İçindeki Devi Uyandır Kitabından AlıntılarHedef Ön Hazırlık ve Hedefler Makaleler İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız ANLAM GENELLİKLE BİR ODAK MESELESİDİR
Bir iş toplantısı planlamışsanız, birisi vaktinde gelmemişse, bu konuda sizin duygularınız, neye odaklanırsanız öyle olur. Siz aklınızdan, o kişinin gelmeme nedenini, aldırmaz tutumuna mı yorumluyorsunuz, yoksa toplantıya vaktinde yetişmekte güçlüklerle karşılaştığına mı? Hangisine odaklanırsanız, duygularınız ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hedefler Makaleler telkin cd indir izle İstanbul Hedefler Makaleler nerededir kimdir Hedefler Makaleler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hedefler Makaleler hipnoz Hedefler Makaleler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hedefler Makaleler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hedefler Makaleler kuantum düşünce kitap haberi | |
|
01-02-2011, 11:27 PM
|
#81 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
ANLAM GENELLİKLE BİR ODAK MESELESİDİR
Bir iş toplantısı planlamışsanız, birisi vaktinde gelmemişse, bu konuda sizin duygularınız, neye odaklanırsanız öyle olur. Siz aklınızdan, o kişinin gelmeme nedenini, aldırmaz tutumuna mı yorumluyorsunuz, yoksa toplantıya vaktinde yetişmekte güçlüklerle karşılaştığına mı? Hangisine odaklanırsanız, duygularınız kesinlikle öyle etkilenecektir. Ya ona gereksiz yere kızarsanız, oysa o, size sunacağı iş teklifi için daha iyi bir fiyat almakla boğuşuyorsa? Unutmayın, neye odaklanırsanız, duygularınızı o saptayacaktır. Belki de peşin kararlar vermek doğru olmaz. İnsan neye odaklanacağını çok dikkatle seçmelidir. Odak, gerçeği iyi olarak mı, kötü olarak mı algıladığınızı, kendinizi mutlu mu yoksa mutsuz mu hissettiğinizi saptar.
Odağın gücünü anlamakta çok güzel bir örnek, yarış arabalarını izlemekle ilgilidir ve bu benim gerçek bir tutkumdur. Bir Formula yarışında araba sürmek bazen jet helikopteriyle uçmayı bile çok miskin gösterir! İnsan yarış arabasında odağının bir an bile sonuç konusundan sapmasına izin veremez.
Dikkatiniz nerede olduğunuzla sınırlı olamayacağı gibi, geçmişe de çakılamaz, geleceğin uzak bir noktasına da çakılamaz. Nerede olduğunuzun son derece farkında olmayı sürdürürsünüz ama bir yandan da yakın gelecekte ne olacağını bekliyor olmanız gerekir.
Yarış okuluna başladığımda ilk öğrendiğim derslerden biri bu olmuştu. Eğitmenler ilk önce beni "kızak araba" dedikleri bir şeye bindirdiler. Bu otomobile bir bilgisayarla birlikte hidrolik kaldırıcılar takılmıştı. Eğitmenin bir işaretiyle, istediği tekerleğini yerden kaldırıveriyordu. Bu kurslarda öğrettikleri bir numaralı ilke şudur: Nereye gitmek istediğine odaklan, neden korktuğuna değil.
Kontrolsüz kaymaya başlarsanız, tabii içgüdünüz size duvara bakmanızı söyler. Ama eğer duvara odaklanırsanız, soluğu duvarda alırsınız. İnsanın nereye bakarsa oraya gittiğini sürücüler iyi bilirler. İnsan nereye odaklanırsa oraya gider. Korkunuza karşı koyar, inancınızı sürdürür, gitmek istediğiniz yere odaklanırsanız hareketleriniz sizi o yöne doğru götürür, eğer kurtulmak mümkünse kurtulabilirsiniz. Ama korktuğunuz şeye odaklandığınız zaman hiç kurtuluş umudunuz olmaz.
İnsanlar her zaman şunu sorarlar: "Ya zaten çarpacaksan?" Cevap bellidir. İstediğiniz şeye odaklanmakla, kendi şansınızı artırırsınız. Çözüme odaklanmak her zaman sizin kendi yararınızadır. Eğer duvara doğru olan hareket çok güçlüyse çarpmadan hemen önce soruna odaklanmak zaten sizi kurtaracak değildir.
Eğitmenler bunu bana ilk anlattıklarında kafamı salladım ve içimden, "Elbette!" diye düşündüm. "Ben biliyorum bütün bunları. Ne de olsa, benim öğretip durduğum şey de bu!" İlk defa yola çıktığımda, keyifle giderken birdenbire, benim haberim olmadan, o düğmeye basıvermişler. Araba kontrolümden çıkıp kaymaya başladı. Gözlerim nereye döndü dersiniz? Tabii ya! Dosdoğru duvara! O son saniyelerde ödüm kopmuştu, çünkü oraya çarpacağımı biliyordum. Yanımda oturan eğitmen uzanıp kafamı yakaladı, eliyle sola çevirdi, gitmem gereken yöne doğru bakmamı sağladı. Araba hâlâ kayıyordu çarpacağımızın farkındaydım ama yalnız gitmek istediğimiz yöne doğru bakmama izin vardı. Tabii oraya bakarken direksiyonu da ona göre çevirmemek elimden gelmezdi. Son anda kurtardım, dönüp sıyrıldık. Ne kadar rahatladığımı siz tahmin edebilirsiniz!
Bütün bunlarla ilgili olarak, bilmekte yarar olan bir şey var. Odağınızı değiştirdiğiniz zaman yönünüzü de hemen ardından değiştirmiyorsunuz. Hayatta da öyle değil midir? Bir yere odaklandıktan sonra, vücudunuzun ve hayat tecrübenizin peşinden yetişmesi için biraz zaman gerekmiyor mu? İşte istediğiniz şeye bir an önce odaklanmak için ek bir neden daha. Sorunu gereğinden uzun sürdürmek istemezsiniz.
Peki, ben o olayda dersimi aldım mı? Hayır. Bir deney yaşamıştım ama yeterince güçlü bir nöro-asosiyasyon yaratmamıştım. Yeni pareme şartlanmam gerekiyordu. Bir sonraki sefer yine duvara doğru kaymaya başladığımda, eğitmen bana yüksek sesle, amacıma bakmamı hatırlatmak zorunda kaldı. Ama üçüncü seferinde başımı bilerek ve isteyerek, kendim gideceğim yöne çevirdim. Ona güvendim, yararı da oldu. Bunu birçok kereler yaptıktan sonra şimdi artık kayma başladığı anda kafam hemen gitmek istediğim yöne dönüyor, tekerlekler ardından aynı yöne dönüyor, araba da peşinden izliyor. Peki, bu durum, benim odağımı her zaman kontrol edebileceğimi gösterir mi? Hayır. Peki, kurtulma şansımı artırır mı? Yüz kat! Hayatta da böyledir. Bundan sonraki bölümlerde, odağınızın olumlu olduğundan emin olmanın bazı yollarını öğreneceksiniz. Şimdilik, zihninizi disipline almanız gerektiğini bilin. Kontrolden çıkmış bir zihin, size türlü oyunlar oynar. Onu yönlendirdiğiniz zaman da en iyi dostunuz olur. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. | Offline
| |
02-02-2011, 07:16 PM
|
#82 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
"İste, alırsın. Ara bulursun; vur, açılır."
MATTA
Odağınızı kontrol etmenin en güçlü yolu, sorular sorarak gitmektir. Sorduğunuz her soruya karşılık beyniniz bir cevap bulacaktır. Neyi ararsanız onu bulursunuz. Eğer soru olarak, "Bu insan neden benden yararlanıyor?" demeyi seçerseniz, o kişinin sizi sömürdüğüne odaklanacaksınız doğru olsa da, olmasa da. Eğer, "Bunu nasıl tersine çevirebilirim?" diye sorarsanız daha güçlendirici bir cevap alırsınız. Sorular hayatınızı değiştirmenin çok güçlü bir yolu olduğu için, bundan sonraki bölümü yalnızca onları tartışmaya ayırdım. Hemen hemen her konuda hissettiklerinizi değiştirmenin en güçlü ve en basit yoludur onlar. Böylece hayatınızı da bir anda değiştirebilirler. Sorular sınırsız gücümüzü serbest bırakmanın anahtarıdır.
Bunu en iyi ortaya koyan olaylardan biri, Alabama'da büyüyen bir gencin olayıdır. Yaklaşık on beş yıl kadar önce, yedinci sınıftan bir kabadayı onu kavgaya zorlamış, burnuna bir yumruk atıp devirmiş, üstelik de bayıltmış. Çocuk kendine geldiğinde, öcünü alıp o zorbayı öldürmeye yemin etmiş. Eve gidip annesinin tabancasını almış, adamını aramak üzere yola koyulmuş. Birkaç anlık bir süre boyunca kaderi o pamuk ipliğine asılı durumdaymış. O kabadayıyı bulduğunda, tetiği çekiverse, okul arkadaşı tarihe karışacak durumdaymış. Ama işte o anda çocuk kendine bir soru sormuş: Bu tetiği çekersem bana ne olacak?
Bu sefer gözünün önünde başka bir hayal belirmiş. Olabileceği kadar acı bir tablo. Hayatını iki ayrı yöne doğru çekebilecek seçim ânında o çocuk, kan dondurucu netliğe sahip bir tablo halinde, hapse atılmanın nasıl bir şey olacağını görmüş. Öbür hükümlüler ona tecavüz etmesin diye bütün gece uyanık kalmanın nasıl bir şey olduğunu düşünmüş. Bu tabloda yatan acılar öç almanın getireceği zevkten baskın çıkmış. Çocuk tabancasını çevirmiş, bir ağaca ateş etmiş. Bu çocuğun adı Bo Jackson. Bu olayı biyografisinde anlatıyor. Hayatının o ânında, hapse atılmaya bağladığı acının hasmını öldürmekten alacağını sandığı zevki alt etmiş olduğu kesin. Odağın bir değişmesi, acı ve zevk konusunda bir tek karar, hiç geleceği olmayan bir çocukla çağımızın en büyük sporcularından biri arasındaki farkı yaratıvermiş. | Offline
| |
02-02-2011, 07:24 PM
|
#83 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
"Okçu nasıl oklarını dümdüz atarsa, usta da dağınık düşüncelerini öyle toplayıp yönlendirir."
BUDA
MESELE YALNIZ NEYE ODAKLANDIĞINIZ DEĞİL, NASIL ODAKLANDIĞINIZDIR
Bizim hayat tecrübemiz, beş duyumuzla topladığımız enformasyonla yaratılır. Ama her birimizin en sevdiği bir odak ya da modalite vardır (buna genellikle modalite denir). Bazı insanlar en çok gördükleri şeylerden etkilenirler. Görsel sistemleri daha dominant demektir. Diğer bazıları için, en büyük hayat tecrübelerinin tetiğini çeken şey sestir. Bazıları için de temel olan, temastır.
Bu farklı tecrübe modlarından her birinin içinde bile, yaşadığınız tecrübenin yoğunluğunu artırıp eksiltebilecek bazı belirli resimler, sesler ya da başka duygular vardır. İşte bu temel girdilere submodalite denir. Örneğin zihninizde bir resim oluşturur, sonra o resmin herhangi bir yönünü (submodalite) ele alır, onu değiştirerek o konudaki duygularınızı değiştirirsiniz. Resmi parlaklaştırır, o tecrübeden hissettiğiniz yoğunluk miktarını bir anda değiştirirsiniz. Buna, bir submodalite'yi değiştirmek denir. Herhalde submodalite'lerin en büyük uzmanı Nöro-Linguistik Programlama'nın kurucularından biri olan Richard Bandler'dır. Bu konuda çalışmış kimseler tarihte, beş duyuyu ilk ele alan ve algılama modellerini sınıflandıran Aristo'ya kadar gitmektedir.
Submodalite'lerle oynayarak, herhangi bir şeyle ilgili duygularınızın yoğunluğunu yükseltip alçaltabilirsiniz. Bunlar sizin hemen hemen her konuda neler hissedeceğinizi etkiler. Sevinecek misiniz, çaresizlik mi hissedeceksiniz, merak mı edeceksiniz, umut mu keseceksiniz, hepsi buna bağlıdır. Bunu iyi anlamak, yalnız hayatınızdaki bir tecrübeyle ilgili olarak ne hissettiğinizi değiştirme olanağı getirmez, bunun sizin için ne anlam ifade ettiğini değiştirmenizi, dolayısıyla da bu konuda neler yapabileceğinizi değiştirebilir.
Benim submodaliteleri anlayabilmek için yararlı bulduğum bir benzetme vardır. Bugünlerde süpermarketlerden alışveriş ettiğinizde, eskiden bildiğimiz fiyat etiketlerinin yerine kullanılan, o "barkod" dediğimiz çubuk çubuk işaretleri biliyorsunuzdur. Baktığınızda size hiçbir şey ifade etmez, ama onu kasadaki tarayıcıdan geçirdikleri anda, hem satın aldığınız maddenin ne olduğunu, hem fiyatının ne olduğunu, hem bunun satışının envanteri nasıl etkilediğini, daha da bir yığın bilgiyi hemen bilgisayara verir. Submodalite'ler de aynı biçimde çalışıyor. Beyin dediğimiz bilgisayarın tarayıcısından geçtikleri anda, o şeyin ne olduğunu, o konuda ne hissetmek gerektiğini, ne yapmak gerektiğini beyne bildiriyorlar. Sizin de kendi "barkod"unuz var. Hangisini kullanacağınızı saptamak için sorduğunuz sorularla, bir liste dolusu "barkod" birden geliyor.
Örneğin eğer görsel modalitelerinize odaklanmak eğilimindeyseniz, belli bir anıdan aldığınız zevk miktarı büyük olasılıkla, görsel imajın boy, renk, parlaklık, mesafe ve hareket miktarı modalitelerinin doğrudan bir sonucudur. Eğer o anıyı kendinize işitme submodalite'leriyle tanıtmak isterseniz, neler hissedeceğiniz bu sefer sesin şiddetine, tınısına, temposuna, tonalitesine ve ona bağlayacağınız bu tür şeylere bağlı olacaktır.
Bazı kimseler motive olabilmek için birinci kanalı açmak zorundadırlar. Eğer en sevdikleri kanal görselse, o zaman bir durumun görsel öğelerine odaklanmak onlara daha yoğun duygular getirecektir. Diğer bazı kimseler için, işitsel ya da kinestetik kanalları açmak gerekir. Bir kısmı için de en iyi strateji, şifreli kilit gibi, bileşik olarak işler. Önce görsel kanalı bulup, sonra işitseli, sonra kinestetiği ona katmak gerekir. Üç düğme de gerektiği gibi ve gerektiği sıraya göre ayarlanmalıdır ki kasanın kapısı açılabilsin.
Bunu bir kere bilince insanların günlük konuşmalarında kullandıkları kelimelerle size kendilerinin hangi submodalite'lerin düğmesini açtıklarını belli ettiklerini görmeye başlarsınız. Örneğin bir tecrübeyi tarif edişlerine kulak verin ve kullandıkları kelimelerin anlamına bakın. (Ben şu son iki cümlede, düğmeyi açmak ve kulak vermek sözlerini kullanmışım. Bunlar kesinlikle işitsel örnek.) "Kendimi böyle bir şey yaparken gözümde canlandıramıyorum" dendiğini hiç duydunuz mu siz? Sorunun ne olduğunu size söylüyorlar işte. Eğer gözlerinde canlandırabilseler, bunu yapabileceklerini hissedecekleri bir duruma geçebilirler. Belki bir ara birisi size, "Olayları fazla büyütmek"ten söz etmiştir. O gün canınız çok sıkkınsa, belki de bunu söylemekte haklı olabilirler. Belki gerçekten zihninizdeki resimleri alıyor, onları agrandizöre takmış gibi büyütüyorsunuzdur. Bu da o tecrübeyi yoğunlaştırmanın bir yoludur. Eğer birisi, "Bu bana çok ağır geliyor" derse, kendilerini daha hafif hissetmelerine, durumla başa çıkabilecek hale gelmelerine yardımcı olabilirsiniz. Birisi size, "Dediklerinize kulak asmıyorum" derse, asmasını sağlamanız gerekir ki o kişinin durumu değişebilsin. Nasıl hissettiğimizi değiştirme yeteneğimiz, submodalite'lerimizi değiştirme yeteneğimize bağlıdır. Tecrübelerimizi temsil etmekte kullandığımız çeşitli unsurların kontrolünü elimize almayı, onları sonucu destekleyecek biçimde değiştirmeyi öğrenmek zorundayız.
Örneğin siz hiç kendinize, "bu sorunla arama mesafe koymam gerek" dediniz mi? Şimdi lütfen bir şeyi denemenizi isteyeceğim. Zihninizde bir resim oluşturun, sonra o resmi giderek kendinizden uzağa ittiğinizi hayal edin. Sonra o resmin yukarısına yükselin, ona aşağıya doğru, farklı bir açıdan bakın. Ne oldu duygusal yoğunluğunuza? Çoğu kişi için yoğunluk azalır. Peki, resim loşlaşır, küçülürse ne olur? Şimdi de o sorunun resmini alıp onu büyütün, parlaklaştırın ve kendinize yaklaştırın. Çoğu kişi için böyle yapmak, resmi yoğunlaştırır. Şimdi onu yine uzağa itin, güneşin onu eritişini seyredin. Bu unsurların herhangi birindeki en basit değişme, yemek tarifinin içindeki malzemeden bir tanesini değiştirmek gibi etki yapar. Sonuçta vücudunuzda hissedeceğiniz şeyi kesinlikle değiştirir. Sınırsız Güç kitabımda submodalite'lerden uzun uzun söz etmiş olmama rağmen bu konuyu burada yeniden ele almamın nedeni aradaki farkı mutlaka anlamanızı sağlamak içindir. Bu kitapla yapacağımız pek çok şeyi anlayabilmek için bu çok büyük önem taşımaktadır. | Offline
| |
02-02-2011, 07:31 PM
|
#84 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
FARKLI SUBMODALİTE'LERİ GÖSTEREN İFADE BİÇİMLERİ
Görsel Submodalite'ler
Günümü pırıl pırıl eden bir olay.
Şimdi durum perspektifine oturdu.
Bu en öncelikli konu.
Bu adamın geçmişi alacalı.
Asıl büyük tabloya bakalım.
Bu sorun karşımda durup duruyor. İşitsel Submodalite'ler
Bu konuda durmadan sızlanıyor.
Sorun bize haykırıyor.
Sözünün asıl anlamını duyabiliyorum.
Yaptığımız her şey, acı bir fren sesiyle durdu.
Adam akortsuz konuşuyor.
Kulağa harika geliyor. Kinestetik Submodalite'ler
Adam kaypak.
Üstümüzde baskı var/baskı kalktı.
Bu bana ağır geliyor.
Sanki hepsini ben sırtımda taşıyorum.
Bu iş ateş bastırıyor.
Bu projeye gömülmüş durumdayım.
Unutmayın, submodalite'lerde bir değişiklikle, türlü konularda neler hissettiğiniz bir anda değişecektir. Örneğin dün olmuş bir olayı düşünün. Bir an için, gözünüzde canlandırın o tecrübeyi. O anının resmini alın, arkanıza koyun. Yavaşça daha uzağa itin, kilometrelerce arkanıza gitsin. Uzaklardaki karanlıkların içinde belli belirsiz bir noktacık olsun. Şimdi size o olay dün olmuş gibi mi geliyor, yoksa çok eskiden olmuş gibi mi? Eğer o anı güzel bir şeyse, hemen geri getirin. Değilse, bırakın orada kalsın! Kim ister o anıya odaklanmayı? Hayatınızda bir yığın da enfes tecrübeler yaşamışsınızdır.
Şu anda bir şey düşünün. Uzun süre önce olmuş bir şey.
O olayın resmini oluşturun. Öne çekin, karşınıza alın. Büyütün, parlaklaştırın, renklendirin üç boyutlu hale getirin. O resmin içindeki vücudunuza girin, onu şimdi yer alıyormuş gibi yaşayın. Çok uzun zaman önce olmuş bir şey gibi mi geliyor, yoksa şimdi yaşıyormuşsunuz gibi mi? Gördünüz ya, submodaliteler zaman duygunuzu bile değiştirebiliyor. | Offline
| |
02-02-2011, 07:45 PM
|
#85 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
KENDİ KROKİNİZİ ÇIKARIN
Kendi submodalite'lerinizi keşfetmek eğlenceli iştir. Bunu belki tek başınıza yapmak istersiniz ama biriyle birlikte yaparsanız daha da keyifli olur. Sonuçlar daha doğru çıkar, ayrıca eğer o kişi de bu kitabı okuyorsa, konuşacak çok şeyiniz olur, kişisel ustalaşma yolunda da bir yol arkadaşınız olur.
Şimdi hemen ve çabucak, hayatınızda zevkli bir tecrübeyi yaşadığınız bir zamanı düşününüz ve şu aşağıdakileri yapın. Aldığınız zevke 0'la 100 arasında bir puan verin. 0 hiç zevk yok anlamına gelsin, alınabilecek zevkin doruk noktası da 100 olsun. Diyelim ki bu duygu skalasında 80'i seçtiniz. Şimdi bir sonraki sayfada bulacağınız submodalite işaretleme listesini açın, bakalım sizin hayatınızda en çok zevk yaratan unsurlar hangileriymiş, hangileri size acıdan çok zevk getiriyormuş. İşaretleme listesindeki soruların her birini, sizin o tecrübenizle ölçerek değerlendirin. Örneğin, o tecrübeyi hatırlayıp görsel submodalitelere odaklanın, kendinize sorun: "Bu hareketli bir film mi, yoksa hareketsiz bir resim mi?" Eğer filmse, nasıl bir duygu verdiğine dikkat edin. İyi bir duygu mu veriyor? Şimdi onu ters çevirin, yani hareketsiz resim yapın, ne oluyor, bakın. Zevk düzeyiniz düştü mü? Çok mu düştü? Yüzde kaç düştü? Siz onu hareketsiz resim haline getirirken 80'den 50'ye mi düştü örneğin? Bu değişikliği not edin, çünkü aradaki bu farkı daha sonra kullanmanız gerekecektir. Sonra o hayali eski haline çevirin, yani (eskiden film idiyse) yeniden film yapın, kendinizi yine 80'de hissedin. Sonra işaretleme listenizdeki ikinci soruya geçin. Renkli mi yoksa siyah-beyaz mı? Siyah-beyazsa, nasıl bir duygu verdiğine dikkat edin. Şimdi yine ters çevirin. Renk katın, ne olduğuna bakın. Duygusal yoğunluğunuzu 80'in üzerine mi çıkarıyor? Bunun üzerinizdeki duygusal etkisini yazın. Eğer sizi 95'e getirmişse, bunu gelecekte hatırlamak yararlı olabilir. Örneğin genellikle kaçındığınız bir işi düşünürken, hayalinizdeki resmine renk katarsınız, olumlu duygusal yoğunluğunuzun hemen arttığını görürsünüz. Şimdi o resmi yeniden siyah-beyaz yapın, duygusal yoğunluğunuza ne olduğuna bakın, ne kadar büyük bir fark yarattığına dikkat edin. Bir sonraki soruya geçmeden önce resmi kesinlikle ilk durumuna döndürmeyi unutmayın. Ona yine rengi ekleyin, eski halinden daha parlak yapın adetâ capcanlı renkler arasında kalır duruma gelin. Aslında parlaklık çoğu insan için önemli bir submodalite'dir; görüntüleri parlaklaştırmak duyguları yoğunlaştırır. Şimdi o zevkli tecrübeyi düşünür, onu daha parlak, giderek daha parlak duruma getirirseniz, herhalde kendinizi daha iyi hissedeceksiniz, değil mi? (Tabii bunun istisnaları da vardır. Eğer romantik bir olayın anısına bakıyorsanız ve birdenbire o resmi coşkun ışıklar altına alırsanız, belki de çok uygun olmaz.) Ya resmi loş, karanlık, bulanık hale getirirseniz? Çoğu insanlar için bu hemen hemen depresyon yaratır. O zaman yine parlaklaştırın; pırıl pırıl olsun!
Listeyi taramayı sürdürün, bu görsel submodalitelerden hangilerinin duygu yoğunluğunuzu en çok değiştirdiğine bakın. Ondan sonra işitsel submodalite'lere geçin. Tecrübeyi kafanızda yeniden yaratırken, sesi nasıl geliyor size? Sesi yükseltmek, duyduğunuz zevke ne yapıyor? Temposunu hızlandırmak zevkinizi nasıl etkiliyor? Ne kadar? Not edin, aklınıza gelen unsurların hepsini değiştirerek deneyler yapın. Eğer hayal ettiğiniz, bir başkasının sesiyse, çeşitli vurgu ve aksanlarla deneyin, bu tecrübeden aldığınız zevkin nasıl etkilendiğine bakın. Eğer sesin niteliğini, düzgün ve ipeksi olmaktan çıkarıp sert ve pürüzlü yapın. Ne oluyor? Unutmayın, yine sesleri eski durumuna getirin, her haliyle size zevk yaratmayı sürdürsün, ondan sonra bir sonraki adıma geçin.
Son olarak kinestetik submodaliteleri ele alın. Bu zevkli tecrübeyi hatırlarken, çeşitli kinestetik unsurları değiştirmek, zevkinizi artırıyor mu, eksiltiyor mu? Sıcaklığı artırmak sizi daha mı rahat ettiriyor, yoksa deli mi ediyor? Solumanıza dikkat edin. Nerenizden soluk alıp veriyorsunuz? Soluk niteliğini değiştirseniz hızlı ve yüzeysel yerine, uzun ve derin soluklar almaya başlasanız, yaşadığınız bu tecrübe nasıl etkileniyor? Bunun ne gibi bir fark yarattığına dikkat edip yazın. Ya resmin dokusu? Onunla biraz oynayın. Yumuşak ve puf pufken, ıslak ve kaygan yapın, sonra yapış yapış yapın. Bu değişikliklerin her birini yaparken vücudunuz nasıl hissediyor? Yazın. Deneyler bitip tüm submodalite'ler işaretlenince, en başa dönün, en zevkli görüntü oluşana kadar ayarlar yapın. Onu tam gerçek gibi yapın, öyle ki, elinizle tutup suyunu sıkacak hale gelsin!
Bu egzersizleri yaparken bu submodalite'lerden bazılarının sizin için diğerlerinden çok daha önemli olduğunu göreceksiniz. Hepimiz farklıyızdır. Tecrübelerimizi kendimize sunmakta farklı yolları tercih ederiz. Sizin şu anda yaptığınız, beyninizin nasıl kablolanmış olduğuna dair kroki çıkartmaktı. Onu saklayın ve kullanın. Günün birinde işinize yarayacaktır belki de bugün! Hangi submodalite'lerin sizde tetiği çektiğini bilince, olumlu duygularınızı artırıp olumsuz duyguları azaltmayı da biliyorsunuz demektir. | Offline
| |
11-02-2011, 09:05 PM
|
#86 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
SUBMODALİTELER İŞARETLEME LİSTESİ
Görsel
1. Film/resim
2. Renkli/siyah-beyaz
3. Sağ/sol/orta
4. Üst/orta/alt
5. Parlak/loş/karanlık
6. Gerçek boy/daha büyük/daha küçük
7. Yakınlık
8. Hızlı/orta/yavaş
9. Belirli odak?
10. Resimde
11. Çerçeveli/panorama
12. 3D/2D
13. Özel renk
14. Bakış açısı
15. Özel tetik İşitsel
1. Kendiniz/başkası
2. İçerik
3. Nasıl söyleniyor
4. Şiddet
5. Tını
6. Tempo
7. Yeri
8. Uyum/kakofoni
9. Düzenli/düzensiz
10. Yükselip alçalma
11. Belli kelimeler
12. Süre
13. Özgünlük
14. Özel tetik Kinestetik
1. Sıcaklık değişikliği
2. Doku değişikliği
3. Katı/esnek
4. Titreşim
5. Basınç
6. Basıncın yeri
7. Gerilim/rahatlık
8. Hareket/yön
9. Soluma
10. Ağırlık
11. Sürekli/kesintili
12. Boy/biçim değişimi
13. Yön
14. Özel tetik
Hareketli film mi, yoksa hareketsiz resim mi?
Renkli mi, yoksa siyah-beyaz mı?
Görüntü sağda mı, solda mı, ortada mı?
Görüntü yukarda mı.ortada mı, aşağıda mı?
Görüntü parlak mı, loş mu, karanlık mı?
Görüntü normal boyda mı, büyük ya da küçük mü?
Görüntü size ne kadar yakın?
Görüntünün hızı yüksek mi, orta mı, az mı?
Belli bir unsura sürekli mi odaklanıyorsunuz?
Siz içinde misiniz, uzaktan mı bakıyorsunuz?
Resmin çerçevesi mi var, yoksa panorama mı?
Üç boyutlu mu, iki boyutlu mu?
Sizi en çok etkileyen bir renk var mı?
Ona yukardan mı aşağıdan mı, yandan mı bakıyorsunuz?
Güçlü duyguların tetiğini çeken başka bir şey?
Siz kendinize mi bir şey söylüyorsunuz, yoksa başkalarından mı duyuyorsunuz?
Tam ne söylüyor ya da duyuyorsunuz?
Nasıl söylüyor ya da duyuyorsunuz?
Ne kadar yüksek sesli?
Tınısı nasıl?
Ne kadar hızlı?
Ses nereden geliyor?
Ahenkli bir ses mi, kakofonik mi?
Ses düzenli mi, düzensiz mi?
Ses yükselip alçalıyor mu?
Bazı kelimeler vurgulanıyor mu?
Ses ne kadar sürüyor?
Bu sesin nesi benzersiz?
Güçlü duyguların tetiğini çeken başka bir şey?
Sıcaklık değişti mi? Isındı mı, söğüdü mu?
Doku değişti mi? Sertleşti mi, düzgünleşti mi?
Sert mi, esnek mi?
Titreşim var mı?
Basınçta artış mı, düşme mi var?
Basınç neredeydi?
Gerilim mi arttı, yoksa rahatlama mı?
Hareket var mıydı? Varsa, yönü ve hızı neydi?
Soluma türü? Nerede başlayıp nerede bitti?
Ağır mı, hafif mi?
Duygular sürekli mi, kesintili mi?
Boyu ya da biçimi değişti mi?
Duygular vücuda mı geliyor, vücuttan mı çıkıyordu?
Güçlü duyguların tetiğini çeken başka bir şey?
Örneğin, bir şeyi büyütüp parlaklaştırmanın kendinize yaklaştırmanın, duygularınızı çok yoğunlaştırdığını biliyorsanız, kendinizi bir şey yapmaya motive etmek için o şeyin görüntüsünü değiştirip o hale getirirsiniz. Sorunlarınızı büyütmemeyi, parlaklaştırmamayı, yaklaştırmamayı da bilirsiniz, çünkü o zaman olumsuz duygularınız da yoğunlaşır!
Kendinizi sarsıp sınırlayıcı durumdan çıkarmayı, enerji dolu ve güçlendirici bir duruma sokmayı bilirsiniz. Ve tabii kişisel güç yolunda daha donanımlı durumda olursunuz.
Submodalite'lerin gerçeği yaşayış biçiminizdeki önemini bilmek, karşınıza çıkan zorluklarla yüzleşmekte çok işe yarar.
Örneğin, kafanız karışmış gibi mi hissediyorsunuz, yoksa kendinizi çok sağduyulu mu hissediyorsunuz? Bu da submodalite'lerle ilgilidir. Kafanızın karışık olduğu bir zamanı hatırlamaya çalışırsanız, o tecrübeyi kendinize resim olarak mı, yoksa film olarak mı sunduğunuzu hatırlayın. Sonra onu, bir şeyi iyi anladığınız seferki durumla karşılaştırın. Genellikle insanların kafalarını karışık hissetmesi, kafalarında birçok resmin birbirine pek fazla yakın, üst üste veya yan yana, sıkışık biçimde yığılmasındandır. Bu belki karşınızdaki birinin fazla yüksek sesle ya da fazla hızlı konuşmasından olabilir, resimler kaos oluşturan bir kargaşa içinde gelir. Bazı insanlar da, bir şey kendilerine fazla yavaş öğretildiği zaman aynı karışıklığı hissederler. Böyleleri resimleri film biçiminde görmek zorunda olanlardır. Her şeyin birbiriyle ilişkisini bilmek isterler, aksi halde süreç kopuk kopuk olur. İnsanların submodalite'lerini anlamanın, onlara nasıl daha iyi ilişki kurulabileceğinde ne büyük yardımcı olacağını şimdi anlıyor musunuz? Asıl zorluk, çoğumuzun sınırlayıcı paternlerimizi alıp onları büyütmemizden, parlaklaştırmamızdan, sesini yükseltmemizden, tümünü ağırlaştırmamızdan kaynaklanmaktadır.
Hangi submodalite'lere ağırlık veriyorsak, burada onu uygularız. Ondan sonra da, neden bu konu üstümüzde bu kadar baskı yapıyor diye şaşarız! Eğer kendinizi hiç bu tür bir durumdan çekip kurtarmışsanız, herhalde ya kendiniz ya da bir başkası o resmi değiştirdiği, sizin odağınızı kaydırdığı içindir. Sonunda demişsinizdir ki, "Ha, o kadar da zor değilmiş!" Ya da belki olayın bir yönünü ele alıp işlemişsinizdir, o zaman tümü de o kadar zor gibi görünmekten çıkmıştır. Bunlar hepsi kolay stratejilerdir. Çoğunu da Sınırsız Güç kitabımda anlatmıştım. Bu bölümde yalnızca iştahınızı kabartmak ve bunların farkında olmanızı sağlamak istiyorum. | Offline
| |
11-02-2011, 09:11 PM
|
#87 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
DURUMLARINIZI DEĞİŞTİRİN, HAYATINIZ DA DEĞİŞİR.
Şu anda durumunuzu öyle çok bakımdan değiştirebilirsiniz ki... Ve bunların hepsi de öyle basittir ki! Bir kere, soluma biçiminizi değiştirerek fizyolojinizi bir anda değiştirebilirsiniz. Neye odaklanacağınıza karar vererek, odağınızı da değiştirebilirsiniz. Ya da odaklanacağınız şeylere hangi sıraya göre, belki ne yolla odaklanacağınızı değiştirirsiniz. Submodalite'lerinizi değiştirirsiniz. Sürekli olarak olabilecek en kötü şeye odaklanıyorsanız, bunu böyle yapmayı sürdürmenin bir özrü yoktur. Şu anda hemen, en iyi şeylere odaklanmaya başlayın.
Hayatta anahtar, kendi yaşamınızı yönlendirmek için pek çok yol olması ve bunun bir sanat haline gelmesidir. Çoğu insan için zorluk, durumlarını değiştirmek için ellerinde pek az yol olmasıdır. Aşırı yerler, aşırı içerler, fazla uyurlar, fazla alışveriş ederler, sigara içerler ya da ilaç alırlar. Bunların hiçbiri, bizi güçlendiren şeyler değildir. Hepimiz için felâket sayılabilecek çok acı sonuçlar getirirler. En büyük sorun, bu sonuçların çoğunun kümülatif olmasında, tehlikeyi iş işten geçmeden genellikle fark etmeyişimizde yatmaktadır. Elvis Presley'e olan da buydu. Ne yazık ki her gün bir yığın insana da olan bu. Tencerenin içinde yavaş yavaş ısınmakta olan suya bırakılmış bahtsız kurbağayı düşünün. Sonunda ölecektir. Eğer onu kaynar suya bir anda atsaydınız, o şokun etkisiyle hemen tencereden dışarı sıçrardı, ama su yavaş yavaş ısınınca, o tehlikeyi fark edinceye kadar iş işten geçmiş olur.
Niagara çavlanına yolculuk, durumlarınızı kontrol etmediğiniz zaman başlar, çünkü durumlarınızı kontrol etmediğiniz zaman davranışınızı da kontrol edemezsiniz. Eğer yapmanız gereken şeyler varsa, ama motive olamıyorsanız, anlayın ki gereken "durum"da değilsiniz. Ama bu özür sayılmaz bir komut sayılır! O durumunuzu değiştirmek için ne gerekiyorsa yapmanız için komut! Yapmak gereken ister fizyolojinizi, ister odağınızı değiştirmek olsun. Ben bir zamanlar kendimi, kitap yazma konusunda baskı altında bir duruma sokmuştum. Yazmayı imkânsız buluşum boşuna değildi! Ama sonra, durumumu değiştirmenin bir yolunu bulmak zorunda kaldım. Başaramasam, bugün bu satırları okuyor olamazdınız. Benim yazabilmek için bir yaratıcılık, bir heyecan durumunda olmam şarttı. Eğer niyetiniz perhiz yapmaksa, korkulu durumdayken işe yaramaz, kaygılıyken de yaramaz çaresizlik hissederken de yaramaz. Başarıya ulaşmak için kararlı durumda olmak zorundasınız. Ya da eğer işinizde daha iyi performans vermek istiyorsanız unutmayın ki zekâ da genellikle "durum"un bir faktörüdür. Sözümona sınırlı yetenekleri olan insanlar yeni bir! "durum"a girebildiklerinde yetenekleri öyle hızla fırlar ki! Ben bunu susleksik insanlara defalarca kanıtlamışımdır.
Disleksi gerçi görsel yeteneğimizin bir fonksiyonudur/ ama aynı zamanda zihinsel ve duygusal durumlarımızın da bir fonksiyonudur. Disleksik kişiler, ne zaman ellerine okuyacak bir şey alsalar mutlaka harfleri ya da kelimeleri yer değiştirmiş görmezler. Belki bunu çoğu zaman yaparlar, ama her zaman değil. Doğru dürüst okuyabildikleri zamanla, harfleri yanlış yerlerde gördükleri zaman arasındaki fark, durumla ilgilidir. Durumlarını değiştirirseniz, performanslarını da hemen değiştirmiş olursunuz. Disleksik olan ya da daha başka "durum"a bağımlı zorlukları olan kişiler, kendilerini yola getirmek için bu stratejileri kullanabilirler.
Hareket bizim duygu durumumuzu hemen değiştirdiği için bir anda tek bir hareket yaparak durumumuzu değiştirmenin pek çok yolunu bulabiliriz. Benim hayatımı çok güçlü biçimde değiştiren şeylerden bir tanesini yıllar önce öğrenmiştim. Kanada'da, tahtaları karate yöntemiyle kıran bir adam bulmuştum. Bu işin nasıl yapılacağını öğrenmek için bir buçuk yıl harcayacağım yerde (üstelik kavga sanatlarında hiç eğitim almamış biriydim), adamın kafasında neye odaklandığını, nasıl odaklandığını (parlaklık düzeyini, vb.) öğrendim. İnançlarının ne olduğunu, fiziksel stratejisinin ne olduğunu, tahtayı kırabilmek için vücudunu nasıl kullandığını anlamaya uğraştım. Onun vücut hareketlerinin tıpkısını defalarca taklit ettim, alıştırmalar yaptım. Bunu büyük bir duygusal yoğunlukla yaptım, beynime çok derin güven sansasyonları yolladım. Bu arada eğitmenim de hareketlerimle ilgili antrenörlük yapıyordu. Bum! Tahtaların birini kırdım. Sonra iki kırabildim, sonra üç, sonra dört... Bunu başarabilmek için ne yapmıştım?
1- Standartlarımı yükseltmiş, tahtaları kırmayı kendime şart koşmuştum oysa bu iş daha önce kendim için bir sınırlılık olarak göreceğim şeylerdendi.
2- Bu işi yapmakla ilgili sınırlayıcı inancımı değiştirmiş, bunu da duygusal durumumu güven dolu hale getirerek yapmıştım.
3- Sonucu alabilmek için etkin stratejiyi taklit etmiştim. Bunu yapabilmek benim güç ve güven duygumu tüm vücudumda değiştirdi.
Bu "tahta kırma" güvenimi sonradan, hiç yapamayacağımı sandığım başka şeyleri başarmakta da kullandım. Erteleme eğilimlerimden kurtuldum, korkularım da kolaylıkla silindi. Yıllar içinde bu duyguları kullanmayı ve güçlendirmeyi sürdürdüm ve bunları başkalarına öğretmeye başladım. Çocuklara bile. On bir, on iki yaşında kızlara öğrettim bunları. Yapamayacaklarını sandıkları bir şeyi onlara yaptırarak, ö zsaygılarını yükselttim. Sonunda bunu, videoya dayalı Sınırsız Güç seminerlerimde kullanmaya başladım. Bu seminerler dünyanın her yanında, "Kişisel Gelişme Danışmanlarım" tarafından veriliyordu. Genellikle otuz dakika içinde, katılımcıların korkuları yenilebiliyor, hayatlarında kendilerine engel oluşturduğunu sandıkları herhangi bir şeyin üstesinden gelmek mümkün oluyordu. Tahtaları kırdıktan sonra bu tecrübeyi kullanarak hayatta yapmak istedikleri başka şeyler için gerekli olan güven duygusunu buluyorlar. Dev gibi bir adamın bu işi sırf kaba kuvvetle yapabileceğini sanıp ortaya çıkması, ama tahtaları kıramaması, buna karşılık onun yarı cüssesinde bir kadının, fizyolojisinde gerekli güveni geliştirmiş olduğu için kırıvermesi, öyle hayranlık uyandırıcı bir olay ki! | Offline
| |
13-02-2011, 03:47 PM
|
#88 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
"Tecrübe, insanın başına gelen şey değildir; o insanın o başına gelenle ne yaptığıdır."
ALDOUS HUXLEY
Kendi zihninizin işleyiş biçimini bilinçli bir kontrol altına almanız gerektiğini anlamak zorundasınız. Yoksa çevrenizde olup bitenlerin insafına kalırsınız.
İlk öğrenmeniz gereken beceri, çevre ne olursa olsun, siz ne kadar çaresiz ya da korkuyor olursanız olun, kendi durumunuzu bir anda değiştirmenin yolunu öğrenmektir. İşte insanların benim seminerlerimde geliştirdikleri temel becerilerden biri budur. Durumlarını "korkuyor" olmaktan, bir şeyi yapamayacağını "biliyor" olmaktan, onu yapabileceğini biliyor olmaya etkin eyleme geçmeye çevirmekten söz ediyorum. Bu tür geliştirme egzersizleri, çabucak değişebildiğinizi size göstereceği için, hayatınıza çok büyük güç sokar. Ama kendiniz deneyip görmeden bunun değerini anlamanıza olanak yok.
İkinci öğrenmeniz gereken beceride, durumunuzu herhangi bir çevrede sürekli ve tutarlı olarak değiştirebilmektir. Bu, belki sizi rahatsız eden bir çevre olabilir. Ama şimdi artık o çevre içinde bile durumunuzu defalarca değiştirebilirsiniz, kendinizi şartlayabilir, sonunda nerede olursanız olun iyi hissetmeye başlayabilirsiniz.
Üçüncü beceri de tabii, alışkanlık paternleri oluşturmak, fizyolojinizi ve odağınızı kullanarak, bilinçli bir çaba göstermeksizin her zaman kendinizi iyi hissetmeyi doğallaştırmaktır. Benim başarı tanımım, hayatınızı size pek çok zevkler ve pek az acılar verecek biçimde yaşamak biçimindedir. Ve hayat biçiminiz nedeniyle, çevrenizdekilere de acıdan çok fazla zevk yaşama olanağı vermektir. Çok şey başarmış biri, eğer sürekli olarak duygusal acılar içinde yaşıyorsa ya da çevresi hep acı içindeki insanlarla doluysa gerçek anlamda başarılı bir insan sayılamaz.
Dördüncü amaç da başkalarının kendi durumlarını hemen değiştirebilmesini sağlayabilmek, her çevre içinde bu değişikliği başarmalarını ve bunu bütün hayatları için başarmalarını sağlamaktır. İşte benimle çalışan danışmanlar, seminerlerde ve teke tek danışmanlık hizmetlerinde bunu yapmayı öğreniyorlar.
O halde bu bölümden hatırlamanız gereken şeyler nelerdir? Hayatta aslında tek istediğiniz, neler hissettiğinizi değiştirmektir. Duygularınızın tümü, beyninizdeki biyokimyasal fırtınalardan başka bir şey değildir ve siz hayatınızın her anında onların kontrolünü elinizde tutuyorsunuz. Şu anda belki büyük bir sevinç hissediyor olabilirsiniz. Ya da belki acı, depresyon, çöküntü hissediyor olabilirsiniz. Hepsi size bağlı. Bunu başarmak için ilaca falan ihtiyacınız yok. Bunun çok daha etkin yolları var. İnançlarla ilgili bölümde öğrendiğiniz gibi, bazen vücudunuzda yaratılan kimyasal maddeler, ilaçların bile etkisini alt edebiliyor, çünkü odağınızı değiştiriyor, fizyolojinizi kullanma biçiminizi değiştiriyor. Bu kimyasal maddeler, dışardan alınacak herhangi bir maddeden çok daha güçlü şeylerdir. | Offline
| |
13-02-2011, 04:00 PM
|
#89 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
"Dünyada gelmiş geçmiş her büyük ve önemli an bir hevesin zaferidir."
RALPH WALDO EMERSON
İYİ HİSSETMENİZİ NASIL SAĞLAYACAĞINIZI BİLİYOR MUSUNUZ?
Toronto'ya yaptığım bir iş seyahati sırasında kendimi fiziksel bir stres altında hissediyordum, çünkü o gün sırtım çok ağrıyordu. Uçak inerken, otele gidince neler yapmam gerektiğini düşünmekteydim. Otele gece on buçukta varacaktım. Ertesi sabah da seminerim için erken kalkmam gerekiyordu. Bir şeyler yiyebilirdim. Ne de olsa, bütün gün yememiştim. Ama vakit de çok geçti. Kâğıt ve yazı işlerimi yapabilir, haberleri seyredebilirdim. Bir anda anladım ki bu eylemlerin hepsi ağrıyı durdurup bir düzeyde zevk bulma stratejileri. Ama hiçbiri de o kadar mecbur edici şeyler değildi. Demek ki zevk verici şeyler listemi genişletmem gerekiyordu. Zamanı ve yeri ne olursa olsun, sonucu sağlayabilecek şeyler bulmalıydım.
Peki, siz nasıl daha iyi hissedebileceğinizi biliyor musunuz? Kulağa ne budalaca bir soru gibi geliyor, değil mi? Ama doğru söyleyin, kendinizi bir anda iyi hissetmenizi sağlayacak belirli ve güçlendirici çareleriniz hazır mı? Bunu yemek, alkol, ilaç, sigara ya da başka bağımlılık yaratıcı şeyler kullanmadan sağlayabilir misiniz? Eminim birkaç çareniz vardır ama haydi gelin, o listeyi büyütelim. Hemen şimdi iyi hissetmek için zaten sahip olduğunuz o olumlu seçenekleri ortaya koyalım. Oturun ve duygu durumunuzu değiştirmek için şimdi neler yapmakta olduğunuzu yazın. Hazır liste yapıyorken daha önce denemediğiniz, ama durumunuzu iyiye doğru değiştirebilecek birkaç şeyi de ekleyin.
Kendinizi hemen iyi hissetmek için en az on beş şey yazmadan durmayın. İdeal olarak, bu sayı yirmi beş olmalı. Bu egzersize belki sonra yine dönmek isteyebilirsiniz. Sayıyı yüzlere bile vardırabilirsiniz!
Ben kendime liste yaptığımda müzik çalmanın benim durumumu hemen değiştirecek en güçlü yollardan biri olduğunu fark ettim. Okumak da ikinci bir yoldu, çünkü odağımı değiştiriyordu. Hem ben öğrenmeyi çok seven biriyim. Özellikle öğretici, enformasyon dolu bir şey okuyorsam, onu hemen hayatımda kullanabileceksem, daha da iyi. Vücut hareketlerimi değiştirmek de bir anda sınırlayıcı bir durumdan çıkıp kaynak dolu bir duruma geçmenin bir başka yolu. Örneğin, "Step"e çıkıp jimnastik yapmak. Bir yandan müzik de çalarken, beş mil yokuş tırmanıyormuş gibi yapmak, kollarımla da bir yandan kulaçlar atmak. Başka örnekler de vereyim. Dans etmek, en sevdiğim CD'leri çalarken onlara katılıp şarkı söylemek, komedi filmi seyretmek, konsere gitmek, enformasyon içeren ses bantlarını dinlemek. Jakuzi ya da sıcak banyo. Karımla sevişmek. Aile yemeği için sofraya oturup hayatımızda nelerin en önemli olduğundan konuşmak. Çocuklarımı kucaklayıp öpmek. Becky'yi kucaklayıp öpmek, Becky'yi Ghost gibi bir filme götürmek gözyaşları içinde birlikte seyretmek. Yeni bir fikir yaratmak, bir şirket kurmak, bir kavram geliştirmek. Şu anda yapmakta olduğum bir şeyi daha rafine etmek, daha iyileştirmek. Herhangi bir şey yaratmak. Arkadaşlara fıkra anlatmak. Bir katkıda bulunduğumu hissetmeme yol açan herhangi bir şey yapmak. Seminerlerimden birini vermek -özellikle büyük seminer olursa- (bu benim en sevdiğim submodalite'lerden biridir). Anılarımı düşünmek, çok güzel bir tecrübeyi canlı biçimde gözümün önüne getirmek. | Offline
| |
13-02-2011, 10:30 PM
|
#90 (permalink)
| Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar
NASIL HİSSETTİĞİMİ DEĞİŞTİRECEK, ACIDAN ZEVKE GEÇMEMİ SAĞLAYACAK VE HEMEN İYİ BİR DUYGU VERECEK ŞEYLER LİSTESİ
1...
2...
.
.
.
EĞER ZEVK İÇİN BİR PLANINIZ YOKSA DUYACAĞINIZ ACIDIR
Burada işin anahtarı, kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak şeylerin çok büyük bir listesini yapmak, böylelikle yıkıcı şeylere yönelmek zorunda kalmamaktır. Eğer yıkıcı alışkanlıklarınıza acıyı, yeni ve güçlendirici olanlara giderek daha çok zevki bağlarsanız, çoğuna genellikle ulaşabileceğinizi görürsünüz. Bu listeyi gerçekleştirin. Her günkü zevkler için bir plan yapın. Zevkin kendi kendine karşınıza çıkmasını umup beklemeyin. Kendinizi hazırlayın ona. Gelebilmesi için yer açın!
Bu sözünü ettiğimiz şey de yine sinir sisteminizi, vücudunuzu ve zihinsel odağınızı şartlandırmak, sürekli olarak hayatınızda nelerin yararlı olduğunu aramasını sağlamaktır. Unutmayın ki, eğer sınırlayıcı bir duygusal paterni sürdürürseniz, vücudunuzu alıştığınız bir biçimde kullandığınız içindir, ya da güçsüzleştirici bir biçimde odaklanmaya alıştığınız içindir. Değiştirmeniz gereken şey, odağınızdır. Onu da değiştirecek bir inanılmaz araç vardır. O aracı şöyle özetleyebiliriz...
CEVAP SORULARDIR. | Offline
| | | |
Yetkileriniz
| Konu Acma Yetkiniz Yok Cevap Yazma Yetkiniz Yok Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok HTML-Kodu Kapalı | | | İçindeki Devi Uyandır Kitabından AlıntılarHedef Ön Hazırlık ve Hedefler Makaleler İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız ANLAM GENELLİKLE BİR ODAK MESELESİDİR
Bir iş toplantısı planlamışsanız, birisi vaktinde gelmemişse, bu konuda sizin duygularınız, neye odaklanırsanız öyle olur. Siz aklınızdan, o kişinin gelmeme nedenini, aldırmaz tutumuna mı yorumluyorsunuz, yoksa toplantıya vaktinde yetişmekte güçlüklerle karşılaştığına mı? Hangisine odaklanırsanız, duygularınız ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hedefler Makaleler telkin cd indir izle İstanbul Hedefler Makaleler nerededir kimdir Hedefler Makaleler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hedefler Makaleler hipnoz Hedefler Makaleler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hedefler Makaleler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hedefler Makaleler kuantum düşünce kitap haberi WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:26 PM.
|