arasında varolmaktasınız. Her zaman bu iki sonsuzluğun ortasında, her iki taraftasınız.
Ancak her zaman kendi doğanızla uyum içinde olmalısınız.
Bazı ağaçlar yavaş, bazıları hızlı boy atar; ne yavaş büyümenin ne de hızlı büyümenin özel bir yanı yoktur. İki ağacın da paylaştığı ortak bir özellik varsa o da ikisinin de kendi doğalarını izlemekte olduğudur. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. | Offline
| |
13-07-2011, 01:32 AM
|
#22 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Osho - Ölmeden Önce Ölünüz En Sonuna Kadar Araştırın
Sevgili OSHO,
Ruhun ölümden sonra varolduğuna ve farklı bir yaşam formuna doğru göç ettiğine ya da evrenin içinde çözüldüğüne nasıl inanabiliriz?
Ben hiçbir zaman sizden bir şeye inanmanızı istemedim. Benim kişisel deneyimim, ruhun ölümden sonra varolduğunu, farklı bir yaşam biçimine doğru göç ettiğini ve sonuç olarak, daha fazla öğrenecek bir şeyi, sorulacak sorusu, arayış ya da arzusu kalmadığı, en üst nokta olan kesin tatmin noktasına ulaşıp, tamamlanmayı, aydınlanmayı gerçekleştirdiği zaman da kendiliğinden evrenin içinde çözülüp gittiğini gösterir. Bu göçü tekrar deneyimlemenin temel gerekliliği yaşamak için arzu duymak, tatmin edilmesi gereken bir arzuya sahip olmaktır.
Tekrar tekrar doğmakta olan siz değil, asla tatmin edilemediği için varlığını sürdürmeye devam eden arzunuzdur. Siz yalnızca bir gölge gibi bu arzunun peşinden gidersiniz.
Buna inanmanız gerektiğini söylemedim. Hatta inanmamanızı, kuşku duyup bu konuyu araştırmanızı yeğlerim. Ben yalnızca sizi bir araştırmaya itiyorum, bir inanca değil.
Benim dinim bir inanç değildir. Benim dinim en üst gerçekliğe doğru bir araştırmadır.
Bu yüzden ben ne dersem diyeyim, her zaman bunun arkasındaki temel neden, bir dogmayı kabul ettirmek yerine sizi bir arayışa itmektir.
Ben ruhun ölümden sonra da varolduğunu söylediğimde bu sizin için yalnızca bir hipotezden ibarettir.
Benim içinse bu bir deneyimdir. Ben buna inanmıyorum; bunu biliyorum.
Ruhun göç ettiğini söylediğimde kendi deneyimimden yola çıkıyorum. Ben geçmiş hayatlarımı anımsıyorum. Bu göçü bizzat yaşadım; benim kafamda herhangi bir soru ya da şüphe yok, ama bunu sizleri inandırmak için söylemiyorum. Yapmaya çalıştığım şey, geçmiş hayatlarla ilgili bu tuhaf araştırmaya ilgi duymanızı sağlamak.
Eğer ben, her şey bilincimize kayıtlı olduğu ve hiçbir şey asla yokolmadığı için bu geçmiş hayatları anımsayabiliyorsam, siz de basamakları inip bilincinizin içine girebilir ve geçmiş hayatlarınızla ilgili şeyler öğrenmeye başlayabilirsiniz. Bir şeyi öğrendiğiniz zaman ona inanmaya ihtiyacınız kalmaz çünkü artık biliyorsunuzdur. Bilmediğiniz bir şeye ise asla inanmayın çünkü inandığınız zaman asla öğrenemezsiniz.
Ve bir şeyi bildikten sonra ona inanmak saçma gelecektir. Zaten bilince inanmanın ne anlamı kalır ki? Güneşin, güllerin varlığına inanmaz, onların varolduğunu zaten bilirsiniz. Tanrıya inanırsınız çünkü Tanrı'yı bilmezsiniz. Ruha da inanırsınız çünkü ruhu da bilmezsiniz. | Offline
| |
13-07-2011, 01:54 AM
|
#23 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Osho - Ölmeden Önce Ölünüz Düne Küçük Bir Bakış Atmak
Sevgili OSHO,
Zaman zaman o an içinde bulunduğum durumun tam olarak daha önce tekrarlanmış olduğu hissine kapılıyorum. Başkalarının da aynı hissi yaşadıklarını ve bunun deja vu olarak tanımlandığını duydum. Her zaman bu deneyimin ne olduğunu ve meditasyonla bağlantısını merak etmişimdir. Bunu anlamama yardımcı olabilir misiniz?
Deja vu olarak tanımlanan deneyim kendine ait bir gerçeklik taşır çünkü bu sizin dünyaya ilk gelişiniz değildir. Başınızdan bir çok yaşam ve ölüm deneyimi geçti. Ve doğal olarak binlerce yaşamın içerisinde aynı yerlere gelmemek, aynı yüzlerle karşılaşmamak, bir ağaç görüp aynı ağacı daha önce kesinlikle görmüş olduğunuzu hissetmemek olanaksızdır. Bu his şüpheye yer bırakmayacak denli kesin bir histir: sizin hayal ürününüz değildir, o kişiyi daha önce görmüş ya da en ince ayrıntısına kadar o durumun içinde daha önce bulunmuştunuz.
Bu çok tuhaf bir histir; insanın başını döndürür. Ama aynı zamanda Hindistan'ın dışında doğmuş olan bütün dinlerin eksik olduğunun da kanıtıdır çünkü bu dinler deja vu deneyimini açıklayamazlar. Reenkarnasyon fikrine sahip olmadıktan sonra deja vu deneyimine açıklık getirmek olanaksızdır. Bir kasabaya varıyor ve bir anda daha önce orada bulunmuş olduğunuzu hissediyorsunuz. Sağa saparsanız nehre, sola saparsanız tren istasyonuna ulaşacağınızı biliyorsunuz ve bunu denediğiniz zaman da gerçekten nehre ya da istasyona varıyorsunuz. Yoldaki ağaçları, nehri daha önce bir filmde ya da rüyada görmüşçesine tanıyorsunuz.
Deja vu geçmişten gelen ve bir şekilde şimdiki zamana karışan küçük bir kesittir. Bir gerçekliktir. Ve bu gerçeklik, deja vu, yani geçmiş yaşamlardan kalma anılar, defalarca kanıtlanarak reenkarnasyon teorisini yalnızca dini bir teori olmaktan çıkarıp, bilimsel bir gerçekliğe dönüştürür. Tabii bilimin daha açık fikirli olacağı, beklenen o zamanın gelmesini bekleyerek...
Sorun şu ki, bilimde tüm ilerlemeler yalnızca tek bir yaşamın varlığını kabul eden ve bu konuda önyargılı olan Batı'da gerçekleşiyor. Yine de dünya her geçen gün biraz daha küçülüyor. Er ya da geç bilim, insan gelişimi, meditasyon ve bilincin dönüşümü için hayati önem taşıyan bu olguyu dikkate almak zorunda kalacaktır. Kişi geçmiş hayatlarını anımsadıkça ölümden sonra da bir geleceğe sahip olduğunun kanıtını bulmuş olacaktır. Geçmiş yaşamları anımsamak, aynı zamanda buraya farklı bir cisme ve isme sahip olarak dönecek oluşunuzun da kanıtıdır.
Bilim tek bir yaşama dayalı ... inancından sıyrılıp farklı bir yön aldığı zaman, ki
bunun gerçekleşeceğinden hiç kuşkum yok, reenkarnasyon bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçeklik kazanacaktır. Bu tek yaşam inancı zaten oldukça saçmadır çünkü varoluşta hiçbir şey ölmez; her şey varolmaya devam eder, yalnızca şekilleri değişir.
Yaşam söz konusu olduğunda neden bunun tersi olsun ki?
İnsanlar aynı tür bir yaşamı binlerce kez sürdürdüklerinin farkına vardıkları zaman, ki reenkarnasyon teorisi böyle bir fayda sağlamak üzere harekete geçirilmiştir, aynı şeyleri tekrar tekrar yapmış olmanın ne kadar sıkıcı, bıkkınlık verici olduğunu ve bunlardan bir ders çıkaramamış, bir kazanç sağlayamamış olmanın ne kadar korkunç olduğunu göreceklerdir. Binlerce yaşantınızda aynı iktidar ve para hırsıyla mücadele ettiniz ve hala bunu sürdürmektesiniz. Demek ki her yaşam deneyimi siliniyor ve her seferinde sıfırdan başlıyorsunuz. Bilimsel olarak kanıtlandığında, aynı aptalca oyunları tekrarlamanız da çok güçleşecektir. Yeterince oynadınız, artık değişme, bilincinizi yüceltme zamanıdır; bu, adeta bir tekerlek gibi bir yaşamdan diğerine tekrar, tekrar dönmeye devam eden vahşi çemberin ötesine geçme zamanıdır.
Şu ana kadar yaptığınız her şey bilinç dışıydı. Artık olgunlaşıp, bilinçle hareket etmenin zamanı geldi. Artık farkındalıkla hareket edin; yeteri kadar bilinçsizce yaşadınız.
Reenkarnasyon tekerleğinin dönmesini sağlayan şey bilinçsizliktir. Bir kez bilincinize kavuştuğunuz zaman çabalarınızın yersiz olduğunu göreceksiniz; başarıyı bir çok kez elde ettiniz ama ne için? Ölüm zaten her şeyi silmedi mi? Bu tıpkı kumdan kaleler yapmaya benzer, rüzgar gelip kalenizi yerle bir eder. Siz de yeni bir kale yapmaya tekrar tekrar devam edersiniz ve sonuç hep aynı olur.
Bilimin Doğu'lu milyonlarca insanın yaşadığı deneyimlerin gerçeğini gözardı etmekten vazgeçmesi sonsuz bir önem taşımaktadır. Bu bir batıl inanç değildir; yaşamın bizim farkına varamadığımız gizemlerinden biridir yalnızca. Bilim bu konuda keşiflerde bulundukça, siz de olup bitenler karşısındaki tutumunuzda büyük değişimler olduğunu göreceksiniz ve amacınız da değişip bu çarkın dışına çıkmaya dönüşecektir. Bu çark sizin esaretinizdir, ve bu esaretten kurtulmak, gerçeğin ve özgürlüğün peşinde olanların tek arzusu olmuştur.
Varlığınızın bedensiz, cisimsiz olarak da evrenin içinde kalabileceğini, cisimsiz olarak da varolabileceğini, tüm varoluşa yayılabileceğini anladıktan sonra tüm çabanız bu yüce özgürlüğe erişmek üzerine olacaktır. Biz Doğu'da bunu başarmış insanların yaşadığı bu en yüce deneyimi moksha, yani mutlak özgürlük olarak tanımlarız. Bu, bedenden, zihinden, etrafınızdaki her türlü zincirden, cisimden bağımsızlaşıp yalnızca saf bir bilince dönüşmektir.
Bu durumda hala bir bireysellik, görünmez bir merkezde "Ben" olunduğuna dair bir bilinç vardır. Aslında bu, "Ben ilk kez olarak gerçek özüme kavuştum" bilincidir.
Beden olmadığında hastalık da olmaz, beden olmadığında yaşlılık ve ölüm de olmaz. Bedensiz bir bilinç doğal olarak her zaman taze, genç, özgürdür ve tüm evren ona açıktır. Onun imparatorluğu sınırsızdır.
Bir gün Gautama Buda'ya şöyle sormuşlar, "Mutlak bir bilince dönüşürsek yeniden dünyaya gelmeyeceğimizi ve tüm varoluşun bizim imparatorluğumuza dönüşeceğini tekrar, tekrar söylüyorsunuz. Peki ya bizden önce aydınlanmış onca insan ne olacak? Ben nasıl tek başıma tüm evrenin efendisi olabilirim?"
Soru mantıklı görünebilir ama varoluşa ait değildir ve Buda'yı güldürmüştür, ki O çok ender olarak gülermiş, hatta yaşamı boyunca belki toplam üç-dört defa güldüğü söylenir. Buda şöyle yanıt vermiş, "Senin mantığını anlayabiliyorum ve sana bir şey anlatacağım; bir karşı-tezle değil yalnızca bir örnekle yapacağım bunu: Karanlık bir evde bir mum yakarsan tüm ev ışıkla dolacaktır. Bir mum daha yakabilirsin. Bu durumda iki mumun ışığının birbiriyle çatışacağını mı düşünüyorsun? İkinci mumun ışığı da tüm evi dolduracaktır. Üçüncü bir mum da yakabilir, tüm evi mumlarla doldurabilirsin. Hepsi kendi alevleri içinde bireyselliklerini koruyacak, ama yaydıkları ışık sözkonusu olduğunda, hepsi tüm odaya sahip olacaklar. Hiçbir ayrım olmayacak. Bu benim alanım, bu senin alanın diye bir şey sözkonusu değildir. Işık bir nesne değildir ve binlerce mumun ışığı birbiriyle çatışmadan tüm evi doldurabilir."
O haklıdır. Karşı tez oluşturmak mümkün olmadığı halde onun verdiği örnek mükemmeldir. Durum tam olarak budur: Bir kez cisminizden kurtulduğunuz zaman tüm evrene yayılmış olacaksınız. Aydınlanmış olan milyonlarca başka kişi de ışıklarıyla, bilinçleriyle tüm evreni doldurmaktalar. Merkezlerinde kendilerine ait birer alev taşırlar ama yaydıkları ışığın sınırı yoktur. Işıklar birbiriyle çatışmaz çünkü onlar cisimsizdir. Aynı mekan herhangi bir mücadele ya da tartışma gerekmeksizin farklı ışıklar tarafından doldurulabilir. Ve bilinç de bir ışıktır. | Offline
| |
13-07-2011, 11:03 AM
|
#24 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Osho - Ölmeden Önce Ölünüz
Ölme Hakkı
Doğal olarak insanlar, emekliye ayrıldıkları zaman, dinleneceklerini, rahatlayıp her şeyin keyfini çıkaracaklarını sanırlar. Fakat gerçekten emekli oldukları zaman dinlenmenin, rahatlamanın mümkün olmadığını görürler; çünkü tüm yaşamları boyunca hep bir koşuşturmaca, gerginlik, endişe ve keder içinde olmuşlardır. Şimdi sırf emekliye ayrıldıkları için, bedenleri altmış yılda kazandıkları alışkanlıklardan bir anda kurtulamaz.
Ve yaşlılık gitgide uzamaktadır; Avrupa'da seksen, doksan, yüz, hatta yüzyirmi yaşına kadar yaşamak artık ender bir durum değildir. Sovyetler Birliği'nde, özellikle Kafkaslarda, yüzelli yaşını aşmış binlerce insan vardır. Hatta yüzseksen yaşına ulaşmış birkaç yüz insan bile vardır. Bu kimseler hala tarlalarda, bahçelerde çalışmakta, iş yapmak istemektedirler. Yüzseksen yaşına kadar yaşayacak olan bir insanı altmış yaşında emekliye ayıramazsınız. O ömrünün yalnızca üçte birlik kısmını yaşamıştır ve diğer üçte ikilik kısım önünde bomboş uzanmaktadır. Ona hala bir takım işler bulmanız gerekir.
Fakat işler zamanla insanlardan daha hızlı ve daha iyi çalışan makinelerin eline geçmektedir. Bir makine, bin kişinin yerine geçebilir. Onbin kişinin yapabileceği bir işin üstesinden tek bir bilgisayar gelebilir. Peki ya o bin kişiye ya da on bin kişiye ne olacak? Bu insanlar ölmeyi isteyecekler.
Dünya çapında, gelişmiş ülkelerde bu konuda hareketler oluşmuştur; yaşlı insanlar r etmek için yasal bir hak talep etmektedirler ve kimse bu yüzden onları suçlayamaz. Onlar, "Biz yeteri kadar yaşadık ve kendimizi böyle sürüklemeye devam etmek gereksiz bir işkenceye dönüştü. Artık mezarlarımızda istirahata çekilmek istiyoruz. Her şeyi gördük, her şeyi yaşadık. Artık bizler için umut edecek, hayalini kuracak, arzulayacak hiçbir şey kalmadı. Yarın bizler için içi boş ve ürkütücü bir hal aldı, ölmek daha iyi." diyorlar.
Bu yüzden böyle bir akım gelişti; ötanazi akımı ve ben bu akımı destekliyorum. Her devlet, her hastanede, ölmek isteyen hastalar için olanaklar geliştirmelidir. Bu uygulamaya belli sınırlamalar getirilebilir. Sözgelimi, seksen yıllık bir yaşamdan sonra kişi ölmeyi yeğlerse, onun bu son ayında dinlenebilmesi, arkadaşlarını davet edebilmesi, eski dostları, iş arkadaşları ile buluşup, güzel müzikler, roman ya da şiirler dinleyebilmesi için hastanede güzel bir yer ayarlanabilir.
İnsanları gereksizce taciz etmenin ne anlamı var? Onların tek bir iğneyle, sonunda ölüme dönüşecek derin bir uykuya dalmalarını sağlayabiliriz. Kesinlikle eminim ki devletler ve tıp bilimi bu uygulamanın önünü açmak zorunda kalacak çünkü kişi yeteri kadar yaşadığında, artık çocukları bile yaşlanıp, altmış yaşlarına, emeklilik yaşlarına geldiğinde ve zamanı geldiğini hissettiğinde bu son derece insani bir durumdur.
Doğma zamanınızı seçmekte özgür değilsiniz ama en azından ölme zamanınızı, tarih ve saatinizi seçmekte özgür olmalısınız. Bu en temel insan haklarından biri haline gelmek zorundadır. | Offline
| |
13-07-2011, 11:07 AM
|
#25 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Osho - Ölmeden Önce Ölünüz Kutlamanın Ölümden Haberi Yoktur
Ölüm yaşamın hizmetindedir. Yaşam asla ölmez. Fakat bilinçsizlik halinde, nedeninin açıkça farkında olmadığınız şeyleri yapmaya devam edersiniz. Hareket etmeye devam edersiniz çünkü herkes etmektedir, fakat nereye doğru ya da ne için hareket ettiğinizi bilmezsiniz. Yaşamaya devam edersiniz çünkü herkes eder ama bunu bilinçsiz bir şekilde yaparsınız.
Neden? Neden yarın sabah uyandığınızda soluk almayı sürdürmelisiniz? Tüm geçmişiniz bunun boş yere olduğunu kanıtlıyor ve kazara bilinci uyanmış bir insanla karşılaşmadığınız sürece bunun böyle sürüp gideceğini de gayet iyi biliyorsunuz. Uyanmış olan insanlarsa yüzyıllar geçtikçe öyle azaldı ki, böyle biriyle karşılaşmanız da pek olası değil.
Ancak yalnızca uyanmış olan kişi sizi uyandırabilir, sizi sarsıp, yapmakta olduğunuz şeyle ilgili biraz bilinç kazanmanızı sağlayabilir; bu yaşam değil, yetmiş, yetmişbeş senede tamamlanacak olan yavaş bir ölümdür. Her gün, her an ölmektesiniz. Dünyadaki büyük kitlelerin bildiği, uyguladığı yalnızca bu yavaş ölümdür. Yalnızca uyanmış olan o birkaç kişi, yaşamın o büyük gelgit dalgasından haberdardır.
Bu sizin yaşamınız. Bazı şeyleri neden yapıyorsunuz? Neden bir takım şeyleri satın alıyorsunuz? Ömrünüzü nasıl geçiriyorsunuz? Hiçbir şeyin farkında değilsiniz. Yalnızca bir uyurgezersiniz. Herkes sizi kandırabilir -zaten politikacılar da, din adamları da bunu yapmaktadır ve sizin bu bilinçsiz halinizde bu son derece doğaldır.
Yalnızca bilinçli bir insan istismar edilemez. Yalnızca bilinçli biri gerçekten yaşar, ve gerçekten yaşayanlar huzur içinde, sessizce, yüzlerinde bir gülümsemeyle ölür. Yüzünde gülümsemeyle ölen bu insanlar için aslında ölüm yoktur, çünkü onların bilincinin derinliklerinde, geride bırakılanın yalnızca beden olduğuna dair mutlak bir kesinlik vardır. Yaşam her zaman sürmüştür ve her zaman da sürecektir. | Offline
| |
13-07-2011, 11:15 AM
|
#26 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Osho - Ölmeden Önce Ölünüz Henüz Zaman Varken Sanatı Öğrenmek
Mutsuz musunuz? Hemen şarkı söylemeye, dua etmeye, dans etmeye başlayın. Ne yapabiliyorsanız yapın ki zamanla adi metal, değerli metale, altına dönüşsün. Anahtarı bir kez bulduktan sonra yaşamınız bir daha asla eskisi gibi olmayacaktır. Onunla her kapıyı açabilirsiniz. Esas anahtar budur: Her şeyi kutlamak.
Üç Çinli azizin öyküsünü duymuştum: Kimse gerçek isimlerini bilmez, "Üç Gülen Aziz" olarak tanınırlarmış çünkü bundan başka hiçbir şey yapmaz, yalnızca gülerlermiş. Böyle gülerek bir kasabadan diğerine gezerek, her kasabanın pazar yerinde durup, şöyle göbeklerini tuta tuta bir güzel kahkahalarla gülerlermiş. Tüm pazardakiler onların etrafını sararmış. Herkes gelir, dükkanlar kapanır, insanlar pazara almak için gittikleri şeyleri unuturmuş.
Bu üç insan gerçekten güzellermiş, gülüp dururken göbekleri de sallanırmış. Sonra bu bir hastalık gibi yayılır, diğerleri de gülmeye başlarmış. En sonunda tüm pazar yeri kahkahalara boğulur, ortamın havası bir anda değişiverirmiş.
Birisi onlara, "Bizlere bir şeyler söyleyin" dediğinde, "Bizim söyleyecek bir şeyimiz yok. Biz yalnızca gülerek buraların havasını değiştiriyoruz." diyorlarmış. Az önce insanların hırsla paradan başka bir şey düşünmediği çirkin bir yerken, bu üç deli adam gelip, gülmeye başlayınca tüm pazar yerinin havası gerçekten değişiverirmiş. Artık herkes satıcı ya da müşteri olmaktan çıkar, oraya alış-veriş yapmaya geldiklerini unuturlarmış. Kimsenin para hırsıyla da ilgisi kalmaz, herkes kahkahalar atıp, dans ederek bu üç delinin etrafında dönmeye başlarmış. Böyle anlarda birkaç saniyeliğine de olsa yeni bir dünyanın kapıları açılırmış.
Bu üç adam Çin'in her tarafını, bir yerden diğerine, bir köyden ötekine dolaşıp insanların gülmesine yardımcı olmuşlar. Üzgün insanlar, kızgın insanlar, paragöz insanlar, kıskanç insanlar, hepsi onlarla birlikte kahkahalar atmış. Ve bir çok insan bu anahtarı, bir dönüşümün mümkün olduğunu hissetmiş.
Sonra köylerden birinde bu üç adamdan birisi ölüvermiş. Köylüler toplanıp, "Şimdi sorun çıkacak. Bakalım şimdi nasıl gülecekler? Bir arkadaşları öldüğüne göre artık ağlamaları gerek." demişler. Fakat yanlarına vardıklarında görmüşler ki geriye kalan iki kişi dans ediyor, kahkahalarla ölümü kutluyorlarmış. Köylüler, "Artık bu kadarı da fazla. Bu kadarı da ayıp. Biri öldüğü zaman dans edip gülmek saygısızlıktır." demişler.
Ama onlar şöyle yanıt vermiş, "Siz neler olup bittiğini bilmiyorsunuz. Üçümüz hep önce kimin öleceğini düşünüyorduk. O kazandı, biz kaybettik. Tüm yaşamımız boyunca onunla beraber güldük. Şimdi onu başka bir şekilde nasıl uğurlayabiliriz? Kahkahalar atmalı, neşelenmeli ve kutlamalıyız. Tüm yaşamı boyunca gülmüş birine başka türlü elveda denemez. Biz gülmezsek o bize gülecek ve "Sizi sersemler. Siz de bu tuzağa düştünüz ha?" diye düşünecektir. Biz onun öldüğünü kabul etmiyoruz. Kahkaha nasıl ölür, yaşam nasıl ölür?"
Kahkaha sonsuzdur, yaşam sonsuzdur, kutlama devam eder. Oyuncular değişir ama oyun devam eder. Dalgalar değişir ama okyanus varolmaya devam eder. Siz güler sonra başkasıyla yer değiştirirsiniz ve o güler, kahkaha böylece sürüp gider. Siz bir şeyleri kutlarsınız, sonra başkaları kutlar, kutlama da sürer. Varoluş süreklidir ve her şeyi kapsar. Varoluşun içinde bir anlık bir boşluk bile bulunmaz. Fakat o köyün insanları bunların farkında olmadıkları için o günkü kahkahalara katılamamışlar.
Sonra ölen adamın yakılma zamanı gelmiş ve köylüler toplanıp, "Adetlere göre ölüyü yıkamamız gerekiyor" demişler. Ama diğer iki adam buna karşı çıkıp, "Arkadaşımız herhangi bir adetin uygulanmamasını vasiyet etmişti; ne yıkanacak, ne de üzerindekiler değiştirilecek. Olduğu gibi yakılacak, onun isteklerine uymak zorundayız." demişler.
Ve o zaman olanlar olmuş! Bedeni ateşe verildiği anda, yaşlı adamın son bir oyun oynadığı ortaya çıkmış. Meğer giysilerinin altında havai fişekler saklıymış ve patlamalarla birlikte bir anda büyük bir ışık festivali başlayıvermiş. Bunun üzerine bütün köy halkı gülmeye başlamış. İki deli arkadaş zaten dans ediyormuş, köylüler de onlara katılmış. Bu bir ölüm değil, yepyeni bir yaşamın başlangıcıymış.
Hiçbir ölüm aslında ölüm değildir çünkü her ölüm yeni bir kapı açar, bir başlangıçtır. Yaşamın sonu yoktur, yalnızca yeni başlangıçlar, yeniden-doğuşlar mevcuttur.
Üzüntünüzü kutlamaya çevirebildiğiniz zaman, ölümünüzü de yeniden-doğuşa çevirebilme yetisine sahip olmuş olacaksınız. Bu yüzden henüz vakit varken bu sanatı öğrenmeye bakın. Adi metali değerli metallere dönüştürmenin, simyacılığın sırrını öğrenemeden ölümün sizi almasına izin vermeyin. Eğer üzüntüyü dönüştürebilirseniz, ölümü de dönüştürebilirsiniz. Koşulsuzca kutlamayı öğrenebilirseniz, ölüm geldiği zaman kahkahalar atabilir, bunu kutlayabilir ve mutlulukla ayrılabilirsiniz. Hatta bu durumda ölüm sizi değil, siz ölümü öldürmüş olursunuz. Bunu mutlaka bir deneyin. Kaybedecek hiçbir şeyiniz yok! | Offline
| |
13-07-2011, 11:28 AM
|
#27 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Osho - Ölmeden Önce Ölünüz Uyan ve Şarkı Söyle
Sevgili OSHO,
Ölümün kesinliği karşısında rahatlamak nasıl mümkün olabilir?
Öncelikle, insan ancak ölüm kesinlik kazandığında rahatlayabilir. Bazı şeyler havada kaldığı zaman kişi rahat olamaz. Eğer bugün, öleceğinizden emin olsanız, ölüm korkunuz tamamen yok olur. Artık zaman kaybetmenin ne anlamı vardır ki? Yaşamak için yalnızca bir gününüz kalmışsa o günü tüm yoğunluğu ve bütünlüğüyle yaşamak istersiniz.
Bu birinin başına gerçekten gelmiş, doktoru ona, "Yalnızca altı aylık ömrünüz kaldı, bir gün bile fazlası değil. Bu yüzden bitirmeniz gereken bir şeyler varsa bitirin. Hep yapmak istediğiniz bir şey kaldıysa onu yapın." demiş.
Adam çok zenginmiş ve her zaman kafasında bir gün dünyayı dolaşıp tüm görülecek yerleri gezme fikri varmış. Fakat sürekli, bir sürü sorun yüzünden bu planını ertelemek zorunda kalıyormuş. Ancak artık erteleyecek zamanı yokmuş. Kendisi için güzel giysiler sipariş etmiş. İnsanlar onu hiç böyle gösterişli biri olarak tanımamışlar. Artık en iyi yemekleri yiyor, yaşadığı şehirdeki en güzel evde oturuyormuş. Tüm işlerini de sona erdirmiş. Onları sürdürmenin ne anlamı varmış ki? Zaten kalan altı ayı boyunca krallar gibi yaşayacak paraya sahipmiş.
Tüm dünyayı dolaşıp, en güzel yerleri gezmiş, en güzel insanlarla tanışmış. Aslında kısacası ölmeyi unutuvermiş. Geri döndüğü zaman altı ay çoktan geçmişmiş. Teşekkür etmek için doktora gitmiş.
Doktor ona, "Sen hala hayatta mısın? Nasıl başardın bunu, yakalandığın hastalık öyle ölümcüldü ki seni altı ay içinde öldürmüş olması gerekiyordu?" diye sormuş.
Adam şöyle yanıt vermiş, "Öleceğim bir kez kesinleştikten sonra ölüm bir sorun olmaktan çıkıp kesin bir veriye dönüştü. Yalnızca altı aylık ömrüm kaldığına göre olabildiğince çok boyutlu yaşamak istedim. Ve böyle yoğun ve tam yaşadığım için, herhalde zamanı gelince ölmeyi unuttum."
Doktor onu muayene edip hastalığından iz kalmadığını görmüş. O altı ay boyunca yaşamın öylesine rahatlıkla ve derin bir sevinçle tadını çıkarmış ki hastalık bile yok olmak zorunda kalmış!
Ölümün kesinlik kazanması olabilecek en hayırlı şeylerden biridir. Ve ölüm tüm insanlık için hiç bu kadar kesin olmamıştır. Aslında insanlar savaş malzemeleri üretmeyi bırakıp, komşularıyla savaşmak yerine onlarla birlikte şarkılar söyleyip, dans etmeye başlamalıdır. Bunca az zaman kalmışken, bunu kavga dövüş için harcamak doğru olmaz. İnsanlar tüm din ayrımlarını, komünizm, sosyalizm ve faşizmi bir kenara bırakmalıdırlar...
Zamanın darlığı ve küresel bir ölümün kesinliği tek başına bir dönüşüme yol açabilir. Büyük olasılıkla kendinizi başka biriyle aynı durumda bulduğunuz zaman farklı milletlere, farklı dinlere ayrılmış olmak ve bu yüzden sürekli savaşıyor olmak anlamını yitirecek, bu güzel gezegenin keyfini ilk kez olarak beraberce çıkarma olasılığı doğacaktır.
Ölüm hiç gelmeyebilir de, ölüm yoğunluk ve bütünlük dolu yaşayan insanlara dokunamaz. Ölüm gelse bile böyle yaşamış olan insanlar onu sevinçle karşılar çünkü ölüm büyük bir rahatlamadır. Öyle tam ve yoğun yaşadıkları için yorulduklarından, ölüm de bir dost gibi gelecektir. Tüm bir günün yorgunluğundan sonra gece, dinlenmemiz, güzel bir uyku çekmemiz için nasıl geliyorsa, ölüm de öyle gelecektir. Ölümün hiçbir çirkin tarafı yoktur; aslında ondan daha temiz bir şey bulamazsınız.
Eğer ölüm korkusu mevcutsa, bu yaşamla ilgili doldurulamamış bazı boşluklar olduğunu gösterir. Bu yüzden bu korkular oldukça belirleyici ve yardımcıdır; dansınızın biraz daha hızlanması gerektiğini, yaşam meşalenizi iki ucundan birden yakmanız gerektiğini gösterir.
Öyle hızlı dans edin ki dansçı kaybolup, yalnızca dans kalsın geriye.
O zaman ölüm korkusunun sizi ziyaret etmesi olanaksızdır.
Eğer bütünüyle burada ve bu anın içindeyseniz, yarın kimin umurundadır? Yarın kendi başını becerebilir. İsa Tanrıya, "Tanrım günlük ekmeğimi ver" diye dua ederken haklıdır. Yarından söz etmemektedir çünkü bugün kendi başına yeterlidir. Ve her anın kendi içinde tamamlandığını bilmeniz gerekir.
Tüm bunları bırakacak olmanın korkusu bütünüyle anın içinde yaşayamamaktan gelir; aksi takdirde ne zaman, ne zihin ne de mekan kalır.
Aslında dünyanın sonunun gelme olasılığının sürekli altını çiziyor oluşum, sizlerin yarının hiç gelmeme olasılığına karşı şu anda olabildiğince yoğun yaşamanıza yardımcı olabilmek içindir.
İnsanlık tarihi içinde çok özel bir konumda bulunmaktasınız. İnsanların her zaman bir şeyleri erteleyecek zamanları olmuştur ama sizin artık böyle bir zamanınız yok. Sizin durumunuz özel bir durumdur. Bunu endişelenmek için bir neden olarak kullanmayın çünkü bu zaten dünyayı sona ermekten kurtaramaz. Ne kadar zaman kalmışsa kalsın, bunu öylesine derinlemesine yaşamak için kullanın ki o kalan on yıl yüz yıl değerinde olsun.
Bir keresinde bir tüccara, "Kaç yaşındasın?" diye sormuşlar.
"Üç yüz altmış" diye yanıt vermiş. Soruyu soran adam kulaklarına inanamayıp, "Lütfen tekrar söyler misin, galiba yanlış duydum" demiş. Tüccar bu kez bağırarak, "Üç yüz altmış!" diye tekrar etmiş.
Adam, "Beni affet ama buna inanamıyorum." demiş. "Altmış yaşından fazla gözükmüyorsun."
Bunun üzerine tüccar şöyle yanıt vermiş, "Sen de haklısın. Takvimlere göre yaşım altmış ama yaşantıma bakılırsa ben herkesin altı katı fazla yaşadım. Yani altmış yılda üç yüz altmış yıllık yaşadım." Bu yoğunluğa bağlıdır. Yaşamanın iki yolu vardır. Biri sığır gibi yaşamaktır: Yatay düzlemde tek bir çizgi halinde. Buda gibi yaşamaktır: Hem yükseklik hem de derinliği olan dikey düzlemde. Böylelikle her an bir sonsuzluğa dönüşebilir. Ve her anı sonsuzluğa dönüştürme sanatını öğrenemediğiniz sürece, benim anlattıklarımı takip edememiş, kaçırmışsınız demektir. Dünya sona erebilir de ermeyebilir de, bu beni ilgilendirmez. Ama tek bir neden için sona ereceği konusunda ısrar etmeye devam edeceğim; sizi uyandırabilmek için. Önemsiz şeylerle zamanınızı harcamayın, yaşayın, şarkı söyleyip dans edin, yapabildiğiniz kadar tam ve dolu dolu sevin ki hiçbir korku size yaklaşamasın ve yarın ne yapacağınız endişesi de yokolsun. Bugün tek başına yeterlidir. Yaşandığında öyle doludur ki başka hiçbir şey hakkında düşünecek boşluk bırakmaz. Yaşanmadığında ise endişeler ve korkular gelmeye başlar.
Dünyanın sonunun yaklaştığını vurgulayan bir tek ben değilim. Benim ısrarımın yanı sıra dünyanın içinde bulunduğu durumun da bu tezi destekliyor oluşu yalnızca bir rastlantıdır. Ancak İsa da iki bin yıl önce aynı şeyi söylüyordu, Gautama Buda da yirmi beş yüzyıl önce aynı şeyi savunuyordu.
Bu sizi uyandırmak için eski bir yöntemdir. Evinizin yandığını bilmediğiniz sürece, koşarak orayı terk etmezsiniz. İsa ve Buda da bunu doğrulayan bir durum olmaksızın bir yöntem olarak kullanıyorlardı.
Ben de bunu bir yöntem olarak kullanıyorum ama bu yalnızca bir yöntem değildir. İlk kez, dünya küresel bir rı gerçekleştirebilecek bir duruma gelmiştir.
Siz yalnızca yaşayın, sevin ve her anı derin bir haz ve mutluluğa çevirin. Tüm korkular böylece kaybolabilir. Ve tüm insanlık beni dinlerse, belki dünya sona ermez ve varlığımızı sürdürebiliriz. Yaşlı insan ölünce, taze değerlere sahip yepyeni bir insan ortaya çıkıp, onun yerini doldurabilir. | Offline
| |
13-07-2011, 11:33 AM
|
#28 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Osho - Ölmeden Önce Ölünüz Merhaba arkadaşlar,
Osho'yu ve düşüncelerini çok fazla benimseyen ve katılan biri değilim. Ancak kitap okurken en sevdiğim şey kitabın aralarında birkaç cümle yakalamaktır. O nedenle Osho'nun elimde olan kitaplarından alıntılara başladım.
Ölmeden Önce Ölünüz'den paylaşacaklarım bu kadar...
Sevgilerimle. | Offline
| |
18-07-2011, 08:18 PM
|
#29 (permalink)
| Yüzbaşı
Üyelik tarihi: May 2009
Mesajlar: 813
Tesekkür: 28,333
833 Mesajinıza toplam 3,182 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Osho - Ölmeden Önce Ölünüz Ellerine yüreğine sağlık. Kitapçıda bu kitabı elime aldığımda bir an aklımdan bizi bu kitap hakkında bilgilendireceğin geçmişti. Ve aynı gece senin yazın karşıma çıktı. Bugün bitirebildim yazıyı. Bende ölmek istiyorum. Teşekkür ederim Zerynthia..... | Offline
| |
20-07-2011, 11:21 PM
|
#30 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Osho - Ölmeden Önce Ölünüz ahahahaha Çok sevindim arcacım... Demek ki beni bu kitabı paylaşmaya iten şey senin içsesinmiş. Hiç öyle suskun durduğuna bakmamak lazım resmen haykırmış yahuu! :)
Daha çoookk projelerim var ama vaktim dar... Neler neler paylaşıcam daha...
Sevgiyle kal şekerim. | Offline
| | | |
Yetkileriniz
| Konu Acma Yetkiniz Yok Cevap Yazma Yetkiniz Yok Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok HTML-Kodu Kapalı | | | Osho - Ölmeden Önce ÖlünüzAlternatif Kişisel Gelişim ve Osho Osho - Ölmeden Önce Ölünüz Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Ölümsüz Gerçek
Her zaman yaşam nehriyle birlikte akın. Asla akıntıya karşı gitmeye ve nehirden hızlı akmaya çalışmayın. Yalnızca mutlak rahatlık içinde hareket edin ki kendinizi her an evinizde gibi, huzur içinde, varoluşla barışık hissedin.
Anımsamanız gereken ikinci şey ise yaşamın ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Osho telkin cd indir izle İstanbul Osho nerededir kimdir Osho çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Osho hipnoz Osho olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Osho hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Osho kuantum düşünce kitap haberi WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:49 AM.
|