İçindeki Devi Uyandır Kitabından AlıntılarHedef Ön Hazırlık ve Hedefler Makaleler İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız "En büyük acısı, emin olma duygusunun kaybolmasıydı. Kendini köklerinden sökülmüş gibi hissediyordu... Ah! ne korkunç şey... Rehber olan kişinin kendi yolunu bulamaması, yıkılması!"
VICTOR HUGO, SEFİLLER
SİZ KİMSİNİZ SAHİ?
Bütün bunlar ne anlama geliyor? Bütün bunların gözümüze çok uçarı şeyler ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hedefler Makaleler telkin cd indir izle İstanbul Hedefler Makaleler nerededir kimdir Hedefler Makaleler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hedefler Makaleler hipnoz Hedefler Makaleler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hedefler Makaleler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hedefler Makaleler kuantum düşünce kitap haberi | |
|
30-04-2011, 03:42 PM
|
#231 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar "En büyük acısı, emin olma duygusunun kaybolmasıydı. Kendini köklerinden sökülmüş gibi hissediyordu... Ah! ne korkunç şey... Rehber olan kişinin kendi yolunu bulamaması, yıkılması!"
VICTOR HUGO, SEFİLLER
SİZ KİMSİNİZ SAHİ?
Bütün bunlar ne anlama geliyor? Bütün bunların gözümüze çok uçarı şeyler gibi görünmemesi için bizim artık kendimizi tanımlamaya başlamamız gerekir. Şimdi birkaç dakika ayırın ve kendinizin kim olduğunu tanımlayın. Kimsiniz siz? Kendimizi öyle çok biçimde tanımlayabiliriz ki?
İstersek duygularımız açısından tanımlarız (Ben bir âşığım, sakinim, duygulanın yoğundur), ya da mesleğimize göre tanımlarız (ben avukatım, doktorum, papazım), unvanımıza göre tanımlarız (ben Genel Müdür Muaviniyim), gelirimize göre tanımlarız (ben milyonerim), rolümüze göre tanımlarız (ben anneyim, ben beş kızın en büyüğüyüm), davranışlarımıza göre tanımlarız (ben kumarbazım), sahip olduğumuz şeylere göre tanımlarız (ben Beemer sahibiyim), metaforlarımıza göre tanımlarız (ben tepelerin kralıyım, ben totem direğinin altlarındaki adamım), feedback'lerimize göre tanımlarız (ben değersizim, ben özel bir kişiyim), manevi inançlarımıza göre tanımlarız (ben Yahudiyim), görünüşümüze göre tanımlarız (ben güzelim, ben çirkinim, ben yaşlıyım), başarılarımıza göre tanımlarız (ben 1960 Spring Valley Lisesi Mezunlar Günü Kraliçesiyim), geçmişimize göre tanımlarız (ben başarısızım), hattâ ne olmadığımıza göre bile tanımlarız (ben pes edenlerden değilim).
Arkadaşlarımızın ve iş ilişkisinde olduğumuz yakınlarımızın kimlikleri bizi de etkileme eğilimindedir. Dönüp arkadaşlarınıza şöyle bir bakın. Onların kim olduğuna inanıyorsunuz? Genellikle bu, kendinizin kim olduğuna inandığınızın bir yansımasıdır. Arkadaşlarınız çok sevgi dolu ve duyguluysa, sizin de kendinizi ona yakın bir durumda görmeniz olasılığı artar. Kimliğinizi tanımlamak için kullandığınız zaman çerçevesi de çok güçlüdür. Kendinizin gerçekte kim olduğunuzu tanımlarken geçmişinize mi bakarsınız, şimdiki zamana mı, yoksa geleceğe mi? Yıllar önce benim geçmişimle o günlü zamanım pek de heyecan verici değildi. Ben de o yüzden kimliğimi, gelecekte olacağımdan emin olduğum "ben" ile birleştirdim. Fazla beklemem gerekmedi. O kişi olarak yaşamaya hemen başladım.
Bu soruya cevap verirken uygun "durum" içinde bulunmanız da çok önemlidir. Kendinizi rahat, gevşemiş, güvende ve meraklı hissetmeniz şarttır. Eğer bu kitabı şöyle gözden geçiriyor, hızla ve atlaya atlaya okuyorsanız, ya da aklınızı dağıtacak pek çok şey varsa, ihtiyacınız olan cevapları alamayacaksınız demektir.
İçinize şöyle derin güzel bir soluk alın, gevşeyin, soluğu salın. Zihniniz meraklı durumda olsun... Korku, kaygı içinde olmayın, hiçbir konuda kusursuzluk aramayın. Yalnızca kendinize, "Ben kimim?" diye sorun. Cevabı yazın, sonra bir daha sorun. Her soruşunuzda, aklınıza gelen neyse onu yazın, sonra daha derinleri yoklayın. Kendinizle ilgili en inandığınız tanımı buluncaya karar sormayı sürdürün. Nasıl tanımlıyorsunuz kendinizi? Sizin esasınız nedir? Kendinizi tanımlamak için hangi metaforları kullanıyorsunuz? Hangi rolleri oynuyorsunuz?
Genellikle kendinizi güvenli ve meraklı bir duruma sokamazsanız, kimliğinizle ilgili korkularını ve kararsızlıklarınız sizi engeller, yetersiz cevaplar vermenize yol açar. Aslında birinin karşısına dikilir de, ona bu soruyu hiç hazırlıksız sorarsanız, iki cevaptan birini alırsınız:
1) Boş bir bakış. Bu tür soru, çoğu kişiyi şaşırtır, çünkü bunun cevabını düşünmeye daha önce hiç davet edilmemişlerdir.
2) Yüzeysel bir cevap. Bu da birinci kaçınma tekniğidir. Buna "Temel Reis İlkesi" de diyebiliriz. Karşınızdaki kişi, "Ben neysem oyum ve yalnızca oyum" der durur. Benim genellikle bulguladığıma göre, birine bir soru sorduğunuz zaman, özellikle de duygusal bir soru sorduğunuz zaman, size cevap vermeden önce en az iki soru sorar, sizin onları cevaplamanızı isterler.
Önce kendilerine, "Ben bu soruya cevap verebilir miyim?" diye sorarlar. Eğer o kişi kendisinin kim olduğundan emin değilse, genellikle, "Bilmiyorum" diyecektir, ya da ilk aklına gelen yüzeysel cevabı söyleyecektir. Bazen de insanlar bu soruyu sormaktan çekinirler, çünkü hayatlarının bu önemli alanında pek açık seçik bir karar sahibi olmadıklarını görmekten korkarlar. Kendilerine sordukları ikinci soru da, "Bundan benim ne çıkarım var?" sorusudur. Eğer bu soruya cevap verirsem, benim kişi olarak bundan ne yararım olur?"
Ben size iki sorunun da cevabını vereyim. Birincisi, siz kim olduğunuzu pekâlâ biliyorsunuz. Evet, şu anda biraz zaman ayırır da bir beyin fırtınası uygularsanız, mutlaka cevabı bulacaksınız. Ama önce aklınıza gelen tüm cevapları ortaya serecek kadar kendinize güvenmeniz gerek. Hepsini not etmelisiniz. İkincisi, kim olduğunuzu bilmenin yararı, tüm davranışları bir anda biçimlendirme yeteneğini kazanmaktır. Eğer uygun "durum'a girmek için zaman ayırırsanız, karşınıza çıkacak olan düşünce sonucu bulunan bir cevap olacaktır. Umarım o da şu anda aramakta olduğunuz türden bir cevap olur! Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. | Offline
| |
30-04-2011, 03:47 PM
|
#232 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar "Düşünüyorum, öyleyse varım."
RENE DESCARTES
O halde hemen şimdi zaman ayırıp, yüzyıllardır Sokrates'ten Sartre'a kadar tüm filozofların aradığı soruya bir cevap bulun. Kendinizi o güvenli ve meraklı duruma sokun. Derin bir soluk alıp sonra salın. "Ben kimim?" diye sorun. BEN...
Kendinizi tanımlamanıza yardımcı olmak için, unutmayın ki kimlik yalnızca sizi diğer insanlardan ayıran şeydir. Size hoşunuza gidebileceğini sandığım iki egzersiz vermek istiyorum.
1) Eğer sözlükte kendi adınızı arasaydınız, yanında nasıl bir açıklama verilirdi? Üç kelime yeter miydi, yoksa sayfalar süren bir epik öykü mü olurdu? Yoksa koca bir cildi mi doldururdu? İşte şimdi, sözlükte sizin adınızın açıklamasında bulacağınız o tanımı yazın. SÖZLÜK TANIMIM
Biraz durun, cevaplarınızı sindirin. Hazır olduğunuz zaman bir sonraki egzersize geçin.
2) Eğer aslında kim olduğunuzu tanımlayacak bir kimlik kartı yaratacak olsanız, üzerinde neler bulunurdu, neleri oraya yazmazdınız? Resim olur muydu, yoksa olmaz mıydı?
Hakkınızdaki önemli istatistiksel bilgileri yazar mıydınız? Fiziksel görünümünüzü?, Başarılarınızı?, Duygularınızı?, İnançlarınızı?, İlgi duyduğunuz şeyleri?, Umutlarınızı?, Sloganınızı?, Yeteneklerinizi? Biraz zaman ayırıp o kimlik kartında neler bulunacağını ve neler bulunmayacağını yazın ki onu gösterdiğiniz kişi sizi gerçek anlamda tamsın. KİMLİK KARTIM
Şimdi yazdıklarınıza bir bakın. Kimliğinizin tanımlarını görün. Ya hayat hikâyenizin bir özetini görün. Neler hissediyorsunuz? Umarım şimdi biraz zaman ayırıp gerçekte kim olduğunuzu takdir edin, o takdirle gelen derin duyguyu yaşayın. Eğer kimliğinizin acı yarattığını görüyorsanız, unutmayın ki kimliğim dediğiniz şey, kendinizi neyle tanımlamaya karar verdinizse odur. Bunların hepsini bir anda değiştirebilirsiniz. O güç zaten içinizde. Hattâ kimliklerin nasıl oluştuğuna bakılırsa, o kimliği genişletmeniz, bu yolla tüm hayatınızı genişletmeniz fırsatı da elinizde. | Offline
| |
30-04-2011, 03:54 PM
|
#233 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar KİMLİĞİN EVRİMİ
Arkadaşlarımdan Debra adlı bir kadın, herkes tarafından serüvenci ve capcanlı biri olarak tanınır. Geçenlerde bana kimliği konusunda geçirdiği değişimin hikâyesini anlattı. "Ben büyürken çok mızmızdım," dedi. "Hiçbir fiziksel hareket yapmazdım, canımın yanabileceği şeylerden de hep uzak dururdum." Benim seminerlerimden bazılarına katılıp birkaç yeni tecrübe edindikten sonra (skuba dalışları, ateşten geçme gök dalışları), bu tür şeyleri yapabileceğini fark etmiş... Tabii eğer kendini zorlarsa. Ama bu referanslar henüz kendisinin kim olduğu konusunda yeni bir inanç oluşturacak biçimde düzenlenmemişmiş. Henüz kendini "gök dalışı yapmış bir mızmız" olarak görüyormuş. Değişim henüz gerçekleşmemiş ama farkında olmadan kendini raya oturtmuş. Başka insanların ona imrendiklerini söylüyordu. Herkes ona, "Keşke senin yaptıklarını yapabilecek cesaretim olsaydı. Ne kadar serüvencisin!" diyormuş. Derken başkalarının onun hakkındaki sürekli görüşleri, onun kendisi hakkındaki görüşlerini de etkilemeye başlamış.
Debra anlatırken, "Sonunda acıyı mızmızlığa bağlamaya başladım" diyordu. "Kendimi mızmız olarak görmenin beni sınırladığını biliyordum artık o kişi olmamaya karar verdim." Yalnız o kadarla da kalmıyor çünkü bütün bu zaman süresi içinde psikolojisi hep arkadaşlarının onu nasıl gördüğüyle, kendi kimliğini nasıl gördüğü arasındaki tutarsızlıkla boğuşup durmuş. Bir kere daha gök dalışı için uçtuğunda bunu bir fırsat bilmiş, potansiyelden fiiliyata sıçramayı o gün yapmış, "olabilecek" olanı gerçeğe çevirmiş. Artık "serüvenci" kimliğini fikirden inanca çevirmenin vakti gelmişmiş.
Uçak 12.500 fite tırmanırken Debra ekipteki daha acemi gök dalgıçlarının korkularıyla mücadele edişlerine bakmış. Hepsi eğleniyor gibi görünmeye çalışıyorlarmış. Kendi kendine düşünmüş: "Ben de eskiden böyleydim ama artık o kişi değilim. Bugün gerçekten eğleneceğim!" Ürkekliğini, olmak istediği yeni kişiye tezat olarak kullanmış. Düşünmüş: "Ben eskiden böyle tepki gösterirdim." Ve birdenbire, çok büyük bir değişikliği gerçekleştirmiş olduğunu anlayıp şaşırmış. Artık o mızmız değil, serüvenci, güçlü bir kadm. Ömrünün en eğlenceli işlerinden birini yapmak üzere.
Uçaktan ilk atlayan o olmuş. Aşağıya doğru yolculuğunda, sevinçten uçuyormuş. Daha önce ömründe bu kadar yoğun düzeyde katıksız fiziksel enerji ve heyecan hissetmemiş. Yeni kimliğine doğru onu son adımı atmaya iten kilit faktörlerden biri, ekip lideri olarak acemi dalgıçlara örnek olma kararıymış. "Senin yaptığın da bu, Antony" diyordu bana. "Eğer korkuyu ve sınırlılığı aşma konusunda koskoca bir seminer yapıp da ateşten geçmeyi reddetsen olmazdı. İnsan dediğini yapmak zorunda."
Debra'nın değişimi tastamamdı. Eski kimliğini sıyırıp atmak için gerekli referansları kazanmıştı, daha büyük olanaklarla özdeşleşme kararını vermiş, zamanı gelince de, yeni kişiliğini, artık olmak istemediği kişilikle tezatlamıştı. Değişimi gerçekleştirmek için ona gereken son kaldıraç da buydu. Geçirdiği evrim basit, ama çok güçlüydü. Bu komple kimlik değişimi şimdi Debra'nm çocuklarını da şirketini de giriştiği her şeyi de etkiliyor. Bugün o artık gerçekten serüvenci bir lider.
Ömrümü gerçekten penguen olarak geçirmeyi kabul etmemi mi bekliyorsun? Kartal göklere yükselmek, bufalo kırlarda kopmak için doğar. Ya benim hayattaki doğal amacım?
Tabii kendinizi yeniden tanımlamaya her zaman karar verebilirsiniz. Her çocuğun yüreğini dolduran o harikulade hayalgücünü bir düşünün. Bir gün Zoro olur, ertesi gün Herkül.
Bugün da dedesi olmuş. Hayatının gerçek kahramanı. Kimlik değişimleri hayatın en neşeli, en sihirli, en özgürleştirici tecrübeleri arasındadır. Büyükler neden yıl boyu hep Halloween'i ya da New Orleans'daki Mardi Gras'yı bekler? Bir nedeni de, eminim, bu kutlamaların, kendi kimliklerinden çıkıp bir başka kimliğe bürünmelerine izin vermesindendir. O yeni kimlik içinde, normalde yapmayacağımız şeyleri yaparız. Hep yapmak istediğimiz, ama kimliğimizle tutarsız gördüğümüz şeyleri yaparız.
Aslında bunu yılın her günü yapmak da mümkün! Kendimizi baştan sona yeniden tanımlayabiliriz, ya da "gerçek benliğimizin" pırıl pırıl ortaya çıkmasına karar verebiliriz. Yumuşak huylu Clark Kent'in gözlüğünü, takım elbisesini çıkarıp güçlü Superman olması gibi, biz de davranışlarımızdan, geçmişimizden, kendimize taktığımız her etiketten çok daha büyük olan gerçek kimliğimizin örtüsünü atabiliriz. | Offline
| |
30-04-2011, 03:57 PM
|
#234 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar KENDİNİZİ YENİDEN İCAT ETME GÜCÜ
Şimdi gelin genişleyelim! Eğer kimliğiniz tam istediğiniz gibi değilse, o zaman o hale getirin. Kendinizi yeni baştan icad ermek için aşağıdaki adımları atın.
1) Kimliğinizde istediğiniz her şeyin bir listesini hemen yapın. Bu listeyi yaparken, sırf karar verdiğiniz için değişebilme gücünüzün değerini anlayın. Sizin sahip olmak istediğiniz o özelliklere sahip insanlar kim? Size rol modeli olabilirler mi? Kendinizi bu yeni kimlikle birleşiyor gibi hissedin. Nasıl soluk alırdınız, düşünün. Nasıl yürürdünüz? Nasıl konuşurdunuz? Nasıl düşünürdünüz? Nasıl hissederdiniz?
2. Eğer kimliğinizi ve hayatınızı gerçekten genişletmek istiyorsanız, o zaman ne olmak istediğinize hemen şimdi, bilinçli olarak karar verin. Heyecanlanın, yeniden çocuk olun, bugün ne olmaya karar verdiğinizi tarif edin. Bir süre ayırıp genişletilmiş listenizi yazın.
3. Şimdi gerçekten yeni kimliğinizle tutarlı biçimde yaşadığınızı sizi inandırabilecek hareketlerle ilgili bir eylem planı yapın. Bu planı yaparken, birlikte vakit geçirmek için seçeceğiniz arkadaşlara özellikle dikkat edin. Bu insanlar yaratmakta olduğunuz kimliği güçlendirecekler mi, yoksa yıkacaklar mı?
Birinin kimliğini genişlettiğini görmek kadar hoş bir şey yoktur. Benim son yıllarda yaşadığım en büyük sevinçlerden biri, en büyük oğlum Tyler'ın değişimini izlemek olmuştur. Benimle birlikte oyuncak helikopterler uçurmaktan hoşlanan bir çocuk olmaktan çıkıp, önce usta bir jet pilotu, sonra da ticari helikopter pilotu oldu.
Kendisinin konuşanlar arasından çıkıp yapanlar arasına karışmakta olduğunu anladığında özsaygısında öyle büyük bir değişiklik oldu ki! Artık gökleri fethediyor, pek az kişinin tadabileceği en büyük özgürlükleri yasıyordu!
4. Son adım da kendinizi yeni kimliğinize bağlamak için durumu çevrenizdeki herkese duyurmaktır. Ama en önemli duyurma da kendinize duyurmaktır. Etiketinizi kullanıp kendinizi her gün tarif edin, yeni kimliğe kendinizi şartlandırın. | Offline
| |
30-04-2011, 04:00 PM
|
#235 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar KİMLİĞİNİZİN GELECEĞİ
Bu egzersizi bitirdikten sonra bile, yine de kimliğinizi rafine etmek, daha genişletmek, ona daha iyi kurallar yaratmak isteyeceksiniz. Bizler dinamik bir dünyada yaşıyoruz. Daha kaliteli bir hayat yaşayabilmemiz için kimliklerimizin sürekli olarak genişlemesi gerekiyor. Kimliğinizi etkileyecek şeylerin farkına varmanız, bunların güçlendirici mi, yoksa güçsüzleştirici mi olduğuna dikkat etmek, tüm sürecin kontrolünü elinize almak zorundasınız. Yoksa kendi geçmişinizin tutsağı olursunuz. Çok merak ediyorum: Bu kitabı elinize ilk aldığmızdaki kişi misiniz hâlâ?
Ben sürekli olarak kendimi yeniden tanımlarım. Yepyeni girişimlere yönelirken gösterdiğim güven düzeyine insanlar hep şaşar. Sık sık bana "Nasıl oluyor da hayatınızda bu kadar çok şey yapmışsınız?" diye sorarlar. Bence bunun en büyük nedeni, olaylara pek çok kişiden farklı biçimde bakıyor olmamdır. Çoğu insanlar, güven duyabilmek için önce o güveni yaratmak zorundadır, oysa ben kendimi güvenli hissetmeye karar veririm, bu da o işin gerçekten ustası olana kadar sürecek bir emin olma duygusu getirir. Bu nedenle de kimliğim geçmişteki referanslarımla sınırlı değildir.
Eğer bana bugün kim olduğumu sorarsanız (onu da yarın değiştirmeye karar verebilirim!) size ben olanaklar yaratıcısıyım derim. Neşe yaratıcısı, büyüme katalisti, insan kurgulayıcısı, ihtiras üreticisiyim derim. Ben motivatör değilim, vaiz değilim, gürü değilim. Değişim psikolojisi konusunda bu ülkenin uzmanlarından biriyim. Antrenörüm, girişimciyim, kocayım, babayım, âşığım, dostum, eğlendiriciyim, televizyonda bir çehreyim, ulusal düzeyde kitapları en çok satılan bir yazarım, ülkedeki en etkileyici konuşmacılardan biriyim, kara kuşağım, jet helikopter pilotuyum, uluslararası iş adamıyım, sağlık uzmanıyım, evsiz barksızların savunucusuyum, hayırseverim, öğretmenim, fark yaratan biriyim, iyilik gücüne sahibim, tedaviciyim, zorluklarla boğuşan biriyim... Ayrıca neşeliyim, çılgınlıklar yaparım ve mütevazı bir insanım! Kendi benliğimdeki en yüksek unsurlarla özdeşleşirim. Henüz mükemmel olmayan yönlerimi de karakter kusuru olarak görmek yerine, büyüme fırsatı olarak görürüm.
Sizin de benim de kim olduğumuz konusundaki görüşümüzü genişletmeye ihtiyacımız var. Kendimize taktığımız etiketlerin sınır değil, zenginleşme getirmesini sağlamalıyız, içimizde var olan tüm iyi şeylere yeni şeyler eklemeliyiz, çünkü siz de ben de, neyle özdeşleşmeye başlarsak, o oluruz. İşte inancın gücü budur. | Offline
| |
30-04-2011, 04:03 PM
|
#236 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar "Eğer hepimiz, yapabileceğimiz her şeyi yapsaydık, şaşkınlıktan kendi aklımızı başımızdan alırdık."
THOMAS A. EDISON
Hayatın tüm yönlerinin değerini bilme kapasitemi hep geliştirmeye adandığım için, ben hep benzersiz referansları izlerim. Yıllar önce Bellevue morguna bir ziyaret yapmaya karar vermiştim. Orada çok önemli bir hayat değişiminden geçtim. New York'daki Bellevue Hastanesinin baş psikologu olan Dr. Fred Covan, insanın hayatı anlayabilmek için önce ölümü anlamasının şart olduğuna beni inandırmıştı. Becky ile ikimiz doktorun ofisine büyük bir ürküntü içinde geldik. Fred bizi oturttu, bu tecrübe sırasında hiçbir şey söylemememiz için uyarıda bulundu. "Bırakın, kendi kendine olsun," dedi. "Doğan duygularınızın farkına varın. Yorumları daha sonra yaparız."
Ne beklememiz gerektiğini hiç bilmeden, tedirgin adımlarla doktorun peşine düşüp merdivenlerden indik. Bizi aileleri tarafından talep edilmemiş cesetlerin bulunduğu bölüme götürdü. Bunlar daha çok, sokaklarda yaşayan insanların ölüleriydi. İlk metal çekmeceyi çekip torbanın fermuarını açtığı sırada tüm vücudumun ürperdiğini hissettim. Karşımda bir "insan" vardı, ama içimi bir boşluk duygusu kaplamıştı. Becky o cesedin kıpırdadığını sanarak sarsıldı. Fred daha sonra, Becky'nin yaşadığı tecrübenin pek sık tekrarlanan bir şey olduğunu, kıpırdamayan vücutlarla karşılaştığımızda hep zorluk çektiğimizi söyledi.
Doktor her yeni çekmeceyi açarken aynı duyguya yeniden kapıldım. Burada hiç kimse yok, diyen bir duyguydu. Vücut burada, ama içinde bir insan yok. Ölümün hemen sonrasında bu insanların vücut ağırlığı yine yaşarkenki kadardı ama kim oldukları, varlıklarının gerçek çekirdeği yoktu artık. Biz vücudumuza eşit değiliz. Öldüğümüz zaman kaybolan şeyin somut bir şey olmadığı kesin. Kaybolan şey bizim hiç ağırlığı olmayan kimliğimiz. Hayatın özü. Ruh dediğimiz şey. Ayrıca bence hatırlamamız gerek, biz sağken vücudumuza eşit değiliz. Geçmişimize de eşit değiliz, herhangi bir zamandaki davranışlarımıza da eşit değiliz.
Bu tecrübe bende, hayat denilen armağana karşı inanılmaz bir minnet duygusu yarattı. Önemli fiziksel özürleri olan insanlara baktığımda, "Tanrım, ne kadar sağlıklı görünüyor!" diye düşünmeye başladım. Bize ne kadar şanslı olduğumuzu hatırlatmak için bir parçacık tezat yetiyor!
Son zamanlarda yazar VVayne Dyer'ı ziyarete gittiğimde, duygularım bu sefer kelimelere dönüştü. Dyer bir ara, benim o duygularımı ifade eden bir söz söyledi. "Biz ruhsal bir tecrübe yaşamakta olan insanlar değiliz, bizler insansal bir tecrübe yaşayan ruhlarız" dedi. İşte kimliğimiz de o tecrübenin mihenk taşı. Esas kimliğimizin tanımlanamayacak bir şey olduğuna, tarif edilemeyecek kadar büyük bir şey olduğuna inanıyorum. Ruhuz biz. Aslında kim olduğumuzu hatırlamak, her şeyi bir anda perspektifine oturtuyor, değil mi? Kendimizin ruhsal varlıklar olduğunu bilerek hareket ettiğimiz zaman, bizi birbirimizden ayıran küçük oyunlara kapılmayız. Derin bir inançla biliriz ki aslında tüm yaratıklarla gerçek anlamda bağlantılıyız. | Offline
| |
30-04-2011, 04:07 PM
|
#237 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar "Her birimiz kaçınılmaz, her birimiz sınırsız, her birimiz dünyada bir hak sahibi. Her birimize dünyanın ebedî amacından biraz verilmiş. Her birimiz diğer herkes kadar ilâhî."
WALT WHITMAN
Bir daha kendi ağzınızdan, "Ben bunu asla yapamam" diye bir söz duyduğunuzda, ya da, "Bu bana göre değil" dediğinizde, bu söylediğinizin anlamını bir iki saniye düşünün.
Öz benlik kavramınızı sınırladınız mı? Eğer öyleyse, kimliğinizi genişletmek için her fırsattan yararlanın. Yapamayacağınızı sandığınız şeyleri yapmanın yollarını bulun, yeni eylemlerinizi bir referans olarak kullanıp, sandığınızdan daha fazla biri olduğunuza dair emin olma duygusu edinin. Kendinize, "Daha ne olabilirim?" diye sormaya başlayın. "Şimdi ne oluyorum?" deyin. Değerler ve rüyalar listenizi düşünün. "Bu amaçları şimdiden elde etmiş birinin tutarlılığı içinde davranacağım" deyin. Çevreye hiç aldırmaksızın yapın bunu. "Şöyle soluyacağım, böyle hareket edeceğim, insanlara şöyle cevap vereceğim, hepsine gururla, saygıyla, merhametle ve sevgiyle davranacağım" deyin. Eğer olmak istediğimiz kişi gibi düşünmeye, hissetmeye, hareket etmeye başlarsak, o insan oluruz. Onu taklit ediyor olmayız, zaten o oluruz.
Şu anda yol kavşağındasınız. Hayatınızın en önemli kararını verme fırsatı karşınızda. Geçmişi unutun. Şimdi kimsiniz? Şu anda kim olmaya karar vermiş bulunuyorsunuz? Eskiden nasıl olduğunuzu düşünmeyin. Şimdi kimsiniz? Kim olmaya karar verdiniz? Bu kararı bilinçli olarak verin. Dikkatle verin. Kuvvetle verin.
Şimdi Master Sistem incelememizi bir kenara bırakırken bir tek şeyi hatırlayın: hayat kalitenizi değiştirmek için burada sözünü ettiğimiz bütün değişiklikleri yapmak zorunda değilsiniz. Sistemin beş alanından herhangi birinde bir değişiklik yapsanız, tüm hayatınız değişecektir. Yalnız kendinize sormaya alıştığınız soruları değiştirmek, odağınızı değiştirecek, dolayısıyla da hayatınızı değiştirecektir. Değerler hiyerarşinizde bir değişiklik yapmak da hayatınızın yönünü değiştirecektir. Fizyolojinizde güçlü, akıllıca durumlar yaratmak, düşünme biçiminizi ve duygu biçiminizi değiştirecektir. Yalnız bu bile kimliğinizi değiştirebilir. Küresel inançlarınızdan bazılarını değiştirmek de öyle. Bazı ek referanslar peşine düşmek, size kim olduğunuzla ilgili yeni tecrübeler kanalıyla yeni ham maddeler sunacaktır. Ve tabii kimliğinizi genişletmeye karar vermek de hemen hemen her şeyi baştan sona değiştirebilir.
Bu sayfalara tekrar tekrar dönmek isteyeceğinizi, bunu hayatınız boyunca yapacağınızı, kendinizi yeniden icat etmeye ve tanımlamaya başladığınız anda, eskiden kim olduğunuzu bırakıp şimdi kim olduğunuza yöneldiğiniz anda bunu da yapar hale geleceğinizi biliyorum. Bir oyun gibi yapın bunu! Eğlenin! Genişleme duygusuyla birlikte gelen o serüveni tadın. Kendinizin daha fazla bir şeyler olduğu duygusunu her gün yaşayın.
Şimdi de yedi günlük bir programa başlayarak biraz eğlenelim. Her gün yapmanız için size kısa egzersizler vereceğim. Bunlar bu öğrendiklerinizle ilgili şeylerdir ve size bu sözü edilen stratejilerin, araçların bazı meyvelerini toplama olanağı verecektir. İlk önce ele alacağımız da... | Offline
| |
30-04-2011, 04:12 PM
|
#238 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar BÖLÜM ÜÇ
HAYATINIZI BİÇİMLENDİRMEK İÇİN YEDİ GÜN
DUYGUSAL KADER: TEK GERÇEK BAŞARI BİRİNCİ GÜN
Sonucunuz: Sürekli duygularınızın kontrolünü elinize alın ve bilinci olarak gündelik hayat tecrübenize yeni bir biçim vermeye başlayın.
Duygusal başarı olmadan hiçbir gerçek başarı olamaz, ama yine de, tanımlayacak kelimeler icat etmiş olduğumuz 3000'den fazla duygu arasında, normal bir insan haftada ortalama olarak yaklaşık on iki tanesini hisseder. Hatırlamamız gerekir ki, bu bizim duygusal kapasitemizi ifade etmeye yetmez, daha çok, şimdiki odaklanma patentlerimizin ve fizyolojimizin ne kadar sınırlı olduğunu ifade eder.
Bu kitap boyunca sürekli olarak duygusal kontrolü inceledik sizler kendinize geniş bir araçlar spektrumu geliştirdiniz bununla istediğiniz herhangi bir duyguyu çabucak ve güçlü biçimde değiştirebilecek duruma geldiniz. Şimdi artık biliyorsunuz ki duygularınızı değiştirmenin ardından tüm davranışlarınızla ilgili motivasyonlar gelebiliyor. Demek ki sürekli olarak karşılaştığınız olumsuz duygu paternleliyle bahaneliğinizde bulunan beceriler arasında şunlar da bulunmaktadır:
* Fizyoloji
* Odak
* Sorular
* Submodaliteler
* Değişim Sözlükçesi
* Metaforlar
* Nöro Asosiyatif Şartlanma
* İnançlar
* Çekici gelecek
* Değerler
* Kurallar
* Referanslar
* Kimlik
Bugünkü egzersizin amacı yalnızca, şimdiki duygusal paternlerinizin farkına varmanızı sağlamak ve yukardaki becerilerin mümkün olduğu kadar çoğunu kullanarak kendi günlük duygusal kaderinizi biçimlendirmenize olanak vermektir. | Offline
| |
30-04-2011, 04:17 PM
|
#239 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar "Görmek inanmaktır, ama asıl gerçek hissetmektir."
DR. THOMAS FULLER Bugünün Ödevi:
1. Ortalama bir hafta içinde hissettiğiniz bütün duyguları yazın.
2. Bu duyguların tetiğini çekmek için kullandığınız olay ya da durumları yazın.
3. Her olumsuz duygu için bir panzehir bulun ve uygun araçlardan birini kullanarak Eylem Sinyali'ne cevap verin. Bu tecrübeyi tarif etmekte kullandığınız kelimeleri mi değişirmeniz gerekiyor? Bu duygusal durumla ilgili inançlarınızı mı değiştirmeniz gerekiyor? Kendinize yeni bir soru mu sormanız gerekiyor? Sorunlar yerine sürekli olarak çözümlere odaklanmayı hatırlayın.
Bugün boyunca, eski, sınırlayıcı duygunuzun yerine yeni,güçlendirici bir duygu koyun ve bu yeni paterni sürekli hale gelinceye kadar kendinize şartlandırın. Duygularımızın kontrolü elimizde olursa yarın da başka bir konuda ustalık kazanmaya geçeriz ki o da... | Offline
| |
30-04-2011, 04:54 PM
|
#240 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
FİZİKSEL KADER: ACI ZİNDANI YA DA ZEVK SARAYI
İKİNCİ GÜN
Sonucunuz: Sinir sisteminizi şartlandırıp, size istediğiniz sonuçları verecek davranışları üretmeyi nasıl öğrendinizse, yaşamakta olduğunuz fiziksel kaderiniz de, metabolizmanızı nasıl şartlandırdığınıza, kaslarınızı nasıl şartlandırıp özlediğiniz düzeyde enerji ve sağlamlık elde etmenize bağlıdır.
Amacı bir dünya rekoru kırmaktı. Peşpeşe on bir gün boyunca, her gün yirmi bir saat koşuyor, yalnızca üç saat uyuyordu. Zihinsel gdüleri de fiziksel güdüleri kadar amansızdı. Ömrü boyunca yaşadığı gündelik hayatından kopmuştu artık. O eski hayatta onun başta gelen amacı, bir adımdan sonra öteki adımı atabilmekti. Yıllar boyunca hem vücudunu, hem de zihnini eğitmişti. Amacı mı? Hepimizin içinde kilitli durumda yatan o sınırsız fiziksel potansiyeli ortaya koymak. Eski rekoru kırmak. 1000 millik yolu on bir gün ve on dokuz saatte koşmak. Ortalaması günde seksen dört mil tutuyordu. Stu Mittleman, zihni ve vücudu şartlandırmakla kişinin inanılmaz sonuçlar elde edebileceğini gösterdi. Bu örnekle, insan kapasitesinin inanılmaz olduğunu, kendimizden beklediklerimizi adım adım geliştirirsek her şeyi başarabileceğimizi kanıtladı.
Bu bölümün amacı, Stu Mittleman'ın bu inanılmaz başarıyı gerçekleştirebilecek biçimde kendini eğitmekte kullandığı sırları sizinle de paylaşmaktır. Ben yıllardır kendi uzmanlık alanlarında usta sayılan insanları izlerim. Fiziksel sağlamlık ve sağlık da on yılı aşkın zamandır benim başlıca odak alanlarımdan biri olmuştur. Bu alandaki araştırmalarıma ilk başladığımda, hepsi de uzman sayılan kişilerin birbiriyle çelişen görüşleri kafamı karıştırmıştı. Bu fikirler karmaşası içinde yolumu bulmaya çalışırken bir numaralı kriterim sonuçlar oldu. Sürekli olarak yüksek kalitede sonuçlar üretenleri taklit ettim, onlardan bir şeyler öğrendim. Hastalarına sağlık öğütleri verip kendisi aynı öğütleri uygulamayan doktora nasıl güvenmezsem, güçten düşen, sürekli sakatlıklarla karşılaşan, düşük enerji düzeyi sergileyen sağlık uzmanlarının görüşlerini de öyle sorguladım.
Stu Mittleman'ın başarılarını ilk duyduğumda içimde bir hayranlık uyandı. Hele 1000 millik koşusunu seyretmiş olanlar bana, koşu sonunda Stu'nun her zamandan iyi göründüğünü söylediklerinde bu duygum büsbütün arttı! Hiçbir sakatlığa uğramamıştı! Bir yerinde bir sivilce bile çıkmamıştı! Vücudunu son sınırlara kadar zorladığı halde, potansiyelini hiçbir zarar görmeksizin en yüksek düzeye çıkarabilmesini sağlayan neydi?
Stu elbette ki koşusuna çok iyi hazırlanmıştı. Spor psikolojisinde sosyolojide ve sosyal psikolojide doktoraları vardı ve şimdi de Columbia Üniversitesi'nde egzersiz fizyolojisi konusunda doktora yapmaktaydı. Ama onun en işine yarayan bilgi sağlıkla formda olmanın aynı şey olmadığını bilmekti. Ünlü koşu kitabının yazarı Jim Fix'de bu yoktu işte. Kesinlikle formdaydı, ama aynı zamanda da sağlıksızdı.
Birçok kişinin formda olmakla sağlığın arasındaki farkı kavrayamaması, ibadet yaparcasına düzenli egzersiz yapmalarına rağmen göbeklerindeki o üç beş kilo fazlalığı eritememelerine yol açmaktadır. Öğrenilmiş çaresizliği hatırlıyor musunuz! Bundan daha beter olan bir şey de egzersizi hayatlarının merkezi haline getirenler, bu cimnastiklerin onları daha sağlıklı kıldığına inananlar, ama yine de her gün kendilerini yorgunluğa doğru, hastalığa ve duygusal patlamaya doğru bir adım daha itenlerin durumudur.
Ben formda olmakla sağlıklı olmak arasındaki farktan söz ederken ne demek istiyorum? Formda olmak, "Bir atletik faaliyeti yapabilme konusundaki fiziksel yetenektir." Sağlıklı olmak ise "Vücuttaki bütün sistemlerin, yani sinir sistemi, kas sistemi, iskelet sistemi, dolaşım sistemi, sindirim sistemi, lenfatik sistem, hormonal sistem, vb.'nin en iyi biçimde çalışıyor olması demektir. Çoğu insanlar formda olmanın sağlıklı olmak demek olduğuna inanırlar, ama aslında bu ikisi hiç de atbaşı gitmek zorunda değildir. Elbette ki ideal olan, hem sağlıklı hem de formda olmaktır, ama sağlığı öne almakla, hayatınızda çok daha fazla yararlar sağlayabilirsiniz. Eğer formda olmayı, sağlığınız pahasına elde ediyorsanız, o güzelim vücudunuzun tadını çıkaracak kadar yaşayamayabilirsiniz.
Sağlıkla formda olma arasındaki en iyi denge, metabolizmanızı eğitmekle sağlanabilir. Tıpkı zihinlerimizi eğittiğimiz gibi, kaslarımızı eğittiğimiz gibi, Stu ile hocalarından Dr. Philip Maffetone bize metabolizmanın da eğitilebileceğini kanıtlamışlardır. Stu'nun elde ettiği sonuçlar kesinlikle bir tek şeyi açıkça göstermektedir: 1000 millik koşusuna çıktığında mantıken "duvara toslaması" gerekirdi. Oysa o, günde seksen dört mil ortalamasıyla koştuğu halde hiç böyle bir duruma düşmemişti. Stu'nun kullandığı bu basit ama derin farkı anlayabilmek, yalnız görünüşünüzü değil, enerji düzeyinizi, hayat kalitenizi, sonunda fiziksel kaderinizi de değiştirebilir.
Sağlıkla formda olma arasındaki en büyük fark, aerobik ile anaerobik egzersiz arasındaki farkı anlamakta düğümlenir. Yani dayanıklılıkla güç arasındaki farkı. Aerobik demek, "oksijenli" demektir. Uzun süre sürdürülen ılımlı egzersizlerle ilgilidir.
Aerobik sisteminiz, dayanıklılık sisteminizdir, kalbinizi, ciğerlerinizi, kan damarlarınızı ve aerobik kaslarınızı kapsar. Aerobik sisteminizi uygun perhiz ve egzersizlerle harekete geçirirseniz, yakıt olarak yağları yakar, onlardan kurtulursunuz. Beri yandan anaerobik sözü de "oksijensiz" demektir.
Kısa süreli güç patlamaları sağlayan egzersizleri anlatmaktadır. Anaerobik egzersiz ilk yakıt olarak glikojen yakar, bu arada vücudun yağ depolamasına yol açar. Vücudunuzun yağ yakabilme yeteneği üzerinde kalıtım da rol oynamaktadır. Aslında bazı insanlar daha doğarken yüksek düzeyde aerobik bir sistemle doğarlar. İşte bu tipler, yiyip yiyip de şişmanlamadıkları için hep imrendiğimiz tiplerdir.
Egzersiz tiplerinin çoğu ya aerobik ya da anaerobik'tir. Yoğunluğun düzeyi aerobik sisteminizi mi yoksa anaerobik sisteminizi mi kullandığınızın göstergesidir. Yürüyüş, koşu, jogging, , yüzme, dans, vb. gibileri her iki yararı da verebilirler. Düşük kalp atış hızları bu jimnastikleri aerobik yapar, yüksek kalp atış hızları da anaerobik yapar. Genellikle tenis, raket topu, basketbol ve benzeri sporlar anaerobiktir.
Günümüzde insanların çoğu, sürekli anaerobik durumda yaşamalarını zorunlu kılan hayat biçimlerini sürdürmektedirler. Hep stres yüklüdürler, onlardan çok şey beklenmektedir, bir de bunu, seçtikleri cimnastik biçimiyle daha beter zorlarlar. Sonuçta metabolizmalarını sürekli anaerobik olacak biçimde eğitmiş olurlar, glikojen yakar, enerjiyi oradan bulurlar. Glikojen düzeyleri çok düşünce bu sefer anaerobik bünye, ikinci enerji kaynağı olan kan şekerine döner. Böyle bir durum, sağlığınızı ve canlılığınızı hemen bozar.
Anaerobik sisteminiz kanınızdaki şekeri, daha iyi işler için kullanabileceğiniz o şekeri yiyip bitirirken, siz de bunun olumsuz etkilerini hemen hissetmeye başlarsınız. Kan şekerinin üçte ikisini sinir sisteminiz kullanmak zorunda olduğuna göre, ortaya çıkan açık bu sefer nöro masküler sorunlar yaratabilir, baş ağrılarını, dalgınlıkları başlatır. Size metabolizmanızı aşırı anaerobik eğitmenin yaratacağı bir takım kötü işaretlerin listesini vereyim: dermansızlık, jimnastikten sık sık doğan kazalar, düşük kan şekeri paternleri, depresyon ve kaygı, yağ metabolizması sorunları, âdet öncesi sendromu ya da dolaşım sorunlarıyla eklem tutulmaları.
Bizler anaerobik açıdan aşırı, aerobik açıdan eksik bir toplumda yaşamaktayız, bu da herkesin sağlık kalitesini kötü yönde etkiliyor. Modern, sanayileşmiş bir toplumda, insanların fiziksel faaliyetleri azalıyor. Daha otuz kırk yıl önce, çoğu insanlar günlük işlerini fiziksel güç kullanarak yaparlardı. Ama bugün, günlük hayatın artık yaratamadığı fiziksel faaliyetleri sağlayabilmek için çareler bulmak zorunda kalıyoruz. Bu bizi zorunlu olarak, egzersiz dediğimiz şeye itmiştir. Ne yazık ki pek çok iyi niyetli kimseler ve bu arada usta sporcular bu egzersizler sonucu daha sağlıksız durumlara girmektedirler. En kısa zamanda en büyük sonuçları alma çabamız içinde, çoğumuz sağlıkla formda olma arasında uygunsuz bir denge yaratıyor, bunun sonuçlarından zarar görüyoruz.
Oysa Dr. Maffetone'a göre bunu sağlayabilmek için şunları anlamak gerekmektedir: Bütün egzersiz programları bir aerobik temel oluşturmakla başlamayı gerektirir. Bir süre boyunca tüm egzersizlerinizi aerobik olarak yapmalı, hiçbir anaerobik egzersiz yapmamalısınız. Bu süre iki ayla sekiz ay arasında değişmeli bu süre içinde aerobik sisteminiz gelişip en iyi duruma gelmelidir. Bu temel sürenin ardından, haftada bir iki ya da bazen üç kere yapılacak anaerobik egzersizler gelir. Aerobik sisteminizi doğru dürüst geliştirmek yalnız sizi daha iyi bir sporcu yapmakla kalmayacak, aynı zamanda kalçalarınızdan fazla yağları alacak, immün sisteminizi iyiye götürecek, size daha çok enerji verecek ve sizi genelde sakatlıklardan uzak tutacaktır. Başka bir ifadeyle, bu total sağlığınızı ve formda olma durumunuzu bir arada, hem metabolizmanızı aerobike şartlandırarak, hem de uygun zamanlarda anaerobikleri yaparak geliştirecektir.
Bir aerobik temeli oluşturmakla, aynı zamanda çok miktarda enerji ve dayanıklılık yaratmış olacaksınız. Unutmayın, aerobik kapasitenizi yükseltmekle, vücudunuzun her organınıza ve her sisteminize oksijen (enerjinin ve sağlığın kaynağı) göndermesini sağlıyorsunuz.
Esas sorun birçok insanların kendilerini ideal kalp atış hızının üzerinde zorlamaları, tüm zamanlarını anaerobik bir durumda geçirmeleridir. Eğer henüz bir aerobik temel geliştirmemişseniz, o zaman yaptığınız tüm anaerobik egzersizler, hep dayanıklılığınızdan götürür. Bazı kimseler kendilerini kamçılayıp formda bir duruma girmek için egzersizlerini hep maksimum kalp atış hızında yaparlar. Genelde maksimum kalp atış hızı formülü, 220'den kendi yaşınızı çıkarmak biçimindedir. Otuz yaşında biri için bu sayı 190 olur. Ama uzun süre bu yoğunlukta egzersiz yapmak, vücudunuza yapabileceğiniz en büyük kötülüklerden biridir. Belki sizi formda tutar, ama bunu sağlığınız pahasına yapar.
Bu arada, bilin bakalım bu hatâyı yıllar boyunca kim yaptı? Evet, ben de kendimi zorlayıp maksimum kalp atış hızıma ulaşmaya çalışmıştım. Step'in üzerine çıkıp ayarını en yüksek düzeye yükseltiyor, yirmi dakika merdiven çıkma egzersizi yapıyordum. Ya da haftalarca hiç hareket etmemişken bir gün çıkıp beş mil koşuyordum. Hiçbir ısınma hareketi yapmadan. Sonra günlerce her yanım tutuluyordu. Ama ben yine de, "ter dökmeden bir şey kazanılmaz" ilkesi doğrultusunda bunun beni daha sağlıklı yaptığını sanıyordum! Oysa aslında egzersiz konusunda bir sevgi-nefret ilişkisi geliştirmekteydim. Acıyı ve zevki bağladığım şeylerin biraz karışık olması sonucu, jimnastiği vicdanım elverdiğince erteliyor, sonra tüm kaybettiklerimi bir seferde telâfi etmeye çalışıyordum.
O günlerden bu yana pek çok şey öğrendim. Egzersize başlar başlamaz, vücudunuzu hemen anaerobik kapasiteye iten bir tempo tutturursanız, çok tehlikeli şeyler olabiliyor. Anaerobik egzersizde en çok kullandığımız kasın ihtiyacı olan kan talebini karşılamak için, vücut o kanı en hayatî organlardan çekip alıyor. Örneğin karaciğerinizden, böbreklerinizden. Sonuçta bu organlar çok miktarda oksijen kaybediyor, sağlıkları ve canlılıkları bozuluyor. Bunu sürekli yapmak, bir dermansızlık veriyor, zararlara yol açıyor, insanı mahvediyor.
Bunun anahtarı, metabolizmanızı eğitip süreli aerobik durumda olmaktır. Siz vücudunuzu özel olarak eğitmedikçe, vücudunuz yağ yakmayacakhr. Böyle olunca, eğer belinizdeki o inatçı yağ tabakasından kurtulmak istiyorsanız, vücudunuzu yağ yakmaya eğitmelisiniz, ş eker yakmaya değil. Unutmayın ki Stu'nun da, Phil'in de aerobik kriteri, yağ yakmaktır. Aerobik egzersizin en büyük yararlarından biri, damar tıkanıklıklarını ve bunların kalp hastalığına yol açmasını önlemesidir. Kalp hastalıkları dünyada bir numaralı ölüm nedenidir ve her iki kişiden birini öldürmektedir.*
Bazı kimseler de perhizlerinden tüm yağı çıkarma hevesiyle vücutlarını bir "acil" duruma sokarlar, o zaman vücut daha da fazla yağ toplamayı öğrenir. Bunun üstüne bir de kendilerini aç bırakırlar. Sonunda eski yeme alışkanlıklarına döndüklerinde, eskiden yedikleri kadar bile yeseler, vücutları daha çok yağ toplamaya başlar. Kaybettiklerinden daha çok kiloyu alırlar! Bizirn kültürümüzde "son alınan beş kiloyu verme" tutkusu hep bundan kaynaklanmaktadır.
İnsanlar bana beş kilo vermek istediklerini söylediklerinde, "Beş kilo ne?" diye soruyorum. Genellikle su ya da kas kaybedecek biçimde egzersiz yapıyorlar, yağ kaybedecek biçimde yapmıyorlar. Siz bugün on yıl önceki kilonuzda olabilir, ama çok daha sağlıksız olabilirsiniz, çünkü kaslarınızın yerine yağ gelmiş olabilir. Kasın ağırlığı yağınkinden fazladır. Demek ki eğer on yıl önceki kilonuzdaysanız, vücudunuz da daha çok yağ yapmışsa, başınız iyice dertte!
Fazla yağ yemek istemediğimiz doğrudur (aldığınız kalorinin yüzde 20'siyle 30'u arasında olmalıdır), ama metabolizmanızı yağ yakmaya eğitmek için aerobik egzersizden iyisi bulunamaz. Herkes için geçerli bir yağ yeme oranı yoktur, bu da yediğiniz yağı nasıl metabolize ettiğinize bağlıdır.
* Daha fazla bilgi için, birinci kitabım Sınırsız Güç'te "Enerji" ile ilgili sekizinci bölümü okuyabilirsiniz.
** Kitle Eylem Kanunu diye bir fizyoloji ilkesi vardır. Verdiğiniz yakıtı vücudunuzun nasıl kullandığını o saptar. Eğer vücudunuza yeterli yağ verirseniz, onu yakıt olarak kullanır. Hiç yağ vermezseniz, bu sefer yağ depolamayı öğrenir. Yani vücudunuza ne verirseniz onu kullanacaktır. Tabii yediğiniz yağı yakmak için egzersiz faktörü devreye girmezse, bu denklem tamamlanamamaktadır.
*** Yağ yakan metabolizmaya sahip olan imrendiğiniz kişiler gibi olmak istemez miydiniz? Olabilirsiniz! Bu iş baştan sona bir şartlanmadır.
O halde metabolizmanızı yağ yakmaya nasıl eğiteceksiniz de gerekli enerjiyi dayanıklılığı ve canlılığı kullanıp bu kitapta anlatıldığı gibi dopdolu bir hayat yaşayacaksınız? Size bir iyi, bir de kötü haberim var. Önce iyisini söyleyeyim. Bunu her gün birkaç basit uygulamayı yerine getirerek sağlayabilirsiniz.
Şimdi de kötü haber: Banyoyu doldurup tıpayı çekerek akıntıya karşı mücadele vermek, egzersiz değildir! Beş yüz metre ilerdeki yere gitmek için taksiye binmek de egzersiz değildir. Bunlar aerobik egzersiz sayılamaz. Rüzgârda koşmak anaerobik egzersizdir. Hemen bir oksijen açığı yaratır, metabolizmanıza glikojen yakmayı, ya da kan şekerini yakmayı öğretir, yağ da bu arada depolanıp durur.
"Biraz daha egzersize ihtiyacınız var. Gidip bana bir hamburger alıverin."
Herhalde kişinin sağlığının en önemli girdisi oksijendir. Bizler dokularımıza oksijen gönderebilmek için günde yaklaşık 2500 galon hava soluruz. Bu olmazsa, hücreler zayıflar ve ölür. Vücudunuzda yaklaşık 75 trilyon hücre vardır. Bunlar size adenozin trifosfat (ATP) sağlarlar, o da vücudunuzun yaptığı her iş için gerekli enerji demektir. İster soluyun ister rüya görün, ister egzersiz yapın, hep onu kullanırsınız. Hücrelerin sağ kalabilmesi için, oksijen bulup glükozu yakarak, sürekli büyüme için gerekli ATP'yi yapabilmesi gerekir.
Yani oksijeni egzersiz yaparken tüketmek istemezsiniz. Yaptığınız cimnastik hareketlerinin ne zaman aerobik olmaktan çıkıp anaerobik olmaya başladığını anlamak istiyorsanız, size basit bir test önerebilirim: egzersiz yaparken konuşabiliyor musunuz (aerobik)? Yoksa soluk soluğa mı kalıyorsunuz (anaerobik)? Solumanız düzenli olmalı, sesi duyulmalı, ama fazla zorlanmamahdır. Egzersizleri yaparken kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Eğer jimnastiğiniz aerobikse, yorucu ama keyifli olacaktır. Anaerobik ise, kendinizi zorlanıyormuş gibi hissedersiniz. O'dan 10'a kadar puan verseniz, 0 en az zorlama, 10 da en yoğun zorlama olsa, puanınız nedir? 7'yi geçtinizse, aerobik'ten anaerobik'e geçtiniz demektir; ideal olarak o puan 6 ile 7 arasında olmalıdır.
Aerobik kapasitenizden yararlanmak için çok özel bir eğitime ihtiyacınız var. Birincisi, bir kalp atış monitörü takmanız iyi olur. Sonra yavaş yavaş ısınarak en iyi aerobik eğitim alanınıza öyle varın. Isınma hareketleri en azından iki şeye yarayacaktır:
1) Vücudunuzda stoklanmış yağ asitlerini yavaş yavaş kan damarlarınıza doğru harekete geçireceksiniz, böylelikle sizin için değerli olan kan şekeri yerine yağ yakmaya başlayacaksınız. Bu çok önemlidir. Eğer ısınmadan başlarsanız, belki aerobik egzersiz yapıyor olabilirsiniz, yani hücrelerinizde oksijenle çalışıyor olabilirsiniz, ama yağ yakmazsınız. Isınma sırasında kalp atışlarınızı, normal hesaplama yönteminin %50'si olarak saymanız gerekir.
2) Krampları önlemiş olursunuz. Bu ısınma süresi on beş dakika kadar sürmelidir. O zaman vücudunuz kanı ihtiyaç duyulan yerlere yavaş yavaş yayar, hayatî organlardan kan çekmeye kalkışmaz. Bu da egzersizlerinizin sistemi bozmadan sağlık ve formda olma durumu getirmesi için bilinmesi gereken önemli bir inceliktir.
Ayrıca, aerobik egzersiz alanınız içinde en az yirmi dakika, ideal olarak otuz ya da kırk beş dakika çalışmanız gerekir.
Optimal kalp atış hızınızı bulmanın en iyi yolu, aşağıdaki formülü kullanmaktır: | Offline
| | | |
Yetkileriniz
| Konu Acma Yetkiniz Yok Cevap Yazma Yetkiniz Yok Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok HTML-Kodu Kapalı | | | İçindeki Devi Uyandır Kitabından AlıntılarHedef Ön Hazırlık ve Hedefler Makaleler İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız "En büyük acısı, emin olma duygusunun kaybolmasıydı. Kendini köklerinden sökülmüş gibi hissediyordu... Ah! ne korkunç şey... Rehber olan kişinin kendi yolunu bulamaması, yıkılması!"
VICTOR HUGO, SEFİLLER
SİZ KİMSİNİZ SAHİ?
Bütün bunlar ne anlama geliyor? Bütün bunların gözümüze çok uçarı şeyler ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hedefler Makaleler telkin cd indir izle İstanbul Hedefler Makaleler nerededir kimdir Hedefler Makaleler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hedefler Makaleler hipnoz Hedefler Makaleler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hedefler Makaleler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hedefler Makaleler kuantum düşünce kitap haberi WEZ Format +3. Şuan Saat: 07:10 PM.
|