şu günlük de bir o yana bir bu yana kayıyor. tıpkı benim hayatım gibi bir ileri bir geri.....
neyse buraya yazmak istediğim bambaşka şeyler var aslında.....
matrixe hükmedin kitabını ararken tam da onu bulamadım diye üzülecekken elime başka bir kitap geldi. Tanrılar okulu-Stefano Elio D'anna super
sayfalarını karıştırdm ve hııım dusun benim bunu bi okumam lazım dedim kemdime ve aldım kitabı haldır haldır okumaya başladım. okuyan çoktur mıtlaka, ben belki de geç kaldım. ama şu ana kadar okuduklarımdan çıkardıklarım::::::
öncelikle artık az yemekle yetinmeye başladım. (bu bir ilerleme
)
Yiyecek ölümdür.
günde bir kez ye
( ben 3 öğün yiyorum ama kilolarca yediklerimi gram gram azaltmayı düşünüyorum
)
ve azla yetinen biri ol.
Bir gün buna hazır olduğunda tek bir öğün yemeğin bile aşırı olduğunu anlayacaksın.
insanın iç organları yemekleri sindirip atmak için yaratılmadı.
insanın organları... bütün organları... düşlemek üzere oluştu!
Bu onların doğal işlevidir.
Beden besinlerden arındığında, yüz daha zarifleşir, zihin açık, hazır ve hızlıdır.
Hücreler bile minnettar kalırlar, kendilerini yenilerler.
bir iyileşme süreci, bir yeniden doğuş, yani öncelikle bedende sonra olaylar dünyasında kendini gösteren var oluşsal bir yenilenme işte böyle başlar.
... gibi sözlerden sonra insan ister istemez bu modu yakalıyor.(zaten benim de isteyip de yapamadığım şeydi bu moda girmek. inşallah devam ettiririm)
yine kitapta okuduğum bilgiler ışığında hayatıma kitabın çerçevesinden baktığımda
aşağıda yazdıklarımı tespit ettim::::
Hayatımda bana sevgi- saygı göstermeyen kişiler aslında bendim.
Onlara karşı son derece mütevazi olmam ise kendime yaptıklarımı derinden kabullenişim ,
itiraz etmemem gerektiğini düşünmemdi. İçimdeki yara sandığımdan da derindi.
Ama cevaplar da içimdeydi. Öncelikle kendimi çok çok sevmeli ve çooook saymalıydım.
Anahtar buydu. Anahtar ben çok küçükken yok edilmiş bile olsa onu yeniden yapacak
olan bendim. bunu yapmalıydım.Etrafımdaki kendine hayran insanlara kızıyordum
ama aslında bunu beceremediğim için kendime kızıyordum ben.
Dışarıda ne olursa olsun önemli değildi. Kalbim pır pır edip de korkularla beslenmemeliydi.
Ben beni sevmeliydim sadece.. Sadece çok sevmeli, hayran olmalıydım kendime.
Dışarıya odaklı değil kendime odaklı yaşamalıydım.
Yaaa işte böyle....
bir kitap insana neler düşündürebiliyor. Bir kitap insanı bu derece etkileyebiliyor. İyi kiii....buldum onu... devamı var daha bitirmedim.