İçindeki Devi Uyandır Kitabından AlıntılarHedef Ön Hazırlık ve Hedefler Makaleler İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız "İyi bir kafaya sahip olmak yetmez; mesele onu iyi kullanmaktır."
RENE DESCARTES
Nöro-Asosiyatif Şartlanma biliminin sunduğu şey, sizi güçsüzleştiren paternleri kırarak davranış değiştirmeye yönelik, özel tasarımlanmış altı adımdır. Ama önce beynin nöro-asosiyasyonu nasıl yaptığını anlamak gerekir. Ne zaman önemli miktarda ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hedefler Makaleler telkin cd indir izle İstanbul Hedefler Makaleler nerededir kimdir Hedefler Makaleler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hedefler Makaleler hipnoz Hedefler Makaleler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hedefler Makaleler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hedefler Makaleler kuantum düşünce kitap haberi | |
|
22-01-2011, 12:41 AM
|
#51 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
"İyi bir kafaya sahip olmak yetmez; mesele onu iyi kullanmaktır."
RENE DESCARTES
Nöro-Asosiyatif Şartlanma biliminin sunduğu şey, sizi güçsüzleştiren paternleri kırarak davranış değiştirmeye yönelik, özel tasarımlanmış altı adımdır. Ama önce beynin nöro-asosiyasyonu nasıl yaptığını anlamak gerekir. Ne zaman önemli miktarda acı ya da zevk hissetseniz, beyniniz hemen bunun nedenini arar. Bunun için aşağıdaki üç kriteri kullanır.
1. Beyniniz tek ve benzersiz gözüken bir şeyi arar. Yani olabilecek sebepleri ararken beyin, sık rastlanmayan ya da o andaki duruma uymayan bir şey arar. Olağanüstü bir duyguyu yaşamakta olduğunuza göre, sebebin de olağanüstü bir şey olması doğaldır.
2. Beyniniz o anda yer almakta olan bir şey arar. Psikoloji çevrelerinde buna Yakın Geçmiş Kuralı denmektedir. Yoğun zevk ya da acı ânında ya da o ana yakın bir anda olan şeyin, bu acı ya da zevke yol açmış olabileceğini düşünmek mantıklı değil midir?
3. Beyniniz süreklilik arar. Eğer acı ya da zevk hissediyorsanız, beyniniz çevrede neyin farklı ya da neyin o anda olmakta olduğunu arar. Eğer bu iki kritere uyan şey aynı zamanda sürekliyse, yani siz ne zaman bu acıyı ya da zevki hissetseniz o olay da hep oluyorsa, o zaman beyninizin o olayı sebep olarak seçeceğinden emin olabilirsiniz. Tabii buradaki zorluk, yeterince acı ya da zevk hissettiğimizde süreklilik meselesini genelleştirme eğiliminde olmamızdır.
Eminim birisi size de, "Bunu hep yapıyorsun" demiştir, oysa siz onu ilk defa yapıyorsunuzdur. Belki bunu siz bile birine söylemiş olabilirsiniz.
Nöro-asosiyasyon oluşturmanın bu üç kriteri pek muğlâk şeyler olduğu için, yorum hatâlarına düşmek, benim sahte nöro-asosiyasyon dediğim şeyi yaratmak da kolaylaşır. İşte bu yüzden biz bağları, karar sürecimizi bilincimiz dışında etkilemeye başlamadan önce denetleyip değerlendirmeliyiz.
Yanlış sebebi seçtiğimize çok sık rastlanır, bu yüzden de mümkün olan çözümlere giden yolu kendimiz kesmiş oluruz. Bir zamanlar çok başarılı bir ressam hanım tanırdım. On iki yıldır bir erkekle ilişkisi olmamıştı. Yaptığı her şeyde çok ihtiraslı bir kadındı. Zaten büyük ressam oluşu da bundan ötürüydü. Ama bir ilişkisi sona erip de kendini büyük acılar içinde bulduğunda, beyni hemen bunun nedenini aramış o ilişkiye özgü bir şey bulmaya çalışmıştı. İlişkinin çok fazla ihtiraslı olduğunu bulabilmişti sonunda. Bunu o ilişkinin en güzel yanlarından biri olarak teşhis edeceği yerde, bu kadın ilişkinin bitmesinin nedenini o ihtirasa yorumlamıştı. Beyni aynı zamanda, acıyla eş zamanda olan bir şey aramış, tam ilişkinin bitmesinden önce yine büyük ihtiras sahneleri bulmuştu. Bitişten önce ihtiras, diye bir kayıt daha yapmıştı. Sonra süreklilik aradığında da yine suçlu olarak ortaya ihtiras çıkmıştı. İhtiras her üç kritere de cevap verdiğine göre, bu kadının beyni de, ilişkinin acıyla son bulmasına onu sebep seçmişti. Bunu sebep olarak seçip bağı kurunca, kadın bir daha hiçbir ilişkide bu düzeyde ihtiras hissetmemeye karar vermişti. İşte bu, sahte nöro-asosiyasyonun klasik örneklerinden biridir. Bu kadın yanlış bir sebebi bağlamıştı ve şimdi de davranışlarını o bağ yönetiyor, gelecekteki daha iyi ilişkilerin potansiyelini sabote ediyordu. Aslında ilişkisindeki gerçek suçlu, sevgilisiyle ikisinin değer yargılarının ve kurallarının farklı oluşuydu. Ama o, acısını ihtirasa bağladığı için, ne pahasına olursa olsun ihtirastan kaçıyor, bunu yalnız ilişkilerinde yapmıyor, sanatında da yapıyordu. Bu sefer eserlerinin kalitesi zarar görmeye başladı. Bu da kendimizi bazen ne garip biçimlerde bağladığımıza tipik bir örnek.
Sizin de, benim de anlamamız gereken önemli şeylerden biri, beynimizin bu asosiyasyonları nasıl yaptığıdır. Yeni kabul ettiğimiz ama hayatımızı sınırlayabilecek olan tüm bağları mutlaka sorgulamamız gerekmektedir. Yoksa kişisel ve profesyonel hayatımızda kendimizi doyumsuz ve çaresiz hissetme durumuna düşeriz. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. | Offline
| |
22-01-2011, 12:50 AM
|
#52 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
BİR ÖZ-SABOTAJ KAYNAĞI
Bundan da karmaşık olan, karma nöro-asosiyasyonlardır. Bunlar da öz-sabotajın sık rastlanan kaynaklarındandır. Kendinizi bir şey başarmak üzereymiş gibi görürseniz, sonra da o işi mahvederseniz, genellikle bunun suçlusu, karma nöro-asosiyasyonlardır. Belki işiniz sarsıntılarla ilerliyor, bir gün parlak, bir gün sönük geçiyordur.
Nedir bunun altında yatan? Hem acıyı, hem de zevki aynı olaya bağlamaktır. Çoğumuzun özdeşleşebileceği bir örnek paradır. Kültürümüzde insanların parayla ilgili asosiyasyonları inanılmayacak kadar karışık olabilmektedir. Herkesin parayı çok istediğine kuşku yoktur. Kendilerine daha çok özgürlük, daha çok güvence getireceğini, katkıda bulunma fırsatı vereceğini, seyahatlere, öğrenmeye, büyümeye olanak tanıyarak bir fark yaratacağını düşünürler. Ama bunun yanı sıra, çoğu insan belli bir kazanç düzeyinin üzerine asla tırmanmaz, çünkü ruhlarının derinliklerinde, "aşırı" parayı pek çok olumsuz şeyle de bağlamışlardır. Açgözlülükle, başkaları tarafından yargılanmakla, stresle, ahlâksızlıkla ya da maneviyattan uzaklaşmakla bağlayanlara pek sık rastlanır.
Finansal Kader seminerlerimde insanlardan yapmalarını istediğim ilk egzersiz, servet sahibi olmakla ilgili akıllarına gelen tüm olumlu asosiyasyonlarla tüm olumsuz asosiyasyonları yazmaktır. Olumlu tarafa, özgürlük, lüks, katkılar, mutluluk, güvence, seyahat, fırsatlar ve bir fark yaratma gibi şeyler yazarlar. Ama olumsuz taraf genellikle daha uzun bir listedir.
Elde etmek için daha çok çalışmak Açgözlülük, Zevk, Özgürlük, Baflkalar. Beni yargılar, Vergiler artar, Maneviyattan uzaklaşma, Aileme yardım edebilirim.
Sömürülme korkusu, Dürtü gücümü kaybederim.
Katkılar/ Fark yaratma Hayatımın kontrolü
Oraya da eşiyle kavga, stres, suçluluk, uykusuz geceler, yoğun çabalar, açgözlülük, yüzeysellik, başkaları tarafından yargılanmak ve vergi gibi şeyleri yazarlar.
Bu iki nöro-asosiyasyon arasındaki yoğunluk farkını görebiliyor musunuz? Sizce hayatlarında hangisi daha ağırlıklı rol oynar?
Ne yapacağınıza karar verirken eğer beyninizde, neyin acıya, neyin zevke eşit olduğuna dair kesin bir sinyal yoksa, aşırı çalışma yüzünden karmaşa olur. Sonuçta hızınız kesilir, size istediğinizi getirecek olan o kesin eyleme geçme gücünüz zayıflar. Beyninize karmaşık mesajlar verdiğinizde, karmaşık sonuçlar alırsınız. Beyninizin karar verme sürecini bir terazi gibi düşünün: "Şunu yapsam, acı mı demek, zevk mi demek?" Ve unutmayın, önemli olan yalnız iki yandaki kavramların sayıları değildir, her birinin taşıdığı ağırlık da çok önemlidir. Belki sizin parayla ilgili olarak olumsuzdan çok olumlu asosiyasyonlarınız vardır ama olumsuzlardan bir tanesi çok fazla yoğunsa, o zaman o sahte nöro-asosiyasyon, finansal başarıya ulaşma yeteneğinizi silebilir. | Offline
| |
22-01-2011, 01:05 AM
|
#53 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
ACI-ACI ENGELİ
Diyelim ki öyle bir noktaya geldiniz ki, ne yaparsanız yapın yine de acı duyacaksınız. O zaman ne olacaktır? Ben buna acı-acı engeli diyorum. Genellikle böyle bir durumda, taş kesiliriz. Ne yapacağımızı bilemeyiz. Çoğu durumda, en az acı vereceğini düşündüğümüz alternatifi seçeriz. Ama bazı kimseler bu acının onları tümüyle alt etmesine izin verir, öğrenilmiş çaresizlik durumuna girerler.
Genellikle NAC'nin altı adımı, bu güçsüzleştirici paternleri ortasında kesmenize yardımcı olacaktır. Kendinize alternatif yollar arayacak, istenmeyen davranışın yok olmasını yalnız dilemekle kalmayıp, kısa dönemde onu yeneceksiniz ama aslında kendinizi değişik kablolandırmakta, yeni ve güçlendirici seçeneklerinize göre davranmaya çalışmaktasınız.
Sinir sisteminizde neyi acıya, neyi zevke bağladığınızı değiştirmedikçe, hiçbir değişiklik kalıcı olamaz.
Bir sonraki bölümde verilen altı adımı iyice okuyup anladıktan sonra, hayatınızda hemen değiştirmek istediğiniz bir şeyi seçmenizi istiyorum. Eyleme geçin, her adımı birer birer uygulayın. Böylelikle Bölüm 6'yı yalnız okumakla kalmayacak, bunun sonucu olarak bazı değişiklikler de üretmiş olacaksınız.
Şimdi artık öğrenmeye başlayalım: | Offline
| |
22-01-2011, 01:11 AM
|
#54 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
HAYATINIZDAKİ HER ŞEYİ DEĞİŞTİRMENİN YOLU: NÖRO-ASOSİYATİF ŞARTLANMA BİLİMİ
"Bir alışkanlığın başlangıcı görünmez bir iplik gibidir ama o hareketi her tekrarlayışımızda ipliği sağlamlaştırırız, ona bir elyaf daha ekleriz, sonunda kapkalın bir kablo olur, düşünce ve hareketlerimizi geri dönülmez biçimde bağlar."
ORISON SWETT MARDEN
Siz ve ben davranışımızı değiştirmek istiyorsak, bunu yapmanın bir tek etkin yolu vardır. Eski davranışımıza hemen gelen ve dayanılmaz güçte olan acı duygularını bağlamak, yeni davranışımıza da hemen gelen zevk duygularını bağlamak. Bunu şöyle düşünün: Hepimiz hayat tecrübesi içinde, bazı düşünce ve davranış biçimlerinin bizi acıdan kurtarıp zevke götürdüğünü öğrenmişizdir. Can sıkıntısı, çaresizlik, kızgınlık, ezilme gibi duyguları hepimiz yaşarız ve bu duyguları sona erdirmek için stratejiler geliştiririz. Bazı kimseler alışverişe çıkar, bazısı bir şeyler yemeyi kullanır, kimi sekse, kimi uyuşturucuya döner, kimi alkol alır, kimi çocuklarına bağırıp çağırarak boşalmayı seçer. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak, bu nöral yolun acılarını dindireceğini, onları bir anda bir zevk düzeyine götüreceğini bilirler.
Strateji ne olursa olsun, eğer siz ve ben bunu değiştirmek istiyorsak, altı adım atmamız gerekmektedir. Bu altı adımın sonucunda, acıdan kurtulup zevke ulaşmanın daha doğrudan ve daha güçlendirici bir yolunu bulacağız. Bu yollar daha etkili ve daha zarif olacak. NAC'nin bu altı adımı size acıdan zevke nasıl otoyol açılabileceğini, güçsüzleştirici dönemeçlerden nasıl kurtulunabileceğini gösterecektir. Bu adımlar şöyledir: | Offline
| |
22-01-2011, 01:37 AM
|
#55 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
NAC MASTER ADIM 1
Asıl Neyi İstediğinize ve Onu Hemen Elde Etmenizi Neyin Engellediğine Karar Verin.
Bana özel terapi için gelenlerden kaç tanesinin, ne istiyorsunuz diye sorduğumda yirmi dakika boyunca bana neleri istemediklerini ya da artık neleri istemekten vazgeçtiklerini anlattıklarını bilseniz şaşardınız. Unutmamamız gerekir ki, biz hayatta neye odaklanırsak onu elde ederiz. Eğer hep istemediğimiz şeylere odaklanırsak, onlar daha sıklaşmaya başlar. Değişiklik yaratmanın ilk adımı neyi istediğinize karar vermektir ki, belli bir şeye doğru ilerleyebilesiniz. Ne istediğiniz konusunda ne kadar spesifik olabilirseniz, durum sizin için o kadar açık seçik olur, onu çabucak elde etme konusunda emrinizde daha büyük güçler bulunur.
Bir de, bu istediğimiz şeye sahip olmamızı neyin engellediğini bilmemiz gerekir. Engelleyen şey her zaman için, değişmeye bağladığımız acının, şimdiki duruma bağladığımızdan fazla olmasıdır. "Değişirsem acı çekerim" şeklinde bir inancımız olabileceği gibi, değişimin getireceği bilinmeyen'den korkuyor da olabiliriz. | Offline
| |
22-01-2011, 01:47 AM
|
#56 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
NAC MASTER ADIM 2
Kaldıraç Kullanın: Şimdi Değişmemeye Büyük Acıları, Şimdi Değişmeye Büyük Zevkleri Bağlayın!
Çoğu insan, gerçekten değişmek istediğini bilir ama yine de bunu bir türlü yapamaz! Ama değişiklik genellikle bir yetenek sorunu değildir; her zaman için bir motivasyon sorunudur. Eğer biri tabancayı kafamıza dayayıp, "Hemen şu sıkkın halden çık, kendini mutlu hissetmeye başla" dese, eminim ki hepimiz ruhsal durumumuzu bir anda değiştirmenin bir yolunu bulurduk.
Ama dediğim gibi, sorun değişikliğin genellikle "meli, malı" düzeyinde kalması, şart haline gelmemesidir. Ya da şart olsa bile, "Günün birinde" deyip geçeriz. O değişikliği şimdi yapmamızın tek yolu, kendimize izlemek zorunda kalacağımız bir "acil" duygusu yaratmaktır. Eğer değişiklik yaratmak istiyorsak, mesele "acaba yapabilir miyim" değil, "yapacak mıyım" olmak zorundadır. Yapıp yapmayacağımız da sonunda motivasyon düzeyimize bağlıdır. Motivasyonun dayalı olduğu taban ise, yine o hayatımızı biçimlendiren ikizler, yani acıyla zevktir.
Hayatta gerçekleştirdiğiniz her değişim, neyin acı, neyin zevk olduğu konusundaki nöro-asosiyasyonlarınızı değiştirmiş olmanızdan doğmuştur. Ama genellikle değişmekte zorluk çekmemiz, değişimle ilgili karmaşık duygulara sahip olmamızdandır. Bir yandan, değişmeyi çok isteriz. Sigara yüzünden kanser olmak istemeyiz. Öfkemizi gemleyemiyoruz diye kişisel ilişkilerimizin bozulmasını istemeyiz. Çocuklarımıza sert davrandığımız için, kendilerini sevilmiyor sanmalarını istemeyiz... Geçmişte bir olay oldu diye ömrümüzün sonuna kadar depresyonda kalmayı istemeyiz. Kendimizi kurban rolünde görmek de istemeyiz.
Buna karşılık, değişiklikten korkarız. Deriz ki, "Ya sigarayı bırakır, yine de kanserden ölürsem, üstelik de sigaranın verdiği zevkten mahrum kalmış olursam?" Ya da, "Tecavüzle ilgili bu olumsuz duygulardan vazgeçtiğimde, ya başıma bir daha gelirse?"
İçimizde karmaşık duygular vardır, değişime hem acıyı, hem de zevki bağlamışızdır, bu durumda beynimiz ne yapacağına karar veremez, tüm kaynakları kullanamaz, oysa kullansa o değişim bir anda gerçekleşebilirdi. Bu gidişi nasıl tersine çevirebiliriz? Hemen hemen herkesi çevirebilecek bir şey varsa, o da acı eşiği'dir. Bunun anlamı, çok fazla acı çekmek, bu nedenle hemen değişmeniz gerektiğini anlamaktır. O noktada beyniniz, "Yeter artık, bir gün daha bekleyemem, bir dakika daha bekleyemem, böyle yaşamaya, böyle
hissetmeye dayanamam" der.
Bunu kişisel ilişkilerinizde hiç yaşadınız mı? Öylece kalmış, beklemişsinizdir. Durum acıdır siz mutlu değilsinizdir, ama yine de kalmış, beklemişsinizdir. Neden? Düzelir diye akıl yürütmüş, ama düzelmesi için de bir şey yapmamışsınızdır. O kadar çok acı çekiyor idiyseniz, neden çekip çıkmadınız? Çünkü mutsuz olmanıza rağmen, bilinmeyene duyduğunuz korkunun daha güçlü bir motivasyon gücü olduğunu hissettiniz. "Evet, şimdi mutsuzum ama ya bu insanı terk eder de başkasını bulamazsam?" diye düşünmüş olabilirsiniz. "En azından, şimdiki acılarla nasıl başa çıkacağımı öğrenmiş durumdayım," diye akıl yürütmüş olabilirsiniz. İşte bu tür düşünceler, insanların değişiklik yaratmasını engeller. Ama sonunda bir gün gelir, o olumsuz ilişkinin acısı, bilinmeyene duyduğunuz korkudan daha baskın çıkar. Eşiğe varmışsınızdır ve değişikliği yaparsınız. Belki vücudunuz konusunda da aynı şeyi yapmışsınızdır. Fazla kilolarım konusunda bir şeyler yapmak için bir gün daha bekleyemem" demişsinizdir. Belki sonunda size eşiği aşırtan tecrübe, en sevdiğiniz blucine sığmamaktır ya da merdiven çıkarken oyluklarınızın birbirine sürtünmesinden çıkan o korkunç seslerdir! Hattâ belki de vücudunuzun iki yanından sarkan o ampul gibi çıkıntılar olabilir! | Offline
| |
22-01-2011, 01:53 AM
|
#57 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
ALPO REJİMİ
Geçenlerde seminere katılan bir kadın bana kilo verme konusundaki kesin başarı stratejisini anlattı. Bir arkadaşıyla birlikte hep kilo vermeyi istemişler ama başaramamışlar. Sonunda mutlaka başarmak gereğini hissettikleri noktaya varmışlar. Benim onlara öğrettiklerime göre, onları eşiğe itecek bir çare arıyorlarmış. Kilo verememeyi en büyük acı haline getirecek bir şey.
Arkadaşlarının birkaçıyla iddiaya girmişler. Bu seferki rejimle zayıflayamazlarsa, her biri birer kutu Alpo köpek maması yiyecekmiş! Bunu herkese söylemişler, mama kutularını da ortaya, göz önüne koymuşlar! Bana anlattığına göre, ne zaman karnı acıkmaya başlasa, kutuyu alıp etiketini okuyormuş. "Lokmalanmış at eti" gibi sözlere rastlayınca da, rejimine sadık kalmak pek zor gelmiyormuş. Bu sefer amaçlarına pek bir zorluk çekmeden ulaşmışlar.
Kaldıraç nedir? Normalde kaldıramayacağımız çok büyük ağırlıkları kaldırmak için kullandığımız bir araçtır. İşte kaldıraç hemen her değişiklik için de şarttır. Kendinizi sigara, içki, aşırı yeme, küfretme gibi davranış patentlerden ya da depresyon, kaygı, korku ya da yetersizlik gibi bir şeyden kurtarmak için onu kullanmanız gerekir. Değişmek, yalnız değişmeniz gerektiğini bilmekle olmaz, daha fazlasını gerektirir. En derin duygusal düzeyde ve en temel sensor düzeyinde, değişmek zorunda olduğunuzu bilmeyi gerektirir. Eğer bir değişikliği gerçekleştirmeyi birkaç kere denemiş, başaramamışsanız, demek ki değişme gerektiren acı yeterince yoğun değilmiş. Eşiğe varmamışsınız. Son kaldıraç odur.
Ben özel tedaviler yaparken, insanların yıllardır gerçekleştiremedikleri değişimi o seans içinde gerçekleştirmesine yardımcı olmak için en büyük kaldıracı bulmak zorundaydım. Her seansa başlarken, hemen değişmeyi istemeyen biriyle çalışamayacağımı açıkça söylerdim. Bunun bir nedeni seans başına 3000 dolar para almamdı. Eğer sonucu bugün, bu seansta alamayacaklarsa, böyle bir yatırım yapmaları doğru olmazdı. Hastaların pek çoğu da ülkenin başka taraflarından, uçakla gelmiş olurlardı. Sonucu almadan evlerine dönme düşüncesi genellikle hastalarımı motive eder, yarım saat boyunca bana, hemen değişmek istediklerini anlatır, beni ikna etmeye çalışırlardı. Bunun için ellerinden gelen her şeyi yapmaya hazır olduklarını söylerlerdi. Bu tür bir kaldıraç olunca, değişimi yaratabilmek normaldi artık. Ünlü düşünür Nietzche'nin bir sözünü biraz özetlersek, niçin'i yeterince güçlü olan, mutlaka nasıl'a dayanır. Benim bulgularıma göre her değişikliğin yüzde 20'si, nasılı bilmekle ilgilidir. Ama geri kalan %80'i de niçin'le ilgilidir. Eğer değişmek için yeterince güçlü nedenler bulursak, yıllardır değiştiremediğimiz şeyi bir dakikada bile değiştirebiliriz. | Offline
| |
22-01-2011, 02:00 AM
|
#58 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
"Bana yeterince uzun bir değnekle yeterince sağlam bir destek verin; tek başıma dünyayı yerinden oynatayım."
ARCHIMEDES
Kendinize yaratabileceğiniz en büyük kaldıraç, dıştan değil, içten gelen acıdır. Hayatınızın standartlarına uymakta başarısız olduğunuzu bilmek de nihaî acıdır. Kendi gözümüzde kendimizi nasıl görüyorsak, o görüntüye uyamadığımız zaman, davranışlarımız standartlarımızla, kendimize verdiğimiz kimlikle uyumlu olmadığı zaman, hareketlerimizle kimliğimiz arasındaki uçurum bizi değişiklik yapmaya iter.
Bir insanın standartlarıyla davranışları arasındaki tutarsızlığa işare etmekle yaratılan kaldıraç, o insanı değiştirmek açısından inanılmaz derecede etkili olabilir. Bu yalnız onların üzerine dış dünyadan yapılmış bir baskı değildir, kendileri tarafından, içerde oluşturulan bir baskıdır. İnsan kişiliğinin en kuvvetli güçlerinden biri, kendi kimliğimizin tutarlığını korumaktır. Çoğumuzun bir çelişkiler demeti halinde yaşamamız, bu tutarsızlıkları olduğu gibi göremeyişimizdendir.
Eğer birine yardım etmek istiyorsanız, onlara yanıldıklarını göstermekle, tutarsız olduklarını göstermekle bu tür kaldıracı kuramazsınız. Yapmanız gereken, tutarsızlıkları kendilerinin görmesini sağlayacak soruları sormaktır. Böylesi, bir insana saldırıda bulunmaktan çok daha güçlü bir kaldıraç olur. Yalnızca dıştan baskı yapmaya kalkarsanız, onlar da içten iterler. Oysa içten gelen baskıya dayanmak hemen hemen imkânsızdır.
Bu tür baskı, kendiniz üzerinde kullanabileceğiniz yararlı bir araçtır. Halinden memnun olmak, durağanlığı getirir. Şimdiki davranışınızdan çok şikâyetçi değilseniz, gerekli değişiklikleri yapmak üzere motive olamazsınız. İtiraf edelim, insan denilen hayvan baskıya cevap verir.
O halde kişiler değişmeleri gerektiğini hissedince, bunun gerekli olduğunu bilince, neden değişemiyorlar? Çünkü değişikliği yaratmaya, yaratmamaktan daha çok acı bağlıyorlar.
Birini değiştirebilmek için (buna kendimiz de dahil), bunu tersine çevirmeli, değişmemenin çok acılı olduğuna, hattâ bizim dayanabilme eşiğimizin ötesinde acılı olduğuna, değişme fikrinin ise cazip ve zevkli olduğuna inanabilmeliyiz. Gerçek bir kaldıraç bulabilmek için kendinize acı yaratan sorular sorun:
"Değişmezsem bunun bana maliyeti ne olur?" Çoğumuz hep değişmenin neye patlayacağını düşünürüz. Ama acaba değişmemenin maliyeti nedir? Bu değişimi yapmazsam sonunda hayatta nelerden yoksun kalacağım? Bu şimdi bana zihnen, duygusal olarak, fiziksel, finansal ve ruhsal olarak nelere mal oluyor? Değişmemenin acısını kendi gözünüzde öylesine gerçek kılın, öylesine yoğun ve acil hale getirin ki, artık eyleme geçmeyi erteleyemeyecek duruma gelin. Eğer bu da yeterli kaldıraç yaratamazsa o zaman sevdiklerinizi nasıl etkilediğine bakın. Çocuklarınızı, diğer sevdiklerinizi... Çoğumuz, kendimiz için yapacağımızdan fazlasını başkaları için yaparız. Sizin değişmemenizin, en önemli saydığınız insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini gözünüzde ayrıntılı biçimde canlandırın.
İkinci adım, zevk-asosiyasyonlu soruları kullanarak değişime olumlu duyguları bağlamaktır. "Eğer değişirsem, kendimi nasıl hissedeceğim? Bunu değiştirmek hayatıma ne gibi bir canlılık getirecek? Bu değişikliği gerçekten bugün yaparsam, daha başka neler başarabilirim? Ailem ve dostlarım neler hissedecek? Ben ne kadar daha mutlu olacağım?"
İşin kilidi, bol bol nedenler bulmak, daha da iyisi, yeterince güçlü nedenler bulmak, değişimin hemen yer almasının, geleceğe ertelenmemesinin neden yararlı olduğunu somutlaştırmaktır. Eğer o değişikliği hemen yapmaya yönelmezseniz, kaldıracınız çalışmadı demektir.
Şimdi artık sinir sisteminizde acıyı değişmemeye, zevki değişmeye bağladığınıza göre, değişebileceksiniz demektir. Artık NAC'nin üçüncü ana adımına geçebilirsiniz... | Offline
| |
22-01-2011, 02:14 AM
|
#59 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
NAC MASTER ADIM 3
Sınırlayıcı Paterni Kesin Sürekli olarak tutarlı duygulara sahip olmamız için, kendimize tipik düşünce paternleri geliştiririz, belli bazı imajlara ve fikirlere odaklanırız, hep aynı soruları kendimize sorar dururuz. Asıl zorluk, çoğu insanın yeni bir sonuç istemelerine rağmen, eskisi gibi hareket etmeye devam etmesidir.
Bir zamanlar deliliğin şöyle bir tanımını duymuştum: "Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp hep farklı sonuçlar almaktır." Lütfen beni yanlış anlamayın. Sizin hiçbir şeyiniz yok. Tedaviye ihtiyacınız da yok. (Sizi tanımlamak için bu tür benzetmeleri kullanan insanlardan da kaçınmanızı öğütlerim zaten.)
Hayatınızdaki herhangi bir şeyi değiştirmek için ihtiyacınız olan kaynaklar sizin içinizde şimdiden var! Ama geliştirdiğiniz bir dizi nöro-asosiyasyonlar, bu kapasitenizi tümüyle kullanmanızı engelliyor. Yapmanız gereken, nöral yollarınızı yeniden düzenlemek, sizi korku ve çaresizliklere götürecekleri yerde arzuladığınız yöne götürmelerini sağlamaktır.
Hayatımızda yeni sonuçlar elde edebilmek için, yalnız ne istediğimizi bilmek ve kaldıraçları bizden yana oluşturmak da yetmez. Belki değişme motivasyonumuz çok yüksek olabilir, ama aynı şeyleri tekrar tekrar yapar, aynı uygunsuz paternleri uygularsak, hayatlarımız değişmez. Tek elimize geçen, yeni yeni acılar ve çaresizlikler olur.
Bir odada kapalı kalmış sinek gördünüz mü hiç? Hemen ışığı arar, bu yüzden pencereye atılır, o cama tekrar tekrar çarpar. Bu bazen saatlerce sürer, insanların da aynı şeyi yaptığını gördünüz mü? Değişme motivasyonları çok yüksektir, kaldıraçları da çok güçlüdür. Ama dünyanın tüm motivasyonu bir araya gelse, sizi kapalı bir pencerenin dışına çıkaramaz. Yaklaşımınızı değiştirmeniz şarttır. Sineğin de tek şansı geri çekilip başka bir çıkış aramaktır.
Siz ya da ben hep aynı paterni sürdürürsek, aynı sonuçları alır dururuz. Plak albümleri hep aynı sesleri yaratırlar, çünkü onların paterni öyledir, sesin kodlandığı oyuk öyle oyulmuştur. Ama ya ben günün birinde sizin plağınızı elime alır, bir de iğne alır, tersini yüzünü birkaç kere çizersem? Yeterince çizgi oluşturduğumda, bazen patern o kadar derin kesintilere uğrar ki, plak artık asla eskisi gibi çalamaz. Aynı şekilde bir insanın sınırlayıcı bir davranış ya da duygu paternini kesintiye uğratmak da, o insanın hayatını tümüyle değiştirebilir, çünkü bu iş bir yandan da kaldıraç oluşturur. Yalnız bu iki adımla bile, hemen hemen her şeyi değiştirebilirsiniz. NAC'nin bundan sonraki adımları, değişikliğin kalıcı olması ve sizin yeni yeni zevkli ve güçlendirici seçenekler geliştirmeniz içindir.
Geçenlerde Chicago'da yaptığım üç günlük Sınırsız Güç seminerimde, bir eğlence paternini kestim. Seminerdeki bir adam, çikolata alışkanlığından kesinlikle kurtulmak istediğini söylüyordu, ama bence "çikolata tiryakisi" kimliğinden de çok büyük zevk almaktaydı. Hattâ giydiği tişörtte bile, "Dünyayı istiyorum, ama bir çikolataya da razıyım" diye yazılıydı. Bu durum bana, adamın çikolata yemeyi kesme isteğine rağmen, bu alışkanlığı sürdürmekten bir hayli "ikincil kazanç" elde ettiğini göstermekteydi.
Bazen insanlar değişmeyi, o alışkanlık ya da duygu paterni kendilerine acı verdiği için isterler. Ama o değiştirmek istedikleri şeyden bazı yararları da vardır. Örneğin kişi yaralanırsa, herkes çevresine, ona bakmak, onu nazlamak için toplanırsa, tüm dikkatlerini ona yöneltirlerse, o kişinin yaraları pek de çabuk iyileşmeyebilir. Acıların dinmesini isterler, ama bilinç altı düzeyde, insanların kendilerine önem vermesinden gelen o zevki de isterler.
Her şeyi doğru yapsanız da, ikincil kazanç çok güçlüyse, hep eski usullere döndüğünüzü görürsünüz. İkincil kazancı olan insanın, değişme konusundaki duyguları karmaşıktır. Değişmek istiyoruz, derler, ama bilinç altında, eski davranışı sürdürmenin onlara, başka türlü elde edemeyecekleri bir şeyler sağladığına inanırlar. Bu nedenle, acılı bir şey olduğu halde belki depresyondan bile çıkamazlar. Neden? Çünkü, örneğin, depresyonda olmak onlara dikkat çekmektedir. Sonunda dikkat ihtiyacı kazanır, depresyonda kalırlar. Dikkat ihtiyacı ikincil kazançların yalnızca bir tanesidir. Bunu çözümlemek için, o kişiye değişmek zorunda olduğu konusunda yeterince kaldıraç sağlamak, ama aynı zamanda, diğer ihtiyaçlarını karşılamanın da yeni yollarını göstermek zorundayız.
O adam da, belli bir düzeyde, çikolata'dan kurtulmaya ihtiyacı olduğunu biliyordu, eminim. Ama bu fırsattan yararlanıp bir hayli dikkat çekebildiğinin de farkındaydı. İşin içine ikincil kazanç karıştı mı, kaldıracın daha güçlendirilmesi gerekir. "Beyefendi!" dedim adama. "Siz bana çikolatadan vazgeçmeye hazır olduğunuzu söylüyorsunuz. Bu harika bir şey. O eski alışkanlığı ebediyen ortadan kaldırmak için, yapmanızı isteyeceğim bir tek şey daha var." "O nedir?" diye sordu. "Vücudunuzu hazırlayabilmek için dokuz gün boyunca yalnızca çikolata yiyeceksiniz. Ağzınıza çikolata'dan başka hiçbir şey girmeyecek."
Diğer katılımcılar kıkırdaşmaya başladılar. Adam bana kuşkulu gözlerle bakıyordu. "İçeceklere izin var mı?" diye sordu. "Evet, dedim. "Su içebilirsiniz. Günde dört bardak ama o kadar. Başka her şey çikolata olmak zorunda." Omuz silkip sırıttı. "Pekâlâ, Antony. Öyle istiyorsan öyle olsun. Ben bunu hiç değişmeden de yapabilirim. Seni gülünç duruma düşürmek hiç hoşuma gitmese bile!" Gülümsedim, seminere devam ettim. Daha sonra olanları görmeliydiniz!
Salondaki herkesin cebinden, sanki büyü yapılmış gibi, çikolatalar ve şekerler ortaya döküldü, paketler onun önüne doğru kaydırıldı. Öğle yemeği, zamanı geldiğinde, adam o salonda bulunan her marka çikolatanın her zerresini yemiş, bitirmişti. % Lobide bir ara gözgöze geldik. "Sağol Antony; bu harika bir şey!" dedi, kâğıdını açtığı bir çikolatanın ucunu ısırdı. Amacı beni yenebileceğini göstermekti. Ama anlayamadığı şey, aslında benimle rekabet halinde olmadığıydı. Kendi kendiyle rekabet etmeye çalışıyordu! Ben yalnızca onun vücudunu kaldıraç olmaya, bizden yana olmaya hazırlıyordum, o kadar. Şekerin sizi ne kadar susattığını biliyor musunuz? Akşama doğru adamcağızın boğazı kurumaya başlamıştı. Herkes hâlâ ceplerine çikolatalar sokuştururken, onun çikolataya olan sevgisinin azalmaya başladığı da ortadaydı. İkinci gün, adamın mizah anlayışı kaybolmuş gitmişti. Ama daha pes etmeye hazır değildi. "Biraz daha çikolata yiyin" dedim ona. Elindeki paketin kâğıdını yırtarken gözlerinden ateş çıkıyordu. Üçüncü günün sabahı salona girdiğinde, geceyi porselen bir Tanrı'ya dua etmekle geçirmiş biriydi sanki. "Kahvaltı nasıldı?" diye sordum, herkes gülüştü. "O kadar iyi değildi" diye kabullendi. Sesi zayıf çıkmıştı. "Biraz daha buyurun!" dedim. Yanındakinin uzattığı yeni çikolatayı aldı, ama ne kâğıdını yırttı, ne de ona gözüyle baktı. "Ne oldu, bıktınız mı?" diye sordum. Başını sallayarak evetledi. "Hadi hadi" dedim. "Siz çikolata şampiyonusunuz! Biraz daha buyurun! Çikolata dünyanın en güzel şeyi değil mi? Şunlara bakın bir! Ya şunlara! Hele şunlara! Tadını düşünebiliyor musunuz? Ağzınız sulanmıyor mu?" Ben konuştukça onun yüzü yeşile dönmeye başlamıştı. "Biraz daha yiyin!" dediğimde, dayanamayıp patladı. "YEDİREMEZSİN!" diye haykırdı. Salonda kahkahalar patlayınca, adam ne söylediğinin farkına vardı. "Pekâlâ öyleyse" dedim. "Şekerleri atın, yerinize oturun." Daha sonra onunla konuştum, çikolataya karşı başka alternatifler seçmesine yardımcı oldum, kendisine zararlı olduğunu bildiği bir şeyin yerine, birtakım güçlendirici zevk yollarını seçmesini sağladım. Sonra birlikte ciddi biçimde çalışmaya başladık, yeni asosiyasyonlarını şartladık, eski davranışının yerine bazı sağlıklı davranışları geçirmeye uğraştık. Örneğin derin soluma, cimnastik çok su içeren yiyecekler, uygun beslenme falan. Bu adama bir kaldıraç mı sağlamıştım? Hem de nasıl! Bir insanın vücuduna acı verebilirseniz, bu inkâr edilemeyecek bir kaldıraçtır. Acıdan kurtulup zevke ulaşmak için yapmayacakları yoktur. Bunu yaparken, adamın paternini de kesintiye uğratmıştım. Başka herkes ona çikolata yedirmemeye çalışmıştı. Ben ise yesin diye tutturmuştum! Bu onun beklemediği bir şeydi. Bu yüzden de, paternini büyük ölçüde kesintiye uğrattı. Bu büyük acıları hemen çikolata yemeye bağladı, oluşturduğu nöral yol bir gece içinde yıkıldı gitti.
Özel tedaviler yaptığım sıralarda, insanlar gelir, muayene odama yerleşir, bana sorunlarının ne olduğunu anlatırlardı. "Benim sorunum..." dedikten sonra bazen gözyaşlarına gömülür, kontrollerini kaybederlerdi. Böyle bir şey olur olmaz, ben hemen ayağa kalkıp bağırırdım: "ÖZÜR DİLERİM!" Bu onları sarsardı. Ben sonra devam ederdim. "Daha başlamadık!" Genellikle, "Ah, özür dilerim" derlerdi. Hemen duygusal durumları değişir, kontrolü ele alırlardı. Bunu seyretmek müthişti! Hayatlarının kontrolü ellerinde değilmiş gibi hisseden bu insanlar, duygularını değiştirmek için ne yapmaları gerektiğini pekâlâ bildiklerini böylelikle bir anda bana da, kendilerine de kanıtlamış olurlardı!
Birinin paternini kesmenin en iyi yolu, beklemedikleri şeyleri yapmak daha önceki tecrübelerine tümüyle ters şeyleri yapmaktır. Kendi patentlerinizi kesmekte kullanabileceğiniz şeyleri düşünün. Çok zevkli ve çok farklı bir şey bulduğunuz anda, çaresizlik, kaygı, ezilme duygusu gibi paternleri kesebilirsiniz.
Bir dahaki sefere bezginlik hissettiğinizde ayağa fırlayıp gökyüzüne bakın, en saçma sapan bir sesle, "YAŞASIN!" diye bağırın. "Yaşasın, bugün ayaklarım kokmuyor!" Böyle olmayacak bir hareket, kesinlikle dikkatinizi çekecek, ruhsal durumunuzu değiştirecek, hattâ çevrenizdekilerin de tutumunu değiştirecektir, çünkü artık bezgin olmayıp, deli olduğunuza hükmedeceklerdir! Sürekli olarak çok yiyor, bunu kesmek istiyorsanız, size kesinlikle sonuç verecek bir teknik önerebilirim tabii kararlı biçimde uygulamaya istekliyseniz. Bir dahaki sefere kendinizi bir restoranda çok yerken bulduğunuzda, yerinizden fırlayıp salonun ortasına dikilin, kendi sandalyenizi işaret ederek avazınız çıktığı kadar, "OBUR!" diye bağırın. Bunu kalabalık yerlerde iki üç kere yaptıktan sonra, bir daha çok yemeyeceğinize garanti verebilirim! Bu davranışa çok fazla acı bağlamış olacaksınız. Ama unutmayın, paterni kırma yaklaşımınız ne kadar radikalse, etkinliği de o kadar fazla olacaktır.
Patern kesmenin kilit farklılıklarından biri, tam o paternin tekrarlanmakta olduğu bir anda yapma gereğidir. Aslında patern kesilmeleri bize her gün olur. "Kafam dağıldı" dediğiniz zaman, birisinin konsantrasyon paternini kestiğini söylüyorsunuz demektir. Bir arkadaşınızla derin bir sohbetteyken birisi bir an sözü kesip başka şey söylese, sonra da, "Nerede kalmıştık?" dese, yine aynı şey. Bu da gelmiştir başınıza. İşte patern kesintisinin bir klasik örneği daha.
Unutmayın, eğer değişiklik yaratmak istiyorsak ama geçmişte bu olumsuz sonuçlu süreçten bir zevk almayı da öğrenmişsek, eski paterni kırmak, kesmek zorundayız. Onu tanınmayacak hale getirip bozmalı, yeni bir patern bulmalıyız (o da bir sonraki adım olacak), sonra da kendimizi tekrar tekrar şartlandırıp bu yeni paterni sürekli yaklaşımımız haline getirmeliyiz. | Offline
| |
22-01-2011, 01:39 PM
|
#60 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
DUYGU VE EYLEMLE İLGİLİ SINIRLAYICI PATERNLERİ KESMENİN YOLU
Bir kere daha söyleyeyim, bir paterni yeterince çok kere kesmek, hemen hemen herkesi değiştirebilir. Patern kesmenin basit bir yolu anılarımıza bağladığımız duyguları karıştırmaktır. Sıkkın ve bitkin olmamızın tek nedeni olayları zihnimizde belli bir şekilde temsil etmemizdir. Örneğin patron size bağırırsa ve siz de gün boyu o tecrübeyi zihninizde yeniden yaşayıp durursanız, giderek kendinizi daha kötü hissedersiniz. Bir tek tecrübe neden sizi etkilemeyi sürdürsün? Zihninizdeki o plağı alır, defalarca çizer, bir daha yeniden çalmamasınız sağlarsınız. Hattâ belki onu komik bir hale bile getirirsiniz!
Şu anlatacağımı yaparak bunu hemen deneyin: Size üzüntü veren, çaresizlik ve öfke veren bir durumu düşünün. Şimdi NAC'ın daha önce öğrendiğiniz ilk iki adımını uygulayın. Şu anda o durum size kötü bir duygu veriyorsa, neler hissedebilmek isterdiniz? Neden öyle hissetmek istiyorsunuz? Öyle hissetmenizi engelleyen, bu duruma bağladığınız duygulardır. İyi hissedebilseniz ne harika olmaz mıydı? Şimdi size biraz kaldıraç bulalım. Bu durum hakkındaki duygularınızı değiştirmezseniz, neler hissetmeyi sürdüreceksiniz? Kötü şeyler, eminim! Bu kişiye ve duruma yönelik olarak, bu olumsuz duyguları hep sürdürmenin bedeli nedir? Şimdi değişseniz, kendinizi daha iyi hissetmez misiniz? | Offline
| | | |
Yetkileriniz
| Konu Acma Yetkiniz Yok Cevap Yazma Yetkiniz Yok Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok HTML-Kodu Kapalı | | | İçindeki Devi Uyandır Kitabından AlıntılarHedef Ön Hazırlık ve Hedefler Makaleler İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız "İyi bir kafaya sahip olmak yetmez; mesele onu iyi kullanmaktır."
RENE DESCARTES
Nöro-Asosiyatif Şartlanma biliminin sunduğu şey, sizi güçsüzleştiren paternleri kırarak davranış değiştirmeye yönelik, özel tasarımlanmış altı adımdır. Ama önce beynin nöro-asosiyasyonu nasıl yaptığını anlamak gerekir. Ne zaman önemli miktarda ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hedefler Makaleler telkin cd indir izle İstanbul Hedefler Makaleler nerededir kimdir Hedefler Makaleler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hedefler Makaleler hipnoz Hedefler Makaleler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hedefler Makaleler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hedefler Makaleler kuantum düşünce kitap haberi WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:27 AM.
|